Şiddete de, iftiraya da hayır!
AİLE meselemiz…6284 sıkıntısı… Aileyi korumak, “şiddet” görenleri korumak…
Şiddet söz konusu olduğunda, hak-hukuk söz konusu olduğunda “cinsiyet ayrımı” yapmamak…
Şiddet mağdur ve mağdurelerini korumak…
Bebeğe, çocuğa, gence, yaşlıya, hayvana, bitkiye…
Velhasılı…
Yaratılmışlara “şiddetin”
önüne geçmek…
Failleri cezalandırmak…
Tabii…
İftiracıları da cezalandırmak!
Şiddet eylemini somut kriterlere bağlamak…
Her tarafa çekilebilecek kavramları netleştirmek…
Mesela…
“Psikolojik şiddet”
kavramının, Anadolu Ruhu’na, hassasiyetlerine aykırı biçimde kullanılmasının
önüne geçmek…
Netleştirmek!
Bunların hepsini bir
arada yapabiliriz.
Anadolu İrfanı bunu yapabilir.
Batı zihniyeti maddeyi önemser, Aile’yi hiçe sayar.
Biz farklıyız.
Bizde kadının, erkeğin, çocuğun, dedenin, ninenin, diğer
aile fertlerinin saygınlıkları vardır.
6284 Sayılı Kanun ve “bağlandığımız”
Batı Zihniyeti'nin ürünü düzenlemeleri bir kenara bırakıp…
Yepyeni…
Yerli ve Milli kanunlar yapabiliriz…
Anadolu İrfanı, birikimi bunu rahatlıkla yapabilir.
Dünyanın neresinde olursa olsun bütün ezilenlere sahip çıkan
memleketim, asla ve kat’a Batı’ya muhtaç değildir!
Kahpe Batı’nın bize verebileceği “medeniyet dersi” yoktur!
Anadolu Kriterleri, en güzel kriterlerdir!
Yeni Anayasa gibi çok çetrefilli ve engelli bir işe girişen
Türkiyemiz, bütün aile fertlerini şiddetten korumaya ve Anadolu Ailesi’ni
güçlendirmeye yarayacak düzenlemeler yapamaz mı?
Bunu beceremez mi?
Ne münasebet!
Elbette yapar…
Alâsını yapar Allah’ın izniyle…
SİVİL TOPLUMDAN KATKILAR:
Biz “Aile”
meselemiz üzerine yazılar kaleme alıp, konuşmalar yaptıkça, sağ olsunlar sivil
toplum kuruluşlarımızın yöneticilerinden katkılar geliyor.
Bunlardan biri de…
Anadolu Eğitim, Kültür ve Bilim Vakfı adlı sivil toplum
kuruluşundan gelen rapor…
Ülkemizde Aile’nin Durumu ve Aile Politikaları Raporu.
100 sayfalık kapsamlı raporda, bu alandaki mevcut tablo ve
çözüm teklifleri ayrıntılı olarak ele alınıyor.
Bugünkü yazımızda, 6284 Sayılı Kanun’un yol açtığı
komplikasyonlara işaret eden bazı örnekleri sıralayacağız kısmetse.
Raporda yer alan birkaç misal:
ÖRNEK- 1
Kocasını herhangi bir sebeple cezalandırmak isteyen kadın,
karakola giderek eşinin kendisine şiddet uyguladığını ya da uygulayacağını
beyan ettiğinde, kolluk amiri iddianın doğruluğunu sorgulayamaz ve kadının
iddiasının gereğini yapıp, eşin müşterek konuttan uzaklaştırılmasına karar
verir.
Bu durumdan haberdar olan kocanın kendisini anlatabilme
imkânı yok gibidir.
Gerçekte masum olan erkek iftiraya uğramış, evinden atılmış,
çocuklarından ayrı bırakılmış ve damgalanmış bir halde bir başına kalır.
Bu durumda utanç, öfke, çaresizlik gibi yıkıcı duyguları
yoğun bir şekilde yaşayan erkeğin, sağlıklı kararlar alması, doğru olanı
yapması ihtimali oldukça zayıftır.
