Sezai Karakoç ve Milli Eğitim
“İmanlarını kaybetmiş olan milletler ilhamlarını da kaybederler.”
Sezai Karakoç
Kendini
davasına adayan kaliteli, ahlak, erdem sahibi onurlu bir insandı. Bu ülkenin
çocuklarına söyleyecek sözleri vardı ve söyledi. Hem de en güzel, en zarif, en
dokunaklı kelimelerle yaptı bunu.
Kibirden uzak, makam, mevki, itibar
ve zenginlik peşinde koşmayan, kimseye minneti olmayan asil bir insandı. O
yüzden mütevazı bir hayat yaşamayı tercih etti.
Bugün
sözlerini, şiirlerini dillerinden düşürmeyen insanların içinden kaçı onu örnek
aldı bilinmez ancak maarif meselesinde arzu ettiği hiçbir şey gerçekleşmedi.
Öyle ki Çağ
ve İlham adlı eserinde; “Derinlik ve
doğruluk, erdem, sabır ve şehadet çilesi, iyi niyet, Allah rızası, kılı kıldan
ayırma zekâsı, barış, savaş ve selamet, kerem ve keramet, birlik, beraberlik,
derleyiş toparlayış ustalığı, tek zerreyi yitirmeyiş ekonomisi, müsamaha,
merhamet, rahmet, yumuşaklık, adalet, liderlik, hâkimiyet ve devlet, cesaret,
şecaat, karar, kuvvet ve kudret, ilim, fikir, hikmet ve hikmet-i hükümet
melekeleri ne oldu?” diye sorar.
Aslında
sorunu teşhis etmiş ve bunun üzerine yeni bir maarif sistemi önermişti. Öyle derme çatma, sağından solundan, kıyısından
köşesinden küçük düzeltmelerle değil topyekûn bir reformdan bahsediyordu
rahmetli.
Bunu
yaparsak ancak “Haluk’un nesli dönemi
kapanır ve Asımın şehit neslinin topraktan yeniden yeşermesi olarak diriliş
nesli dönemi başlar” diyordu.
Sezai
Karakoç, “Birinci Dünya Savaşında devletimiz yağma edildikten sonra politikamızı
İngiltere, sonra Amerika gibi büyük devletlerin politikasına uydurarak adeta
tâbi kılarak bugünlere geldiğimizi” söyler.
Ona göre işte
asıl savaş yani cephede olandan daha
büyük ve tehlikeli olan savaş düşünce alanında verilmiştir. O yüzdendir ki Avrupa’dan
taklit bir eğitimin uygulandığı mevcut yapının gençliğe gereken şuuru
verememesi gibi çok büyük bir sorunumuz oldu.
Netice
itibariyle; “Bin yıllık geleneğin
süzgecinden geçmiş sağlam ilkelerle yerine oturmuş bu toplum, Tanzimat’la
birlikte Batı mağduru, Batı’nın iğfal ettiği (ilhamı kesik) aydınlar eliyle;
düzeltilme, huzura kavuşturulma gibi arzularla huzurdan, düşünceden ve ilhamdan
mahrum edildi.”
Diriliş
Neslinin Amentüsü adlı kitabında da ifade ettiği gibi, ne geçmişi inkâr edeceğiz ne de geçmişe mahkûm olacağız.
Düşünceler-1 Kavramlar adlı eserinde bunu biraz daha açar. “Geniş bir kültür planı ve programı
gereklidir. Diriliş tezi, bu yolu açmanın tezidir. İslam ülkelerinde aydınların
medeniyet fikrine, bu fikrin gerçeğine dönüşü için yeni bir özveri yolu. Manevi
yolda, erdem yolunda ilerleyen kuşaklar, bilim, edebiyat ve sanatın doğu ve
batı envanterinden hareket edip yeni çığırını bulacak çilekeş düşünürler,
bilginler, yazarlar, şairler ve sanatçılar kuşağı ufukta gözükmelidir” der.
Bugün hala bunun eksikliğini hissetmiyor
muyuz?
Rahmetli,
sorunun ana kaynağını temas ederek doğru çözüm önerilerini de sıralıyor. Eğitim
şurasında toplanan eğitimciler üç gün boyunca eğitim meselesini sırf Sezai
Karakoç üzerinden bile tahlil etmiş olsalardı bir neticeye ulaşabilirlerdi.
5 yaşındaki
çocukların okullaşma oranının yükseltilmesinden daha büyük sorunlarımız
olduğunu keşfedebilirlerdi.
Çünkü o, içinde
bulunduğu zamanı tanımak, anlamak, bilmek ve sezmenin insanın birinci şuur
ödevi olduğunu söyler. Buradaki hedef de
erdemi bir meleke haline getirebilmektir.
Ona göre bir
okul, inançlı, yurt ve millet sevgisiyle dolu, merhametli, insanlık sevgisi
taşıyan, yaratıkların tümüne insanî bir gözle bakan, tek tip ve tek boyutlu bir zihin ve ruh sahibi olmaktan uzak, eleştiri,
diyalog, insanca tartışma gibi aydın olmanın özelliklerini kullanmasını bilen,
karşısındakinin hakkını teslim eden bir ahlâk yapısına kavuşmuş nesiller
yetiştirmelidir.
Bir fikri,
karşıtları ve alternatifleriyle birlikte düşünmeyi, tefrik kabiliyetine sahip
olmayı, bilim, düşünce, inanç, ideoloji, teori ve pratik ayrımını ve seçimini
yapabilmeyi öğrenmek...
Kısacası Karakoç,
bütünlüklü bir ideal insan ve ideal
toplum tasarımı hedeflemektedir. Ömrü boyunca böyle bir idealin peşinden
koştu. Ne var ki bu dedikleri hayata geçirilemedi. Bu da bizim eksikliğimiz.
Not: Yunus Emre Özsaray’ın, FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi’nde Sezai Karakoç’un eğitim anlayışı üzerine yazdığı makale tavsiye olunur.