Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.94
Gram Altın
2322.94
BIST 100
9128.45
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Ağustos 2022

Şia ile Ehli Sünnet'in kardeşliği/birlikteliği nasıl sağlanır?

Şia, kelimesi tâbi olmak, taraftar olmak, Ehlibeyt’i benimsemek, Hz. Ali’nin velayetin özümsemek manalarına gelmekte olup, “Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır.” hadisi Şerifi odaklıdır (“mevlâ” kelimesine farklı anlamlar verilir). Şia kelimesine, Ehlibeyt’e muhabbet edenler ve tabi olanlar anlamında bakıldığında, muhabbet ve tâbiiyet Ehli sünnet anlayışıyla birebir örtüşür. Hepimiz Ehlibeyt muhabbeti ortak paydasında buluşmuşuz zaten. Ehlibeyt’ten ve ilim kapısı olan Hz. Ali'den geçmeyen ve onun velayetini kabul etmeyen hiçbir yol, hak yolu değildir (“velayet” ve “hilafet” farklı konulardır). Peygamberimizden kalan 2 büyük rehberden biri Kur'an, diğeri sünnetinin taşıyıcıları/koruyanları ve Peygamber neslinin devamı, Hz. Ali’nin soyu olan Ehlibeyttir… Bu anlamda bakıldığında her Şii bir Ehli sünnet, her Ehli sünnet, bir Şii değil de nedir?

Kendisini “müslüman” olarak tanımlayan biri, başka bir sıfatla itham edilemez. Dinî inanç ve kanaatleri nedeniyle onu eleştirmeleri sosyal, hukukî, ahlâkî ve dinî açıdan çok yanlıştır. Bunu bilerek işe başlamazsak bir yere varamayız. Kur’an’daki “bütün müminler kardeştir” hükmü tam bir kardeşlik bağı ile bağlamıştır aslında. Yapmamız gereken tek şey nedir? Allahın ipine sımsıkı sarılıp, kendi aramızda bölünüp parçalanmamak... Asırlar öncesinde kalmış, yaşanıp bitmiş içtihat farkından doğan ihtilafların modern dünyada aynen devam ettirilmesi düşünülemez.

Şia ve ehli sünnet arasında çok çok az sayıda farklılık olduğunu biliyor musunuz? Bu farklılıkların bazılarının bugün bir karşılığı bile yoktur veya günlük yaşamımıza etkisi ve katkısı bulunmamaktadır. Zira onlar geçmişte yaşanıp bitmiştir. Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir (Bakara, 141). Her iki grup da az sayıda olan farklı düşüncelere değil de milyonlarca olan ittifak edilen konulara odaklanmalıyız artık. Bundan bizi engelleyen nedir? Tefrika ve düşmanlık değil, birliktelik, beraberlik ve muhabbeti geliştirmeye hizmet edecek eylem ve söylemler içinde olmamız daha doğru değil midir? Düşünebiliyor musunuz, milyonlarca konuda tamamen aynı düşünenler, ancak 10-20 konuda farklı anlayışta olduğu için sadece ve sadece bu farklılıkları konuşup ihtilaf üretiyorsa bu yaklaşımın akılla izahı olabilir mi?

Velayet meselesinde tartışma bile yoktur. Hilafet meselesinde Hz. Ali'nin diğer halifelere karşı tutumu nasıl olmuş ise biz de o tutumun devamı paydasında buluşabiliriz. Hz. Ali’nin diğer halifeler döneminde aktif görevler aldığı da biliniyor. Ayrıca, evlatları, hak bildiği yoldan dönmemek için canını vermekten bile çekinmemiş, Hz. Ali gibi bir cesaret ve şecaat kahramanının kendisinin Kur’an-ı Kerim’e aykırı bulduğu bir halifeye karşı susmasını beklemek Esedullah sıfatı bulunan Hz. Ali’nin kişiliğine aykırıdır. Bütün bunlarla birlikte, geçmişte yaşanmış ihtilafın bugün de sürdürülmemesi evladır. Hz. Ali, İslam tarihinin bütün hak yollarının tâbilerinin reisi, piri, mevlâsı, üstadı, emiri olmuştur ki, böyle bir manevi makam sahibi olmak, bütün makamlardan üstündür. Kaldı ki imamet meselesi dinin esasından olmayan, İslam'ın ve imanın şartları arasında yer almaması gereken bir konudur. Velayet, şahsî manevî makam meselesidir, bu dünyada ölçülmesi ve tefrika aracı haline getirilmesi yanlıştır. Hilâfet tarafında ise Hz. Peygamberin neslî varisi ve ilim kapısıdır, bu konuda hiçbir ihtilaf da yoktur. Hz. Ali gibi büyük bir zatı fazla sevmek, eleştiri konusu olmamalı, hatta takdir edilmelidir. Bununla birlikte konunun yıkıcı siyaset üslubu ile inatçı bir şekilde ihtilaf haline getirilmesi de kimseye fayda vermiyor. 4 halifeye düşmanlık yerine Hz. Ali’ye muhabbet odaklı olmanın herkese zararsız faydası vardır. Bu konuda Selefi/Vehhabî ve Haricî düşüncenin eleştirileri ayrı tutulmalı, Ehli sünnet ile bağdaştırılmamalıdır.

