Şeytanın protokolünde oturanlar
Fitne çıkaranlar, hayırlı yapılara zarar vermeye çalışanlar, sadakatin değil; şeytanın protokolünde oturanlardır... Allah yolunda hizmet eden ehl-i sünnet cemaatlerin uhuvvet ve sadakatle sağlam olan bünyelerine tahribat vermek için girmek isteyen virüslere karşı ihlâs aşısı gerekmektedir çünkü bazı tipler sadece fitneden sapıkça lezzet almaktadırlar. Onlar sadece Allah rızası için hareket eden cemaatleri değil, her hayırlı birlikteliklerin bağışıklık sistemini bozmaya çalışıyorlar... İşte Cemel Vak’ası, Sıffin Savaşı ve Yıldırım Beyazıt’ın Timur karşısında yaşadığı üzücü netice vs. Tarihimizde bu ve benzeri hadiselerin mimarları; fitne protokolünde oturanlardır. Mevlana ve Şems hakkında da en yakın olan güya bazı dava erleri fesatlık çıkartmıştır. Büyük dava insanlarının yakınına sokulan, fitne fücurdan başka meziyeti bulunmayanların yüzünden hem o mübarek büyükler hem de onlarla beraber Allah için hareket eden dava erleri sıkıntı yaşamışlardır ve kıyamete kadar da bu imtihan devam edecektir. Kurtuluşun çaresi: Sarsılmayan iman ve sadakat ve şeytanın daima hile çevirdiğini akıldan çıkarmamaktır.
Cemaatlerin içine girenlerin, ne niyetle girdiğini cemaat mensupları bilemez, niyetlerini okuyamaz ve kestirip atamaz... Ama sadakatin ve ihlâsın kök saldığı kişilerin röntgen şuası gibi hislerinden, bakışlarından, ferasetlerinden faydalanabilinir. En azından meşveretler birçok sınavı geçmiş ve kanaatleri, iradeleri kiralık olmayanlarla yapılmalıdır ve liyakati olan her yaştaki insan tercih edilmelidir. Bu daha gençtir denilmemeli çünkü samimiyet en büyük tecrübedir. Şükürler olsun; her cemaatte sadakatine, kanaatine güvenilebilir birçok genç vardır. Sadece bir yerlere gelme hırsı olan gençlere ve ileri yaşlarda olduğu halde ihlâsı ve sadakati hiç ilerlemiş olanlara karşı ise dikkatli olunması lazımdır!
Allaha ve Kur’an’a hizmet etmekten lezzet alan ve dedikoduya pirim vermeyen ve mikroptan kaçar gibi kaçan tertemiz gençlerin şevkini arttırıp, uyanıkların onları ezmelerine ve hata yaptırmaya çalışmalarına da engel olmak lazımdır… Bir tane kendini uyanık zanneden ve kraldan çok kralcı kesilen fitneci, hain biri o harika gençlere – insanlara çelme takıp, engel olmak ister. Bu şeytan protokolünde oturanlar, her yerde kaliteli insanların öne çıkmasını asla istemezler; okulda, işte, iman davasında, evde ve devletin kademelerinde sinsice planlar yaparlar, ne yapar eder kendi istediklerini gerçekleştirmeye çalışırlar… Aslında bu tiplerin varlığı bir yerde rahmete vesile oluyor ama uyanık olmak şartıyla. Bu fitnecilere bakıp, önlem alıp, saflar iyice sıklaştırıldı mı; cemaatlerin ve hayırlı oluşumların bu şekilde kalitesi artmış olur. Ama yaşadığımız bu dönem, yine istisnalar hariç, bazı insanların ferasetini ve uyanık halini alıp gitmiştir. Çabuk oltaya ve tezgâha gelip fitneye yem oluyorlar ve sabır onları terk etmiş oluyor…
