Şeytan süslü gösterir
İblis, Rabbine isyân ederek küfre girip şeytanlaşınca, insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre istedi. Rabbimiz de o süreyi tanıyınca şeytanın söylediği söz şu oldu: “Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.” (Âraf, 7/16-17).
Şeytanın insana yaklaşmasının, insanı etkilemesinin,
saptırıp yoldan çıkarmasının yolları var. Her zaman insana günahı “günah”
olarak göstermez. Günahları süslemesinin onlarca yolu ve çeşidi vardır. Şeytanın
insana sağdan yaklaşması da bir aldatma yöntemidir. Yapılacak işte yanlış, elde
edilecek kazançta haram ya da şüphesi varsa şeytan insana şöyle fısıldayabilir:
“Hele işi almaya bak. Sonra kazancından bir kısmıyla hayır hasenat yaparsın;
cami yaptırırsın, fakir fukaraya verirsin…”
“Bileti al, ikramiye çıkarsa okul yaptırırsın, aşevi
yaptırırsın… vs” şeytanın en kabiliyetli
olduğu hususlardan biri; haramı ve günahı süsleyerek sunmasıdır.
Böylece Müslüman, artık bir daha dönüşü olmayan yola
girmiş olabilir.
Faizli bir kazanç için de bu durum aynıdır. Nefis ya
da şeytanın sözcülüğüne soyunmuş olanlar: “Bu kadar düşük bir faizle ne
olur, deveyi hamutuyla götürenler var. Hem alacağın bu fazlalık ile yakın ve
akrabana, düşkünlere vs. yardım eder, kazancını aklarsın, temize çıkarırsın.” derler.
Harama bulaşır, bulaştıkça da üstüne başına, malına
mülküne yayılır; kazancına, bereketine sirayet eder. Artık normalleşir ve bir
daha geri adım atmak mümkün olmayabilir.
Kur'an-ı Kerim'de şeytan, insan için “adüvvün
mübîn / apaçık bir düşman” olarak nitelendirilmiştir. Cenâb-ı Hak
(c.c.), pek çok ayet-i kerimede müminleri şeytandan istiazeye, yani kendisine
sığınmaya davet etmiştir.
Şeytanın en büyük hedefi insanları dinsiz yapmak, şirke
düşürmek, ateist yapmak, şimdilerde meşhur olduğu şekliyle deist, satanist gibi
meçhul kuyulara atmaktır.
Şeytan, kendisinin bütün oyunlarını boşa çıkararak
hakkı, doğruyu, hayrı seçen müminlerde taktik değiştirir. Müminin imanına
ilişemeyeceğini anladığında onun ibadetiyle uğraşır; ibadetsiz bir mümin
olmasını arzu eder.
Bunu başaramazsa, farzlarla yetinmesini, sünnetlere,
nafilelere yanaşmamasını ister. Bu isteği de gerçekleşmezse, onun sadece şahsî
ibadetiyle meşgul olmasını, başkalarına bir şeyler anlatmamasını arzu eder. Ve
müminlere telkinlerde bulunur: “Her koyun kendi bacağından asılır. Bana-sana
dokunmayan yılan bin yaşasın. Karışma kimsenin işine, zehir katma aşına. Kıl
beşini, gör işini. Sana ne el âlemin etlisinden, sütlüsünden…”
Müslüman,
şeytana fırsat vermemeli.
Şeytan, insanlara ahireti
unutturur. Ölmeyecekmiş gibi bir yaşantıya sürükler. Yeme-içme, biriktirip yığma,
oyun ve eğlence gibi nefsani istekleri aşılar. Hedefine dünyalıkları koyar.
Allah’ı, Peygamber’i, Kur’an’ı, ahiret hayatını unutturur. Allah yolunda
cihattan alıkoyar. Gelecekte aç kalma korkusunu yaşatır.
İşte şeytanın sırât-ı müstakîmden saptırıp başka
yollara yönlendirmeye dair bu çabasına karşı Rabbimizin uyarısı En’âm Sûresi
153. âyette şöyle ifade edilir: “İşte bu, benim dosdoğru yolumdur.
Buna uyun, sizi O’nun yolundan ayıracak başka yollara uymayın. Kendinizi
korumanız için işte size böyle tavsiye ediyor.”
Rabbimiz, şeytanın aldatma ve tuzaklarından, kandırma
ve şerlerinden kurtulmanın yolu olan İslam’ı samimi ve ihlaslı bir şekilde
yaşayan müminlerden eylesin…