Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.30
Gram Altın
2918.76
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Nisan 2020

Şiddetli Saldırıların Arka Plânı

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “zina ve eşcinsellikle” ilgili Kur’an hükümlerine vurgu yapması karşısında ortaya çıkan “cür’et tablosu”nu, Gezi Olayları’ndan bu yana yaşadıklarımız ile birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Gezi Olayları’nda kaba hatları ile sergilenen, süreç içerisinde gittikçe olgunlaştırılan ve yerel seçimde de “ilk ürünlerini” veren “kurgu” tıkır tıkır işlemektedir.

Bir taraf, Türkiye’nin devasa problemlerine çözüm üretebilmek için gece gündüz çalışırken…

Diğer taraf, çok “kolay” bir iş olan “yıkıcılık” faaliyetine hız vermiştir.

Hedef alınan taraf, bu “kurgu”ya ‘Karizmatik Lider’ ve kadrodaki az sayıdaki ismin “dirayeti”, tabandaki “vefalı duruş” ile karşılık vermeye çalışmaktadır.

Siyasi hareketin en büyük dayanakları olan “aydın zümresi” ile “medya ve sivil toplum örgütleri”nde büyük sıkıntılar vardır.

“Aydınların” bir kısmı “ilişki labirentlerinde” kaybolmuş, bir kısmı da “menfaatçi ve gürültücü koro”nun “ikazları” duyulmaz hale getirmesinden dolayı biraz da “kırgın” ruh haliyle geriye çekilmiştir.

28 Şubat Süreci’nde “milli direniş”in önemli merkezleri olan yapılar zaman içinde gevşemiş ve etkinliklerini büyük ölçüde yitirmiştir.

Siyasi hareketin zeminindeki “yaşlı” kuşaklarla, bu süreçte nüfusa katılan “gençler”, ayrı dünyaların insanları haline gelmişlerdir.

Siyasal İktidar, dış kaynaklı saldırıların şiddeti arttıkça “Yerlilik ve Millilik” başlığı altında toparlanabilecek kavramları öne çıkartmış, “Merhum İkinci Abdülhamit Han” misalinden hareketle, “oyuna” dikkat çekmeye çalışmıştır ama “bilinci” oluşturacak “eğitim alt yapısını” bir türü oluşturamamıştır.

“Muallim” vasfındaki öğretmenin yetiştirilmesinde sıkıntı meydana gelince, öğrenci de “talebe” olamamıştır.

“Muallim ile öğretmen”, “talebe ile öğrenci” arasındaki “farkı” idrak edebileceklerin oranı da, ihmal edilebilecek kadar azalmıştır.

Öte yandan…

Süreç içinde yaşananlar, 28 Şubat’ın en şedit günlerinde oluşturulabilen “birlik ve beraberlik tablosu”nu darmadağın etmiştir.

Gönüllerde karşılığı olan “aydınlarımızın” sayısında, kalanların da görünürlüğünde büyük kayıplar yaşanmış, insanımız “rol model” sıkıntısına girmiştir.

Öyle bir hale gelmiştir ki vaziyet, “Aleyna Tilki”ler, “Recep İvedik”ler, “rol model” olarak öne çıkartılmıştır.

Bu süreç içinde, memleketin “elit” sivil toplum örgütlerinin yönetimi hep “tek şef” zihniyetinin elinde kalmıştır.

“Meslek Örgütleri” denilen “Anayasal” yapıların özgül ağırlığı en fazla olanlarında hâlâ “malûm zihniyetin” hâkimiyeti vardır.

Gerekli hukuki düzenlemelerle buraların yönetimlerinin daha “demokratik” hale getirileceğine dair nice vaatler verilmiştir ama bunların hiçbiri yerine getirilememiştir.

Buralarda meslek mensuplarının yüzde 30’unun oyunu alan yönetimin tamamına sahip olabilmektedir.

Muazzam kaynaklara ve çok geniş bir etki alanına sahip olan “elit meslek örgütleri”nde “Yerli ve Milli” diye tarif edilen yapının etkinliği sıfıra yakındır.

Bunlara ilâve olarak…

Bu süreçte Türkiye çok büyük badirelerle karşı karşıya kalmıştır, her biri sıradan bir siyasi iktidarı tek başına yıkabilecek büyüklükte olan sıkıntılar üst üste gelmiş…

Bu da başta sağlık ve ulaşım olmak üzere bazı alanlarda ortaya konulan üstün performansın görmezden gelinmesine yol açan bir “yorgunluk” ve “moral bozukluğu” havası oluşturmuştur.

Hülâsa…

Bu süreçte bir taraf sürekli olarak aşınırken, diğer taraf, dışarıda hazırlanan “bir büyük projeye” yaslanarak epeyce güç toplamıştır…

Son vakitlerdeki “çıkışları” bu süreçte yeni bir adım olarak görmek…

Bu “koronavirüs sıkıntısı”nın atlatılmasının hemen ardından “çok büyük bir yenilenme” hamlesinin gelmemesi halinde, memleket için sıkıntıların büyüyeceği konusunda uyarılarda bulunmayı bir “vazife” olarak ele almak gerekmektedir.

Biz, şartlar ne kadar zor olursa olsun vazifemizi yapmaya devam edeceğiz İnşAllah.