Şiddet, Ulusal Birlik, Milli Futbol Takımı
KABUL edelim ki ülkemiz ve Türk Milleti tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor. İmparatorlukların mirasçısı ve büyük davaların hizmetçisi aziz Türk Milleti her yönü ile tehdit ve tehlike altındadır. Çevremiz, adeta, tarihi mağlupların varislerince kuşatılmış gibidir. Sanal bir hesap içinde olduğu anlaşılan rakiplerimiz yenilgiyi yeniden tadacaklardır. Ancak bizim de uyanık olmamız lazımdır.
Çevremizdeki kuşatmanın sonucu olarak bir gerginlik yaşıyoruz. Dıştaki dindaşlarımız ve soydaşlarımız büyük bir kaosun içindedirler ve baskı altındadırlar. Bu tip oluşumlar uluslararası planın bir parçasıdır. Bunu anlamayanlar çağın ve şartların gerisinde kalmış zihniyetlerdir. Bu zihniyetin egemen olduğu toplumların kafaların bulanıklığı bireyleri çıkmaza götürür.
Kafası karışık olan toplumlarda kaos ve gerginlik egemendir. Tırmanan gerilim maşa görevi yapan terör örgütlerine davetiye çıkarmaktadır. Sömürgeci bedbahtların maşası olan terör örgütleri gerginliğin vücut bulduğu gençlerimizi kendisine hedef seçmektedir. Maalesef gençlerimizin ateşin içine düşmeleri, kendileri ile birlikte, toplumumuzu da yakmaktadır. Ocaklar sönmektedir, fidan gibi gençler toprağa düşmektedir.
Bu gerginlikten nasıl kurtulabiliriz? Bu konuda kafa yoranlar sporu özellikle futbolu çare olarak sunuyorlar. Bizim futbol ile kanaatimiz genellikle olumsuz yöndedir. Yine de futbolun özgül ağırlığı yüksektir. Futbolun toplumda bir karşılığı vardır. Futbol mali, eğlence, eğitim ve sağlık yönü ile ayrı bir sektör olmuştur. Bu durum da futbolu kaideleri ve etik yönleri olan örgütlü bir yapıya dönüştürmüştür.
Örgütlü bir yapısı olan futbolun ulusal birliğe ve beraberliğe katkısı vardır. Milli maçlar halkımızı televizyonlarının karşısına yığıyor. Milletimizin bu kadar önem ve değer verdiği futbolun teknik ve etik kuralları vardır ve olmalıdır. Bu kuralları kimse bozmamalı ve bozmaya da cesaret edememelidir. Niyet eden ve şiddete başvuran cezalandırılmalıdır.
Ulusal takımımızın maçından sonra kaptan, geçmişe ait bir bahane ile gazeteciye saldırdı. Bu saldırıyı hiçbir şekilde onaylamak mümkün değildir. İyi ve mükemmel oyuncu olmak, uluslararası camiada tanınmak kabalığı ve şiddeti maruz göstermez. Milli formayı taşıyanların sorumlulukları vardır ve ona uygun davranmak zorundadır. Kaptanımızı sevmemize rağmen, yaptığı medeni olmayan davranışını onaylamıyoruz. Olay tamamen yanlıştır ve geleceğe yönelik talihsiz bir kaba harekettir.
Kaptanımıza hatırlatmak isteriz ki, kurallar ve gelenekler kişilerden önce gelir Türkiye'nin onurunu çiğnemeye kimsenin hakkı olmamalıdır. Hele Fatih Terim'e ve Yıldırım Demirören'e yönelik talihsiz sözleri hiç ama hiç onaylamıyoruz. Bu şansız kelimeler ve eylemler kaptanımıza hiçbir şey kazandırmamıştır. Tersine onu mağlup etmiş ve gönüllerde mahkum olmuştur. Birliğe, beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu dönemde bu olay bizi derinden yaralamıştır.
Ülkemizin onuru her türlü maç sonucundan daha önemlidir. Geçmişe takılıp kalan, kin ve öfke ile hareket eden, kim olursa olsun, devre dışı bırakılmalıdır ve nitekim öyle olmuştur. Gazeteci dostumuza "geçmiş olsun" dileklerimizi iletiyoruz. Şiddetin her türlüsünü reddediyoruz. İster sözlü ister fiili olsun şiddet insanlık dışıdır. Bu durumları hukuken ve etik alarak tespit etmek lazımdır.
Yine de yanlışta yapsa yanılgı içinde olanların uyarmak ve eğitmek gerekir. Durup dururken kaptanımız yanlış davranış içine girmemiştir. Öfkesini kontrol edemeyen kaptanımızın psikolojik eğitime ve desteğe ihtiyacı olduğunu söylemek iddialı bir sav mıdır? Burada kastımız sadece kaptanımızın değil, öfkesine yenilen oyuncularımızdır. Psikoeğitim insanlara öfkenin nasıl denetleneceğini ve içgörünün nasıl kazanılacağını öğretir.
Yine isteklerimi dile getirelim:
- Yurdumuzun diğer bölgelerinde ve özelde Giresun-Bulanacak-İnece köyünde kadastro uygulaması yapılmıştır. Sonra tarım arazileri ormana ve hazineye devredilmiştir. Dedelerimizden kalan bu arazileri bedelini ödeyerek almak istiyoruz. Milletvekilimiz Sabri Öztürk'ten yardım bekliyoruz.
- Dolmuş, taksi, otobüs ve kamyon sürücüleri psikoeğitime tabi tutulmalıdır.
Sonuç: "Egolarını kontrol edemeyen kuşaklara psikoeğitim verilmelidir."