Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2965.96
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Şiddet, insanlığımızı tüketiyor!

31 Mart 2015 Günü, ülkemiz tarihine kara bir tarih olarak kaydedildi. 31 Mart günü, DHKP-C isimli örgütün iki militanı Çağlayan adliyesinde Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı rehin aldılar. Militanlar, Berkin Elvan'ı öldüren polislerin isimlerinin açıklanmasını talep ediyorlardı. Saatler süren müzakerelere rağmen, örgüt militanları ile resmi yetkililer arasında anlaşma sağlanmadı. Emniyet güçlerinin müdahalesi sonucu iki militan öldürülürken, rehin alınan savcıda militanlar tarafından öldürüldü. Bu terör eyleminde üç insan hayatını kaybetti.

Ülkemiz, şiddet ve terör konusunda derin ve yakıcı bir tecrübeye sahiptir. Soğuk savaş döneminde yaşadığımız sol-sağ olarak nitelenen ideolojik terörün yaratmış olduğu ağır tahribat, hala giderilmiş değildir. Son terör eyleminin, DHKP-C isimli Marksist bir terör örgütü tarafından yapılması, insanların ideolojik teröre dair hafızalarını canlandırdı ve toplumda derin bir kaygı havasının oluşmasına neden oldu.

Bütün toplum, Çağlayan terör eyleminden sonra şiddetin tedirginliğiyle huzursuz durumdadır. Huzurlu Türkiye'den endişeli Türkiye'ye doğru gidişin ayak sesleri duyulmaktadır. Genel seçimlere iki ay kadar bir sürenin kaldığı bugünlerde Çağlayan saldırısının gerçekleştirilmesi, terör örgütünün seçim sürecini sabote etmek istediği ve Ak Parti'yi güçsüzleştirme amacı taşıdığı şeklinde güçlü bir kanaatin oluşmasına neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Korkmayacağız!" şeklinde teröre güçlü bir şekilde meydan okuması topluma güven vermiştir.

DHKP-C İsimli terör örgütü, Gezi olayları sırasında hayatını kaybeden Berkin Elvan isimli çocuğun intikamını almak için bu eylemi gerçekleştirdiği mesajını vermeyi amaçlamaktadır. Berkin Elvan'ın hayatını kaybetmesi, insanlık adına büyük bir kayıptır. Ancak bir çocuğun hayatını kaybetmesinden insan olarak acı duymak yerine, bir çocuğun ölümü, toplumsal çatışma zemininin oluşturulması için araç olarak kullanılmakta ve istismar edilmektedir. Berkin Elvan-Savcı Mehmet Selim Kiraz üzerinden farklı toplumsal kesimler arasında yeni bir çatışmanın fitili, yeni bir kan davası oluşturulmaya çalışılmaktadır. Berkin'in acı kaybının, terör örgütünün şiddet şehvetini tatmin etmesinin aracı haline getirilmesine imkan vermek şeklinde bir tuzağa düşülmemelidir. Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın teröristlerce öldürülmesinin yarattığı öfkenin hedefi, farklı bir toplumsal kesim olmamalıdır. Berkin-Savcı üzerinden kamplaşmak yerine, "Berkin'de Savcı Kiraz'da bizimdir, Onların ölümü insanlığımızı eksiltmiştir ve zayıflatmıştır" düşüncesi temelinde sahici bir insani anlayışın ortaya konması gerekmektedir. Berkin'i DHKP-C'nin insafına bırakmak büyük bir hatadır. Bütün toplum, Berkin ve Savcı Kiraz'ı birlikte sahiplenmelidir. Daha doğrusu gerekçesi ne olursa olsun insanlarımızın farklılıklarından dolayı hayatlarını kaybetmesinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceği yeni bir insani bilinç noktasına evrilmemiz gerekmektedir. Teröre karşı en güçlü cevap, insan hayatına saygı şeklinde güçlü bir sosyal talep ve irade ortaya koymaktır.

DHKP-C, Türkiye'nin çok yakından tanıdığı bir örgüttür. Bu örgüt, toplumumuzun önemli bölümünü oluşturan Alevi toplumu içinde etkin olmaya çalışmaktadır. Önümüzdeki yıllarda DHKP-C'nin, parlayan terör markası olarak adını daha çok duyacak gibiyiz. DHKP-C, mazlum ve mağdur halklar için, sömürülen emekçi sınıflar için mücadele ettiğini iddia etmektedir. DHKP-C zihniyetinin anlamadığı şey, demokrasi ve hukuk mücadelesinin şiddet ve terörle verilemeyeceğidir. Bir örgütün yapmış olduğu şiddet, sosyalizm ve emek adına bile olsa o yapının bir çete ve mafya olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. DHKP-C, Çağlayan terörüyle devrimci bir yapı değil, bir mafyavari çete olduğunu net olarak ortaya koymuş bulunmaktadır.

DHKP-C'nin Çağlayan katliamı, ülkemizde yeni bir mezhep çatışması senaryosunun uygulamaya konulduğunu göstermektedir. Ortadoğu'da sergilenmek istenen Alevi-Sünni çatışması Türkiye konteksinde Sünni-Alevi çatışması şeklinde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Berkin Elvan üzerinden yeni bir kalkışma ve senaryo yazılmıştır. Ülkemize yönelik yapılan bu senaryonun bozulması ancak bir şekilde mümkündür. Berkin Elvanı'n babasının militanlara yapmış olduğu çağrıda çözüm ve çıkış yolu gizlidir. Baba Saim elvan şöyle demişti: "Oğlum öldü ama başka biri ölmesin. Savcı serbest bırakılmalı. Kan kanla yıkanmaz..." Kana kanla karşılık vermek sadece daha fazla kanın akması demektir. Kaybedilen hayatlardan sonra, yeni hayatları kurban etmemenin ve kurtarmanın peşine düşmeliyiz. Alevinin, Sünninin, Kürdün, Türkün, Müslümanın,Gayri Müslimin, kadının, erkeğin, çocuğun, yaşlının, köylünün, şehirlinin, işverenin, işçinin, kısacası insan olan herkesin hayatı kutsaldır ve hayat hakkı hiçbir şekilde ihlal edilemez. Bir insanı öldürmein bütün insanlığı öldürmek olduğunu, bir insanı kurtarmanın bütün insanlığı kurtarmak demek olduğu şeklindeki ilahi ikazı unutmayalım.

Çağlayan terör saldırısının hedefi, Türkiye'yi rehin almktır. Seçimlerde kullanacağımız oylar üzerinde şimdiden terör yoluyla ipotek konulmak istenmektedir. Terör, mezhep ve inanç farklılıklarımızdan dolayı bizi birbirimizle çatıştırmaya kışkırtmaktadır. Terör, ülkemizin zenginleşmesini değil, daha da yoksullaşmasını istemektedir. Barışımızı, farklılıklarımızı, demokrasimizi, özgürlüklerimizi, hayatlarımızı teröre rehin vermemeliyiz ve ülkede yeniden bir terör vesayetinin kurulmasına razı olmamalıyız. Barışımızı kurmaya çalıştığımız bir süreçte, bir çetenin ülkemizi esir almasına karşı sağduyulu, soğukkanlı ve insani bir birlik ve dayanışma sergilemeliyiz.