Bu şeytanın protokolünde oturan fitnecilerin bir görevi daha var: Gâvurun icadı olan sanal âlemde, bir din kardeşi ya da cemaat hakkında, şerli paylaşım yapıp, heyecanlı olanların damarlarına basıp, öfkeli ve ölçüsüzce yorum yazmalarına sebep olmaktır. Yazılan o ölçüsüz yorumu da daha sonra silah olarak kullanıp, çıkardığı dedikodunun tazyikini arttırmaktır. Gürültülü akan dedikodu nefse daha çekici geliyor! Bir bakıyorsun çeşme başındaki bazı cazgır kadınlar gibi kavgaya tutuşmuşlar; hizmetlerinin özelini ortalığa saçıyorlar… Be hey akılsız adam: Aynı davanın birer mensubu olarak, bütün şerli nazarların ve zındıkların önünde kavgaya girişip, seyirlik olup, onlara bayram sevinci yaşatmak İslam’a hizmet midir? Sizler birbirinizin damarına basarak, ehli küfre kusurlar sergiliyorsunuz! Sizin kavgalarınız zındıka komitelerini sevindiriyor. Sıradan insanları da; bunlar nasıl hakikat mensubu diye kötü düşüncelere sevk ediyor ve bu şekilde davanızın yanlış tanınmasına vesile oluyorsunuz... Karı koca, aralarındaki sorunu sosyal medyaya taşırlarsa; mahremlerini herkes öğrenmiş olur. İki ortak, sıkıntılarını sosyal medyaya taşırlarsa; is dünyasında onlara güven kakmaz! Sosyal medya zındıkların evidir… İnsan başkasının evinde kavga eder mi? İnsan yabancı evde güzel davranır, güzel konuşur ki iyi izlenim bıraksın.
Sanal âlem, sadece dava erlerinin kendi hizmetlerinin hakikatini ve parıltılarını paylaşacağı ve ilan edileceği yer olmalıdır! Düello yeri ve çamur atma yeri olmamalıdır. Aksi takdirde; hem Levh-i Mahfuza hem de İslam düşmanlarının veri tabanına kaydedilmiş olur. Müslüman eğer sanal âlemi kullanacaksa, davasına vitrin yapmalı ve güzellikleri sergilemelidir. Varsa yanlış ya da anlaşılmayan bir şey, özelden halletmelidir. Buranın kavga yeri ve kendimizi âleme faş etme yeri olmadığını belirtmektir. İslam düşmanları, her zaman, kılıçlarını sadece bize kullanmışlardır, hiç birbirlerine çevirmemişlerdir. Belki özelde birbirlerinin etlerini yolmuşlardır ama genelde; milletin önünde birlikteliklerini muhafaza etmişlerdir. Sivri çıkış yapanlara kör olmuşlardır. Yani kısaca birbirlerine sahip çıkıp, kimseye laf söylettirmemişlerdir. Allah aşkına biz bunu beceremeyecek miyiz? Elde Kur’an gibi bir hakikat ve Hz. Peygamberimizin örnek hayatı varken… Varsa bir sıkıntı, özel konuşup, münasip lisanla ikaz etmelidir. Müslümanların birbiriyle kavgası İslam düşmanlarına piyango oluyor; Hiç zahmet çekmeden kazanç üstüne kazanç elde ediyorlar…
Son söz: Eskiden gençler sadakatleriyle, sebatlarıyla kendilerini kabul ettirip, bir yerlere gelirdiler… Şimdi istisnalar hariç, bazı cin fikirliler, kraldan çok kralcı kesilip, daha şirin ve itaatkâr gözüküp, ihanetle en önleri hedefleyip, tırnakları sadık olanlara geçirip, bir yerlere gelmeye söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Büyüklerine, hizmetteki öncülerin makamına zarar vermek için ve başkalarının muhabbet ve teveccühünü akim bırakmak için o büyükten, o makamdakinden daha makamcı daha büyüklük taslayarak, Bediüzzaman’nın dediği gibi: “bize de müracaat et” havalarını giriyorlar... Allah cümlemize sadakat ve ihlâs nasip etsin ve Kur’an ve imana layık hareket ettirsin. Dava erleri, davalarına namus gibi sahip çıktığında ve fitneye malzeme olmadıklarında; günümüzde asrısaadet benzeri hayat neden yaşanmasın ki? Allah için, başkasının evi olan sanal alemde nazik olalım… Şeytanın protokolünü bozup, sadakatin protokolüne girelim…