SGK'da 'Bağımlılık payı' teklifi
Ankara’nın gündemi her zamanki gibi oldukça yoğun geçiyor. Pandeminin geride bıraktığı yıkık ekonomilerden biri olmak istemeyen Türkiye’nin aldığı tedbirleri beğenenler de var yeterli görmeyenler de...
2020 devlet bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonunda
konuşulduğu şu sıralar bu konu daha da önemli bir hâl almış durumda.
Savunmadan yatırımlara ve vergi gelirlerine kadar tüm
kalemlerin tek tek ele alındığı bütçe görüşmeleri yakında Meclis Genel
Kurulunda başlayacak.
Pandemi etkileri içerisinde bütçede etkili olabilecek
toplumsal hayatı ve toplumsal adaleti ilgiliendiren bir fikrimi paylaşmak
istiyorum.
Son zamanlarda artan sahte içkiler nedeniyle birçok
vatandaşımız canından oldu.
İçkiyi savunacak hâlimiz yok.
Ama giden canların “bağımlılık”
derecesine varan bu zararlı tercihleri bu ülkenin bir evladı olarak beni
üzüyor.
Bu durumu tersine çevirmemiz gerekiyor.
Hayatını kaybeden vatandaşların yasadışı bir yola tevessül
etmesine kayıtsız kalınmamalı ve sahte içki üreticileri en ağır şekilde
cezalandırılmalı.
Gerek Yeşilay gerek ise kamu hastaneleri yürüttüğü
bağımlılıkla mücadele gündem haline getirilmeli.
Giden canlar bu ülkenin yeni Erdoğan’ı yeni Hulusi Akar’ı
olabilir.
Kalpler Allah’ın elinde...
Kimin nereden gelip nereye gideceği hiç belli olmaz.
Bu nedenle vatanını milletini seven, yitip giden her bir can
için üzülmeliyiz.
Tekrara düşmemek için mücadele etmeli ve herkesin memnun
olacağı bir sistem kurmalıyız.
Bağımlılar alkol ve tütün ürünlerindeki yüksek vergiden
rahatsız.
Tercihleri sorgulamıyorum. Kimsenin tercihini sorgulamak
benim vazifem değil.
Devlet tüm vatandaşlarına adil olmalı.
Alkolün sosyal anlamda verdiği zarara ilişkin araştırmalar
ortada.
Peygamberimizin “Sarhoşluk
veren her şey haramdır” sözünü de unutmayalım.
Sosyal Sigortalar Kurumu uzun bir süredir bütçede oldukça
büyük bir yer tutuyor.
Sosyal güvenlik sistemi birçok ülkede farklı şekilde hayat
buluyor. Bazı ülkelerde devlet bu alana girmeyerek sadece özel sektörün
çalışmasına müsaade ederken bazı ülkelerde özel sektör ve kamu birlikte hareket
ediyor.
“Sosyal Devlet”
ilkesi gereği devletin vatandaşlar arasında ayrım yapmadan hizmet sunması
devletin ana görevlerindendir.
Sigortalar, genel itibarıyla risklere karşı koruma
kalkanıdır.
Fakat SGK’nın sağlık sigortası tüm vatandaşları ortak risk
grubuna koyarak kollektif bir fayda sağlamayı tercih ediyor.
Kanser ya da yüksek maliyetli tedavi gerektiren hastalığa
yakalanmak neredeyse tüm insanlar için aynı olasılıkta.
Hepimizin başına gelecek böyle bir hastalığa karşı sağlık
sigortasından prim kesilmesi kabul edilebilir bir şey...
Ama sağlıksız bir yaşam süren; sigara ve alkol alan kişiler
ile bu kötü alışkanlıkları bulunmayan kişilerin aynı sağlık primlerini ödemesi
bir adaletsizliğe neden oluyor.
Devletin vatandaşlarına karşı adil olması için sosyal
güvenlik sisteminde düzenlemeye gitmesi gerekiyor.
Sigara ve alkol kullanımına bağlı ortaya çıkan hastalıkların
tedavi yükü, bu alışkanlıkları benimsemeyenler yansıtılmamalı.
Bunun için alkol ve sigara bağımlılığı olanların daha fazla
prim ödemesi herkes için daha adil olur.
Ama bunun devlet eliyle yapılması birçok olumsuzluğu da
beraberinde getirebilir.
Yönetimin "ayrımcı"
bir politika içinde olduğu söylemi hâkım kılınarak ülke huzuruna zarar
gelebilir.
Bu sorunun en makul çözümü sosyal güvenlik sisteminde özel
sektöre de pay ayrılmasıdır.
Şu an için tamamlayıcı sağlık sigortası ile varlık gösteren
özel sigorta şirketlerine, kamu sağlık sistemine dâhil olma fırsatı verilmeli.
Bu şekilde sağlıklı hayat süren çalışanların daha az prim
ödemesi sağlanırken birçok hastalığa neden olan kötü alışkanlıkların terk
edilmesi için de teşvik sağlanmış olacaktır.
Azalan sağlık sorunları da zaman içinde sağlık sistemi üzerindeki
yükün hafiflemesine ve buraya ayrılan kaynakların kalkınma için kullanılmasına
imkân verecektir.
Pandemi ile mücadele göz önünde bulundurulunca bütçe
görüşmelerinin yapıldığı bir zamanda bu reformun gündeme gelmesi yerinde bir
adım olacaktır.