Şiddet ve silah yüceltilebilir mi?
İnsanlık medeniyeti, farklı insanların felsefe, bilim, sanat, hukuk, barış, edebiyat, tıb, maneviyat, mimari ve diğer alanlarda yapmış oldukları katkılardan oluşan geniş ve sınırsız bir tecrübeler birikimini ve sürecini kapsamaktadır. İnsanlık medeniyetine felsefeyle, bilimle, sanatla, edebiyatla, müzikle, hukukla katkıda bulunma yeteneğine ve kapasitesine sahip olmayanlar, şiddete ve silaha sarılmaktadırlar. Yapmış oldukları ileri düzeydeki şiddet tekniklerinin ve ustaca silah kullanmalarının, onları özel, üstün, yetenekli, becerikli ve sıradışı insan yapmaya yeter olduğu şeklinde bir yanılsamanın ve yanılgının içindedirler. Hiçbir şiddet türü, hiçbir silah kullanımı, yüce, özel ve değerli bir insani davranış değildir.
Şiddet alanlarında uzmanlaşan ve usta silah kullanan hiçkimse, insanlık medeniyetine, kültürüne ve toplumuna hiçbir katkısı bulunmamaktadır. Silah kullananların kendilerinden emin biçimde silahı ellerine almaları, hedeflerini vurmaları, içi boş bir güç ve gurur gösterisinden başka bir şey değildir. İnsanlık medeniyetine, şiddet ve silahın içinde yapılan güç ve gurur gösterileriyle katkıda bulunmak mümkün değildir. Hayatı felsefeyle, sanatla, bilimle, edebiyatla ve müzikle anlamak yerine ölümü ve öldürmeyi yücelten, ustaca silah kullandığını göstermek suretiyle profesyonel bir ölüm makinası olduğunun şovunu yapanların, insanlık medeniyetine hiçbir katkıları olmadığı gibi, insanlar için büyük başarı modelleri olarak sunulmasının da insanlık açısından büyük bir sapma anlamına geldiğinin not edilmesi lazımdır.
Bilimde, felsefede, sanatta, edebiyatta, mimaride, maneviyatta, ahlakta, hukukta, tıbta eser üretemeyenler, kendilerine ait bir sözü olmayanlar, kendilerini fiziksel güçleriyle, silah kullanmadaki ustalıklarıyla, ağırlıkları kaldırma güçleriyle, hedefi ustaca vurmalarıyla ortaya koymaya çalışırlar. Bilim, felsefe, sanat, edebiyat, her yerde varolan tecrübeler değildir. Şiddet, militarizm, despotizm ve silaha tapıcılık ise neredeyse her yerde mevcuttur. Bir eli cebinde, diğer elinde silahla, felsefe, bilim, sanat, edebiyat, tıb, hukuk, resim, müzik yapılmaz. Bilim, sanat, edebiyat, müzik, felsefe, bütün bedenini ve ruhunu, insana dair her şeyi yoğun ve derin bir şekilde işin içine katmayı, yoğurmayı, yenilemeyi ve yaratmayı gerektirir. Bilimin, sanatın, felsefenin, tıbbın, teknolojinin, doğa bilimlerinin olmadığı yerlerde kaçnılmaz olarak şiddet, silah, militarizm, ırkçılık, cinsiyetçilik, kaba kuvvet özel ve önemli insani yetenekler olarak öne çıkmakta, yüceltilmekte ve kutsanmaktadır.
Silah kullanımının ve şiddet yapmanın hiçbir kalitesi, klası ve karizması bulunmamaktadır. Usta birer atcı olduğunu gösteren kişilerin, insani tecrübeye kattıkları hiçbir şeyleri yoktur. Usta silah kullanan ve şiddet kullanmada fiziksel açıdan güçlü olan kişiler, sadece iyi bir ölüm ve öldürme aracıdırlar. İyi bir katil olmanın dışında özelliği olmayan kişilerin, medeni birer örnek olmaları düşünülemez. İyi silah kullanan ve fiziksel açıdan güçlü olan ölüm makinaları, insanı, hayatı ve canlıları yok etmekte başarılı olabilir ve ölüm kültürünün korkunç temsilcileri olabilirler. Medeniyet, ölüm makinelerine ve ölüm kültürüne ihtiyaç duymamaktadır. İnsanlık ve medeniyet, hayat kültürüne, hayata saygıyı esas alan felsefe, bilim, sanat, edebiyat, müzik, teknoloji, ahlak ve hukuk alanlarında sözler söyleyen özgür, onurlu, düşünceli, duyarlı ve duygulu bireylere ihtiyaç duymaktadır.
Medeniyet, bilgelik ve bilgi sevgisiyle gelişir. Felsefe, bilgiyi ve bigeliği sevmek demektir. Bilginin ve bilgeliğin tutkulu bir şekilde öğretildiği bir yerde, medeniyetin gelişmesi mümkündür. Bilgi ve bilgelik yerine silaha ve şiddete tapmanın dayatıldığı bir yerde, medeniyet gelişmediği gibi, böyle bir yerde felsefi, bilimsel, ahlaki, manevi, sanatsal ve düşünsel bir zihniyetin gelişmesi de mümkün değildir. Medeniyetin temeli sevgidir. Medeniyetin temeli olan sevgi, bilgiye ve bilgeliğe olan sevgidir. Barbarlığın temeli ise silaha ve şiddete olan tapıcılıktır. Bilgiye ve bilgeliğe olan sevgi ile silaha ve ve şiddete tapmanın biraraya gelmesi mümkün değildir. Birinin olduğu yerde, diğeri kaçınılmaz olarak yok olmaktadır.