Şiir ve yaşama sevincinin adı: Can Yücel
Coğrafyamızda şiir denilince akla gelen ilk isimlerin başında Can Yücel (21 Ağustos 1926-12 Ağustos 1999) gelmektedir. 23 Yıl önce vefat eden Can Yücel, şiirleriyle aramızda dolaşmaya, bizimle birlikte olmaya ve hayatımıza ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Şiirle ve yaşasm arasında özdeşlik ilişkisi kuran Can Yücel, şöyle demektedir: “Yaşamayı yaşamak istiyorum demiştim/Neylersin ki bu damda bu dem/Ayaklarımda uyaklarımda zincir/Böyle topal koşmalarla geçiyor günlerim/Oysa methetmek gibi olmasın kendimi ama/Yaşamım benim en güzel şiirim.” Can Yücel’in şiirlerinde insan ruhunun ve bedeninin bütün hallerini yalın bir şekilde bulmaktadır. Ruhumuz ve bedenimiz, Can Yücel’in şiirlerinde özgürce dile gelmektedir. Can Yücel’in şiirlerinde ruh vardır, özgürlük vardır, doğa vardır, aşk vardır, umut vardır, barış vardır, tutlku vardır, coşku vardır. Yücel, yaşama sevinciyle dolu bir Anadolulu insan olduğunu söylemektedir: “Dionysos kavmindenim, yani yaşama sevinci veren bir Anadoluluyum.’’ Yücel’in şiirleri, aşkın, umudun, doğanın, inancın, hayatın, insanın ve doğanın yüceltilerek dile geldiği eşsiz eserlerdir.
Yücel, şiiri evren adına yaratıcı faaliyette bulunma
olarak görmektedir. Onun için şiir, kozmik
müziği, bütünlüğü ve birliği temsil etmektedir. Yücel, şiir ve evren
arasında kurduğu ilişkiyi şu sözlerle anlatmaktadır: "Şiir gürültüden
müziğe geçmektir. Şiir evrenin -bak kainatın demiyorum- içinde büyük seslerin,
molekül ve atomlardan başlayan bütünlüğü, bu bütünlüğün müziğidir. Şairin
görevi bu musikiyi kurmaktır. Kozmostan aşağı şiir yazılmaz. Üst tarafı
minördür... Harika o ki, insanlar kendi adlarına değil, kainat adına yazarlar.
Bütünselliğin dışında şiir yoktur. Hayat ve ölüm de bütündür. Şiir bu bütünden
çıkan büyük çılgınlıktır." Gürültünün söze hakim olduğu, doğa-insan
bütünlüğünün parçalandığı, insanların kendilerini kainat adına konuşmak yerine
ırklarına, mezheplerine, cinsiyetlerine, çıkarlarına, partilerine, putlarına
fanatikçe taptıkları vahşilere döndükleri günümüzde Can Yücel’in bu sözlerini
tekrar okumaya, anlamaya ve Can Yücel’in dediği gibi kainat adına şiirle
konuşmanın yolunu bulmaya ihtiyaç vardır.
Can Yücel, ölümün farkında olarak yaşamı çılgınca
seven, hayata sarılan bir şairdir. Yücel, ölüm gerçekliği konusundaki derin
kavrayışını Shakespare’in Hamlet oyununda kullandığı "To be or not to be" (olmak ya da
olmamak) ifadesini şu orijinal
çevirisiyle aslında yeniden yazışıyla ortaya koymaktadır: "Bir ihtimal
daha var o da ölmek mi dersin.” Yücel, ölüme rağmen yaşama kültürünü şöyle
savunmaktadır:"Ölmek için yaşıyoruz, demek daha keyifli. Çünkü ölümü
unutmaman, yaşama, yaşadığın ana daha fazla sahip çıkışını getiriyor peşi sıra.
Bundan ötürü, ölümle beraber yaşamanın verimli bir hayat tarzı olduğuna
inanıyor ve öyle yaşamamanın yarım yaşamak olduğunu iddia ediyorum. İnsan
ölümle bitişik yaşarsa, bu ölüm korkusu daha fazla yaşama sahip çıkmaya yol
açar. Daha ‘tam’ yaşamayı sağlar.” Can Yücel’in şiirleri, “tam yaşamanın” rehberidirler.
Can Yücel, şifa ve hidayeti yaşama sevincinde ve tam yaşamakta bulacağımızı bize
göstermektedir.
Körün körüne bağlanarak, nesnelere ve kişilere köle
olarak yaşamanın insanı tam olarak yaşamaktan alıkoyduğunun farkında olan Can
Yücel, tam olarak yaşamanın yolunu Bağlanmayacaksın
şiirinde ortaya koymaktadır:
“Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne./"O olmazsa yaşayamam."
demeyeceksin./Demeyeceksin işte./Yaşarsın çünkü./Öyle beylik laflar etmeye
gerek yok ki./Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın./Ve zaten
genellikle o daha az sever seni,/Senin onu sevdiğinden./Çok sevmezsen, çok
acımazsın./Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem./Hatta elini ayağını
bile çok sahiplenmeyeceksin./Senin değillermiş gibi davranacaksın./Hem hiçbir
şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın./Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın./Çok eşyan
olmayacak mesela evinde./Paldır küldür yürüyebileceksin./İlle de bir şeyleri
sahipleneceksen,/Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri
sahipleneceksin./Gökyüzünü sahipleneceksin,/Güneşi, ayı, yıldızları.../Mesela
kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak./"O benim." diyeceksin./Mutlaka
sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin.../Mesela gökkuşağı senin olacak./İlle
de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın./Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın./Hem her an avuçlarından kayıp
gidecekmiş gibi,/Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat./İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak...
Can Yücel, aşkın ve sevginin sınırsız bir şekilde yaşanması
gerektiğine inanmaktadır. Yücel, sevgiliye duyduğu aşkın coşkusunu ve
doyumsuzluğunu şöyle anlatmaktadır: “Bir ben sevdim seni... Severmiş gibi
değil, Kana kana sevdim seni. Tıka basa ... Sevdim... Dolu dolu sevdim...” Her
işin başına sevgiyi koyan Can Yücel için sevgi, en önemli uğraştır.
Can Yücel, yalansız, sade, aykırı ve dolu dolu olarak
şiirle yaşadı. “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi” diyen Yücel’in
hayatında şiir vardı. Yaşama sevincini şiirinin merkezine oturtan büyük
şairimizi saygıyla, minnetle, sevgiyle ve şiirle anıyorum.