Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Ekim 2022

Sezai Karakoç ve Necip Fazıl

Sezai Karakoç, Büyük Doğu dergisiyle ortaokul yıllarında tanışmıştı. Ortaokul ve lise yıllarında bu derginin tutkulu bir okuyucusu idi. O, bu dönemde Necip Fazıl’ı yüz yüze olmasa da gıyaben tanımış oldu.

Karakoç’un ilk yazıları da 1950’li yıllarda Büyük Doğu dergisinde çıkar. Dergide yazıları çıktığı yıllarda Necip Fazıl ile tanışmıştı. Ve bu yakınlık-tanışıklılık Necip Fazıl’ın vefatına kadar devam etmiştir. Sezai Karakoç, Necip Fazıl’ın yanında Büyük Doğu dergisinin edebiyat, sanat sayfalarını yönetti.

Necip Fazıl’ın vefatı sonrası Sezai Karakoç’un veciz bir yazısı vardı. "Altmış yıl durmadan dinlenmeden bin bir çile içinde, eserler vererek, mücadeleler yaparak milletinin varoluş savaşında yerini alan bir Millet Büyüğü, düşünce ve edebiyat hayatımızın dinmez ve sinmez kalemi, yerinden oynamaz üslubuyla kendini edebiyat tarihine hak eden kalem, Üstad Necip Fazıl, aramızdan sıyrılıp, âdeta bir kuş gibi uçup gitti."

Sezai Karakoç, Necip Fazıl ile tanıştıktan sonra (1950’li yıllar) itibaren Türk şiirinde yeni bir dönem başladı. İlk şiirlerinde Orhan Veli akımına karşı durdu ve bir hece ısrarı gösterdi. Karakoç “Mona Rosa” şiiriyle Necip Fazıl’ı bütünüyle önemsediğini gösterdi. “Mona Rosa”, bir yandan geçmiş şiir kültürümüze sahip çıkarken diğer yandan da sonradan II. Yeni olarak adlandırılacak yeni şiirin birçok unsurunu bünyesinde taşıdı. 1950’li yılların başlarında yazdığı şiirler kadar şiir eleştirileriyle de kuşağının etkili bir adı oldu. Sezai Karakoç’un önderliğinde Orhan Veli etkisini aşarak gerçek karakterini bulan modern şiirimiz, her ne kadar serbest ölçüye geçse de geleneğe bağlılığını ilan etmişti.

Sezai Karakoç’un edebiyat dünyasını şekillendiren şahsiyetler Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Bayatlı ve Necip Fazıl Kısakürek’tir. Bu şahsiyetlerden ilk ikisi Mehmet Akif ve Yahya Kemal ondan önce vefat etmiştir. Karakoç, bu ilk iki şahsiyeti kitaplarından diğer bazı hatıralarından tanıyor-biliyor.

Sezai Karakoç, Necip Fazıl için Servet-i Fünûn dergisiyle başlayan ve zirve noktasına ulaşan Fransız edebiyatına bir nevi bir tokat atmıştır. Karakoç, Necip Fazıl’ın Arvasî hazretleriyle tanışması sonucu bu tavrı benimsediğini söylüyor. Bunun yanında Türk edebiyatının ana taşlarının Necip Fazıl ile İslamî edebiyatın merkezine oturtuldu, diyor.

Sezai Karakoç, ilk ciddi eleştiri yazısını da üstad Necip Fazul’ın Sonsuzluk Kervanı adlı şiir kitabı üzerine yazmıştır. Bu eleştiri (kritik) yazısının da 1955 yılında neşredildiğini söylemeliyiz. Sezai Karakoç, Necip Fazıl’ı Yahya Kemal’in şiiriyle kıyaslarken Yahya Kemal’in şiirini bir anıt, Necip Fazıl’ın şiirlerini her şeyin bittiği, kendi dünyamızın kapandığını, yaşanmaya ve yaşatmaya ve var olmaya yeniden başlanıp başlanmayacağının sorulduğu bir vakitte DOĞMUŞ, insanın toprağa ilk ayak bastığı andan haber olmuştur toplumumuz için.

Karakoç, Necip Fazıl’ın şiir poetikasını da şöyle dile getiriyor. Hakikat, varoluş, hayat ve ölüm, zaman ve son olarak ebedilik temalarını gıda edinmiş bir şairimizdir, diyor.

Sezai Karakoç; Türkiye’de 1930’lar ve sonrasında Necip Fazıl sayesinde şiirde, romanda ve felsefede mistik eğilimler baş göstermiştir, der. Bunları Peyami Sefa’da, Necip Fazıl ve o günün şairlerinde görebiliriz. Unsurlar halinde doğu-batı sentezi cinsinden düşüncelere de rastlanabilir. Yahya Kemal’in sohbetinde de buna benzer düşünceler vardır. Ancak İslam idealini tüm bir tez olarak alıp savunan kimse yoktu. Halk, İslam’ı yaşıyordu kendi gücünce. Din alanı bilginleri vardı. Fakat entelektüel planda artık gizli açık başka tezler savunuluyordu. İşte, ülkemizde, aydınların İslam’a dönüp bakmaları gerektiğini ilk haykıran ve tezini sistemleştirmeye çalışan ilk Necip Fazıl Kısakürek oldu diyebiliriz.