Dolar (USD)
35.36
Euro (EUR)
36.60
Gram Altın
2956.98
BIST 100
9830.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Haziran 2019

Şiileştirme tam gaz devam

Petrol ve doğalgaz deryası İran halkı, neden fukara ve sefildir? Çünkü gelirinin büyük bir kısmını, dünyanın dört bir yanında, Şiileştirme faaliyetlerine yatırmaktadır. Bu çalışmalar, Türkiye dâhil birçok ülke ve kıtalarda devam etmektedir.

Tabi ki İran ve Şia’nın da derin aileleri ve baronları ve elitleri mevcuttur. Ama nüfusunun Sünni olanları başta olmak üzere büyük bir kısmı fakru zaruret içerisindedir. Fakirlik ve sefalette, Sünnilerden sonra, Farisi olmayan Şiiler gelir. Arap, Azeri, Kürt fark etmez eğer Şii değilse o da 2. Sınıf vatandaş listesindedir.

Yahudiler, kendilerini üstün ırk olarak kabul ederler. Hatta bu üstünlüklerini o kadar ileri götürürler ki, Yahudi olmayan diğer halkları, kendileri için köle kabul ederler. Kölelerin ise mülkiyet hakları yoktur. Dolayısıyla diğer halkların ellerindeki tüm mülkler, Yahudilerin gasp edilmiş hakları olup meşru veya gayri meşru her yolla onlardan alınması, Yahudilerin doğal haklarıdır.

Şia’nın kurucusu bir Yahudi olan Abdullah bin Sebe’ olduğundan, bu üstünlük fikri Şia’ya da “Mecusi asıllı fars” ırkının üstünlüğü şeklinde geçmiştir. Şia, Şii olmayan diğer halkların tamamını “NEVASIB” olarak vasıflandırır. Nevasıb yani 12 imamı peygamberler gibi masum hatta peygamberlerden üstün görmeyenler, Şii inancına göre kâfirdirler. Hatta Humeyni, “Tehrir-ul Vesile” isimli fıkıh kitabının taharet bölümünde, “nevasıb” olanları “necis” olarak nitelendirip domuz ve köpek gibi necaset varlıklar arasında sayar.

Sahabeye lanet edecek kadar tekfir eden bir düşüncenin sıradan Müslümanları tekfir etmesi sıradan bir durumdur. Şia’nın sıradan Müslümanları necis sayması, Ashabı kiramı (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) tekfir etmesinin yanında çok basit kalır. Şia bir sunniyi şiileştirmeyi, bir kâfiri Müslüman yapmaktan daha efdal ve öncelikli görmektedir.

İşte bazı Şiileştirme çalışmalarından kısa kısa kesitler

“Yüzlerce alevi dedesi Şia’nın kutsal mekânlarına gönderildi”

2000’li yıllardan itibaren bazı Alevi dernek ve vakıflarıyla bağlantılar kurulup buralardan bazı Alevi dedelerini, yazarlarını ve kurum temsilcilerini İran’a davet ederek, orada Devrim muhafızlarından İran Şiilerinin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e kadar Şia’nın çekirdek kadrosuyla çeşitli temaslarda bulunulması sağlanmıştır. Bu ziyaretlerin devamında yüzlerce Alevi dedesi ve cem evlerinde Alevi yol hizmeti yürüten kişiler, İran ve Irak’taki Şia’nın kutsal mekânlarına gönderilmişlerdir. Bu ziyaretler esnasında dönme potansiyeli gösterenlerin bir kısmı da İran’ın Kum şehrinde Şia öğretileri doğrultusunda yetiştirilip dönüştürülerek, Şia’nın misyonerlik faaliyetlerinin tebliği için Türkiye’ye gönderilmiştir.

“Şia’nın tebliğ faaliyetleri cem evlerinde yürütülüyor”

Alevilik adı altında gerçekleştirilen Şia’nın tebliğ faaliyetleri ekseriyetle cem evlerinde ve Alevilerin sosyalleşme mekânlarında aktif bir şekilde yürütülmüştür. İlk grup Şiacı misyonerlere kıyasla Alevi-Bektaşiliğin tüm özgün değerlerini reddedip direkt cami açmadan ziyade, cem evi veya dergâh içerisinde dönüştürme çabalarından ötürü sinsice bir şekilde ilerleyerek cem evi topluluğunu içeriden ele geçirerek önceki örneklerden daha başarılı sonuçlar elde etmişlerdir. Bu ikinci grup Şiacılar (ilk grubun aksine Bektaşiliği dışlamadan) salt içini boşaltarak çeşitli Alevi değer ve ritüelleri Şiilikle harmanlayarak bir asimilasyon çalışması yürütmektedirler.

“Şia asimilasyonu en sinsi şekilde ilerliyor”

Şii dergâhlarını/mescitlerini Alevi cem evi diye, içindeki tepeden tırnağa Şii misyonerleri “Seyyid” namlı Alevi Dedesi diye göstermeye çalışan Şiacı ekol birçok kaynaktan birden beslenerek Alevilerin tüm sosyal alanlarında zuhur etmektedir. Alevilerin Ehlibeyt sevgisini dönüştürücü bir zaaf olarak kullanmaya çalışarak Alevileri içeriden kuşatan Şia asimilasyonu, en sinsi şekilde ilerlemektedir.

Kerkük'ün Sünni Arap Aşiretleri isyan etti...”

Kerkük Sünni Arap Aşiretleri Sözcüsü, Haşdi Şii milislerini bölgede istemediklerini ve söz konusu gücün bölgede kaldığı sürece, Kerkük üzerindeki tehlikelerin artacağını ve tek isteklerinin Peşmerge'nin bölgeye dönmesi, bölgeyi ve onları korumaları olduğunu söyledi.

“İran, Suriye’deki Sünnileri Şiileştirmeye çalışıyor”

Suriye'de Beşşar Esed rejimi ve İran destekli yabancı terörist gruplar, Irak sınırındaki Deyrizor ilinde yoğunlukla Sünnilerin yaşadığı ilçelerde zorla Şiileştirme çalışması yürütüyor.

“İran yemeni terörize ettiği Husiler eliyle işgal etti”

Ne var canım onlar da Müslüman kardeşlerimiz değil mi? Diyen varsa, şu an İslam âleminde savaşların devam ettiği yerlere bir baksınlar. Nerede savaş varsa, orada batılı İslam düşmanlarıyla beraber direk veya dolaylı olarak Şia da vardır. Yemendeki Husileri, Zeydileri terörize ederek kendi emelleri doğrultusunda kurşun asker haline getirdikleri gibi, bizde de aynı potansiyel tehlike vardır.

Türkiye’den özel ve tüzel birçok kişilikler, kurşun asker olarak yetiştirilmek üzere her yıl yüzlerce çocuğu, genci, İran ve Irak’a gönderip kendi emelleri doğrultusunda eğitmeye devam ediyorlar. Bunun tehlikesini, Yemen’le kıyaslayarak tahmin edebilirsiniz. Subhaneke... Bihamdike... Esteğfiruke...