Bunları yaşayan erkeklerin çok azı sabır gösterip ön görülen
süre bitince evine dönebilecek ve aile hayatına bıraktığı yerden devam
edebilecektir.
Çoğunluk ise eşine, evliliğine olan güvenini tamamen
yitirecek ve evliliği sona erdirme yoluna gidecektir.. Bu duruma düşen erkek, yaşadıklarının
sorumlusu olarak gördüğü eşine öfke duyacaktır.
ÖRNEK – 2
Karı koca arasında basit bir sebeple tartışma başlar, kadın
öfkeyle 155’i arar ve eşinden şikâyetçi olur. 3-5 dakika sonra siren sesleri
eşliğinde bir polis aracı gelir, Siren sesinden dolayı meraka kapılan komşular
camlara, balkonlara çıkar ve kocanın polis eşliğinde karakola götürülüşünü
izlerler.
‘Kadın döven erkek’
damgasını kaldıramayan koca, daha o gün boşanma davası açar. Eşinin derin
pişmanlığına ve yalvarışlarına rağmen evlilik o anda biter.
ÖRNEK 3-
Eşinden boşanmaya karar vermiş olan kadın, dava açmadan
önce, eşinin kendisine şiddet uyguladığı şikâyeti ile ilgili mercie başvurur ve
eşin kendisine şiddet uyguladığının kayda geçmesini sağlar. Daha sonra boşanma
davası açar ve eşinden şiddet gördüğünden bahisle, daha önce alınmış olan
tedbir kararını delil olarak sunar. Bu belge, karşı tarafın kusurlu görülmesi
için güçlü bir karine teşkil eder ve gerçekte bu hususta masum olan eş, yüklü
bir tazminat ve nafaka ödemek durumunda kalır.
Bu şekilde vuku bulan bir boşanma olayının ertesinde,
haksızlığa uğrayan eşin, sonucu sühuletle kabul edebilme ihtimali çok azdır.
ÖRNEK 4-
Kadın kocasından şiddet gördüğünden bahisle savcılığa
başvurur. Aile mahkemesi kocanın altı ay evden uzaklaştırılmasına hükmeder.
Durumu öğrenen koca da savcılığa başvurur ve karısının da kendisine şiddet
uyguladığını söyler, şikayetçi olur. Mahkeme kadının altı ay evden
uzaklaştırılmasına karar verir. Ailenin müştereken yaşadığı konutu altı ay boş
kalır.
NELER YAPILMALI?
Raporu okumaya devam:
“Bütün bu örnekler,
son yıllarda sık sık yaşanmış gerçekler arasındadır.
6284 sayılı Kanunun
uygulamasından kaynaklanabilecek olumsuzluklara ilişkin, buna benzer örnekleri
çoğaltmak mümkündür. Bu itibarla, öncelikle mağdurun beyanıyla işlem tesis
etmekten vazgeçilerek, beyanın gerçeğe uygunluğu tespit edildikten sonra işlem
başlatılmalıdır. Acil durumlarda ve riskli hallerde ilk etapta delil
aranmaksızın tedbir alınabilir, ancak daha sonra iddianın gerçekliği
araştırılmalıdır. Psikolojik ve sözel şiddet ile alkol ve madde kullanımına
bağlı şiddet vakalarında mahkeme, failin zorunlu olarak rehabilitasyon ve/veya
tedavi programlarına katılmasına hükmedebilmelidir. Hükmün ifası için gerekli
hukuki düzenlemeler yapılmalıdır. Koruyucu tedbirler, mağduru korumak amacına
uygun olarak yeniden tanzim edilmelidir.”
***
Evet dostlar, uzun bir konu…
Alınması gereken başka tedbirler ve atılması gereken başka
adımlar da var.
Onlara da işaret ederiz…
AİLE Meselemiz, Beka Meselemiz…
Şiddet kabul edilemez…
ANADOLU AİLESİ’ni
yıpratan düzenlemelerin “düzeltilmelerini”
talep etmek de, milli görevimizdir.
Bu konular üzerinde durmaya devam edeceğiz kısmetse…
Katkılarınızı bekliyorum.