Şiddet
Şiddet toplumu olduk.
Gün geçmiyor ki bir kadın öldürülmesin.
Gün geçmiyor ki bir trafik terörü yaşanmasın, hayvanlar bile
şiddetten nasibini alır oldular.
Ülkemizde şiddet dur durak bilmeden doludizgin tırmanıyor.
Haber kanallarından şiddet haberi yağıyor.
Acaba, şiddet gerçekten arttı mı, yoksa görünürlüğü mü
arttı?
Bunu bilemem.
İlgililer bunun gerçeğini rakamlarla ortaya dökebilirler.
İster artmış olsun, ister görünürlüğü artsın, fevkalade rahatsız edici, fevkalade korkutucu,
fevkalade ürkütücü.
İnsanların en irkildikleri durum ise saldırganların, tutuksuz yargılanmak üzere hemen serbest
bırakılmaları.
Eşkıyanın tutuksuz yargılanması, toplumu hem kahrediyor, hem çıldırtıyor.
Şu anda ekranda izliyorum.
Hastasına aşı yapılmasını isteyen eşkıya, aşının henüz gelmediği
söylenince hemşireleri evire çevire dövüyor, saçlarından sürüklüyor. Aralamaya
çalışan, yaşlı bir akademisyeni ise bıçaklıyor.
Sonra...
Yakalanıyor...
Tutuksuz yargılanmak
üzere serbest bırakılıyor, halk tabiri ile adliyenin ön kapısından girip,
arka kapısından çıkıyor. Adeta ödül
gibi...
Böyle bir uygulama öyle kişiler için gerçekten bir ödüldür,
bir şereftir.
Dün miskin miskin gezerken, şimdi etrafında askerlerle,
polislerle poz veriyor.
Kendi kendine “sen neymişsin be abi!” oluyor.
Savcı, hakim bile ona dokunamıyor, tutuklanamıyor, serbest
bırakılıyor.
Mahalleye, semte kahraman havasıyla dönüyor.
Artık bu diyarların kralıdır o...
Öyle ya, önüne geleni kapmış, ardına geleni tepmiş, devletin
dairesinin altını üstüne getirmiş, ama ona dokunulamamıştır.
Bu frenlenemez gücünü artık nerelerde kullanmaz ki...
Beladan kurtulmak, başlarını bir daha ağrıtmamak, sorgu
suale maruz kalmamak için, bulup buluşturup sağlık ocağına davetle, hastasına
aşı da yapılır.
Gördünüz mü, şiddet ne kapılar açıyor, ne işlere yarıyor.
Zafere(!) bakın siz!
Eşkıya, bir kaç kez mahkemeye gidecek, adliye koridorlarında
sağa sola caka satacak, bit pazarından
aldığı takım elbise-kravatla mahkemede kuzu rolleri kesecek, kravatın
yarattığı “iyi hal” ile cezası
ertelenecektir.
Hemşireler yedikleri dayak yetmezmiş gibi, bir de adliye koridorlarında sürünecek, eziklenecek, karşılaştıkları eşe dosta, bir suçla değil, masum, mağdur olarak adliyeye geldiklerine dair diller dökeceklerdir.
Eşkıya mahkeme salonundan “Polat Alemdar” edasıyla
ayrılacaktır.
Belli ki kanunlarımız böyledir, hakim ve savcılarımız,
önlerindeki kanun ne ise onu uygulamakta, böylelerini, tutuksuz yargılanmak
üzere serbest bırakmaktadırlar.
Geçtiğimiz aylarda sağlık personeline saldıranların mutlaka
tutuklu yargılanacaklarına dair bir kanun tasarısı, güya Meclise gelmişti,
demek ki o yasalaşamadı.
Yasamaya çok iş düşüyor!
Zannedersem yasama görevlileri de bizim izlediklerimizi
izliyorlar.
Demek ki, izleme, iyi geliyor(!), sadece izliyorlar.
Yine geçtiğimiz günlerde bir sürücü kendisini kontrol eden
polis memurlarına sokak ortasında vatandaşların önünde hakaretler yağdırdı.
Hatta ölümle tehdit etti. Türlü kepazelik çıkardı.
Polis memurları sabırla, çaresizce, hiç karşılık veremeden
şahsa katlandılar, sonra karakola götürdüler.
Şahıs yine tutuksuz yargılanmak üzere serbest!
Sanırım, devlet, eşkıya lehine, masumlar aleyhine, kantarın
topuzunu çok kaçırdı.
İnsanlar burnundan soluyor.
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!