Kitabı, Peygamberi bir, Ehlibeyt’e olan muhabbeti de aynı olan insanlar olarak milyonlarca ortak yönümüz varken, çok az olan yorum farklarımızı gözardı edip, İslam kardeşliğinde birleşip, hakka sarılıp, tefrikaya düşmeden müşterek düşmanlar olan imansızlık, deizm, emperyalizm, Siyonizm gibi unsurlara karşı birlikte mücadele” etmemiz insaniyetten, siyaseten, iktisaden ve sair nedenler çerçevesinde sosyal farz hükmündedir. Birliktelik bu kapsamda ele alınmalı yoksa, bu aşamada, dinî konularda birlik sağlanması hedeflenmemelidir. Ana amacımız, birlikteliktir.

Bu yönlü bir İslam kardeşliği, aynı zamanda batılıların (küreselcilerin) projelerini boşa çıkartacaktır. Zira Şiiler de Ehli sünnet de tek başına emperyalist güçlere karşı galip olabilecek bir kuvvete sahip değildir. Savaşın Medeniyet Silahı Türkiye’den başlıklı yazımızda belirttiğimiz savaşta “insanlığa, insan fıtratının isteklerine uygun bir medeniyet modeli sunulması lazımdır.” Bu birlikte mücadeleye dünyanın diğer ülkelerinin halklarının katılımı sağlanarak, insan fıtratına uygun bir medeniyet geliştirilmediği sürece insanlık hep zarar görüyor. İnsanlık fıtraten bu birlikteliğe müştaktır. Nasıl olacak bu birliktelik? Halklar, aydınlar, siyasiler, elitler inandırılacak. Batı devşirmesi olanlara, satın alınmış olanlara, açık veya gizli İslam düşmanlarına rağmen bu nasıl yapılır? Öncelikle “doğru İslam”ın, doğru anlatılması ve yaşanması ile işe başlamak lazımdır. Hepimiz kendimizi düzeltmeye odaklanmalıyız; modern, medeni, aydın ve ilkelerinden taviz vermeyen, elinden-dilinden-belinden zarar gelmeyen, rol model müslümanlar olmalıyız. Devşirmelerin makam-gösteriş-vs merakı, korku, tamahkârlık, ırkçılık, kendi egosunu tatmin, konformizm gibi hassasiyetlerinde kullanma kılavuzu iyi okunmalıdır. Zihnen/fikren devşirilmemiş, eylemleri ve söylemleri çelişmeyen, dürüst kişiler medyada öne çıkartılarak, fikri altyapı bunlar eliyle oluşturulmalıdır. Aydınların birlikteliği ve üretimi önemlidir. Bu uğurda ortak projeler üretilmelidir.

Yeni dünya düzeninde dürüst, namuslu, temiz (salih) kimselerin birlikteliğinin dengeleri değiştireceğini (Enbiya, 105) iyi anlatmalıyız. Geleceği biz şekillendirmek için birlikte yola çıkmalıyız. Müslümanlar artık kendi savunmasını yapabilecek araçları üretebiliyorsa, yol doğrudur. Evanjelistler kıyamet savaşları için hazırlık yapıyor. Batının bütün hazırlığı Armageddon eksenlidir, mehdi/mesih inancı iki tarafta da vardır. Kurtarıcının var olması (herkesçe bilinmesi) şart değildir ancak insanlığın isteklerine uygun bir medeniyeti” ortaya koyanlar başarılı olacaktır. Bizler niyeti safi, hedefi yüksek, süreci saydam tutmalıyız. Ne kadar erken başarabilirsek kazançtır. Emperyalist güçlerin işlettiği “Bozguncu Sistemden Kurtuluşun Yol Haritası” başlıklı yazımızdaki model birlikte işletilerek başarıya ulaşılabilecektir.

Tarihteki Şii-Sünni kavgalarının bir kısmının yalan olduğu biliniyor. Şii-Sünni mezhep çatışması yoktur. Bunun varlığını yayanlar emperyalist istihbarat örgütleridir. Şiiler ve Sünniler, Sünni veya Şii diyerek cami bombalamazlar. Küresel güçlerin taşeronu teröristler eli ile yaptığı terör hadiseleridir bunlar. İki tarafın ibadet yerlerini bombalayanlar da aynı gruplardır. Hatta cami bombalanmasını önlemek için şehid olan askerler bile vardır.

Güneş batmayan imparatorluk diye anılan İngiliz, sosyal yaşamda ihtilaf konuşmaz, menfi konuşmaz, dostlarına yakın, düşmanlarına daha yakın olur, "contraversiol items" bariyeri yapmıştır, yani ihtilaflı meseleleri konuşmak, toplumda çok çirkin ve yanlış görülür... Neden mi? Tefrika değil farklılıkları birlikte yaşatma odaklı bir toplumsal kültür vardır. Bu model bizde niçin olmasın?

Yapıcı üslup, doğru iletişim modeli, faydacı yaklaşım, doğru müslümanlar, samimi-ihlaslı rol modeller, dürüst idareciler eli ile tefrikaya, cehalete ve fakirliğe karşı mücadele bizi sonuca götürecektir.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan