Sherman'ın Maskesi
Türkiye’de aktörler değişse de oyun değişmiyor. Aktör
yetiştirmek te kolay olmadığı için gözümüzün içine baka baka eski aktörlere
yeni roller verilerek oyun tekrar sahneye sürülüyor. Erdoğan-Biden görüşmesine
hazırlık için Türkiye’ye gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın
‘İstanbul Sözleşmesi Bizim’ yazılı maske takması, Biden’in Türkiye’deki
dostlarıyla ilgili ipuçları vermiştir bizlere.
Geçtiğimiz Cuma günü açılan Taksim camisinin hikayesi oyunun
taraflarını netleştiriyor. Taksim camisinin yapılmasından yana olanlarla,
yaptırmamak için debelenenlere baktığımızda, Türkiye’nin otomobil, uçak, ağır
sanayi, tank, top, İHA, nükleer enerji, yol, baraj, maden, petrol, enerji, uzay
sanayii, kalkınma konusunda kimin hangi tarafta olduğunun hikayesini anlamış
oluruz.
ABD dışişleri yetkililerinin resmi ve gayrı resmi
ziyaretlerinde Patrikhaneyi es geçememeleri Kavganın büyüğünün İstanbul için
verildiğini gösteriyor. 1918’de işgalden beri İstanbul’da tasarrufları olduğunu
vehmediyor bazı karanlık güçler. Onun için Taksim Camisi’ni yaptırmamak için
gezi gibi bir ihaneti organize ettiler. Ayasofya açılmasın diye yemedikleri
halt kalmadı. İstanbul’a Türk’ün her vurduğu mühür bunları rahatsız ediyor.
Şimdi de Kanal İstanbul’u yaptırmamak için tepinecekler yerli işbirlikçileriyle
birlikte. İstanbul’u gerdanlık gibi süsleyen üç köprü, Marmaray, Avrasya
Tüneli, Üçüncü Havaalanı, Kuzey otobanı, hatta ve hatta İstanbul trafiğini
rahatlatacak, Osman Gazi ve Çanakkale köprüleri bile bu zevatın hedefinde. Güya
Türkiye’nin kaynaklarının 5 müteahhide peşkeş çekildiği propagandasının
altında, bu projeleri gerçekleştirenleri cezalandırma gayreti yok mu? Bu
zevatın tüm engellemelerine rağmen İstanbul’a eserleriyle Türk-İslam mührünü
vuran Erdoğan’ı ne yapıp edip indirmeleri gerekiyor.
Oyundan da aktörden de ne anlatmak istediğimi tahmin
etmişsinizdir. Sultan Abdulhamit, Menderes, Demirel, Özal, Erbakan, Erdoğan
çizgisi ile İttihat Terakki, İnönü, 27 Mayısçılar, Ecevit, Baykal, Kılıçdaroğlu
çizgisi arasında mücadelenin yansımalarıyla ana fikrini çıkartabileceğimiz bu
oyunda yeni bir perde açıldı.
15 Temmuz hain darbe girişimi öncesi ve sonrasında John Bass
ile teşriki mesai eden Kemal Kılıçdaroğlu, Biden’in dostları arasındaki yerini
kaybetmemek için geçen hafta parti genel merkezinde ABD Ankara Büyükelçisi
David Satterfield ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu’na Bilderbergci
başdanışmanı Ünal Çeviköz eşlit etti. Görüşmenin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı
Wendy Sherman’ın Türkiye ziyaretinin öncesinde olması, Satterfield-Sherman’ın
daha sonra resmi görüşmelere beraber katılmaları, sufle verdikleri Kılıçdaroğlu’na aman ha gaza gelerek,
İmamoğlu’ndan rol çalma ikazını gündeme getirdi.
Aynı günlerde Çeviköz’ün mecliste yaptığı konuşmaya
bakarsanız, bölgede istikrarın bozulmasını önlemeye çalışan Türkiye dış
politikasındaki zorluklar, ABD’den, AB’den, Yunanistan’dan, Ermenistan’dan,
Suud-BAE’den, hatta hatta Netanyahu, Sisi, Esed’den kaynaklanmıyor. Türkiye’nin
yanlış dış politikasından kaynaklanıyor.
Çeviköz ile paralel görüşü paylaşan AB Konsey Başkanı
Charles Michel de, Çavuşoğlu’ndan önce gittiği Yunanistan’da yaptığı
açıklamada, Ankara’nın yakın geçmişte Libya, Suriye ve Kafkasya gibi yerlerde
politikalarının Avrupa’nın çıkarına uygun olmadığını ifade ediyor. Yani Türkiye
Akdeniz’de haklarından vazgeçerek enerji aramaz, Yunanistan’ın arkasındaki
AB’ye terk ederse, AB ile uyum içinde olacak. Filistin’e, Azerbaycan’a,
Libya’ya, Suriye’deki muhaliflere destek vermezse ABD ve AB’nin bakış açısına
göre doğru politika uygulamış olacak.
Türkiye de, ABD ve dostları da 14 Haziran NATO zirvesinde
yapılacak Erdoğan-Biden görüşmesine hazırlanıyor. Herkes eteğindekini dökecek
mutlaka. S-400 bahanesi ile F-35 projesinden çıkartılan Türkiye’nin
alternatiflerini üretmesi kudurtuyor bay bunak Biden’i. Türkiye kimseden uçak
almasa bile F-16’ların ömrünü 2048’e kadar uzatarak, Milli Savaş uçağını
devreye sokana kadar kimseye eyvallah etmeyeceği ikazında bulundu. Türkiye’nin savunma
sanayiinde de üst liglerde oynaması oyun kurucuların oyununu bozuyor. ABD bir
yandan Türkiye’ye sözde müttefiklik elini uzatırken öbür yandan, PKK’ya verdiği
deştiği 2022 bütçesine de koyarak, FETÖ gibi müttefiklerini kollayarak zaten
patronluk taslıyor.
Sahte patronluğun göstergesi ise Sherman’ın maskesi tabiki.
Hatuna şunu sormak lazım. İstanbul sözleşmesi madem sizin. Niçin o zaman bu
güne kadar imza atmadınız. Türkiye’nin sözleşmeden çıkmasıyla bu kadar
ilgileniyorsunuz da, sözleşmeye imza atmayan İsrail’e niye gıkınız çıkmıyor.
İngiltere’nin koyduğu şerhlere, Polonya’nın tavrına niye bir şey demiyor,
diyemiyorsunuz. Elinizde Türkiye’yi suçlayacak bir bahane olsun da gerisi
önemli değil. Sözde Ermeni soykırım iddiaları doğruymuş yalanmış sizin umurunuzda
mı? Filistinde soykırım uygulanıyor muş, sizde vicdan var mı? Suriye’de Esed
zulmünden kaçan milyonlara Türkiye bakıyormuş, size ne. Libya’da kardeş kavgası
olacakmış, Karabağ’da Ermenistan işgali derinleştirecekmiş, siz ancak
çıkarınızı bilirsiniz. Gezi ihanetini de, Boğaziçi alçaklığını da İstanbul
sözleşmesi arkasına gizlediğiniz güdümlü toplarınız eliyle yapmadınız mı? Evet
İstanbul sözleşmesi sizin, Ama İstanbul bizim. 1453 tarihini unuttuysanız
hatırlatalım. Kanal İstanbul da yapılacak. Kılıçdarooğlu’nun kulağına sufle
ettiğiniz ne idüğü belirsiz güçlendirilmiş parlamenter sisteminiz de sizin
olsun. Madem çok iyi bir şey, kendi ülkenizde uygulayın da görelim. Sizin olan
İstanbul sözleşmesine de bir imza atın da görelim vesselam…..