Şeytan günahları güzel gösterir
Şunu biliyoruz ki, insan bu
dünyaya imtihan için gelmiştir. İmtihan gereği, iyiyle kötü, iyilikle kötülük
hep var olacaktır. Rahmani orduların yanında şeytani ordular da hep vardır ve
var olacaktır. Peygamberler hariç her kes, şeytanın hedef kitlesidir.
Kadın-erkek, büyük-küçük, âlim-cahil, mümin-kâfir fark etmez. Şeytan
hedeflerine hizmet edecek her tür şer ve kötülüğü herkese yapabilir, hatta
yaptırabilir.
Şeytanın ilim ehline ilgisi ise
daha özeldir. Onlar için daha derin, daha sinsi ve daha tehlikeli tuzakları
vardır. Çünkü âlimin toplum üzerindeki etkinliği, cahil ve sıradan bir insanın
etkisiyle kıyas edilemez. Zira her bir âlim, binler, yüz binler, hatta
milyonları etkileyecek durumdadır. Hak yolda, istikamet üzere ve hakkın temsilcisi
olduğu zaman, bu milyonları hakka ve hakikate yönlendirecektir. Hayır ve
iyiliğin temsilcileri haline getirecektir. Ama yoldan saptırılır da şeytanın
piyonu haline gelirse, takipçisi olan büyük kalabalıkları, şer, fesat ve
kötülüğe sevk edecektir. İşte bu sebeple şeytan âlim, meşayih ve önder
olanlarla özel ilgilenir.
Nitekim son yıllarda şeytanın
safında canla başla çalışan nice âlim kılıklı insanlar görüyoruz. Resulullah’ın
(sav) ashabını pervasızca tekfir edip lanet okuyan Şia’ya köle olan mı dersin…
Tekfirci vahhabilerin tuzağına düşüp kendinden başka her kesi tekfir eden ve
Müslüman kardeşlerini cihat aşkıyla öldüren mi dersin… Kur'an yeter deyip
sünneti inkâr eden mi dersin... FETÖ vb. ihanet şebekelerine ram olup
Haçlı-Siyonist ittifakının hizmetine giren mi dersin… Kısaca enva-i çeşit
ulemanın, bir şekilde şeytanın gönüllü piyonu haline geldiğini net olarak
görüyoruz.
Bu durum sadece bizim asrımıza
mahsus değildir elbette. Her çağda ve her yerde benzeri durumlar hep olmuş ve
şeytanın her renkten piyonları hep var olmuştur. Sadece bizim zamanımızda kitle
iletişimin altın çağını yaşıyor olması nedeniyle, olan bitenler gün yüzüne
çıkmaktadır. Geçmişte yaşanmış olan ve “firak-ı dalle” yani “sapık fırkalar”
diye anılan nice grup, mezhep ve klikler aynı kabildendir.
Bu arada
şunu da ifade edelim ki, şeytan bu tuzaklarını sadece dindar mahallede kurmaz.
Hak-batıl fark etmez, her inanç ve her ekol, şeytanın hedefidirler. Her din,
her ideoloji, her fikir ve düşünceden olanlara yönelik de hileleri hep vardır.
Yeter ki, şeytanın şer ve kötülüğü yayma planına hizmet etsin. Yani şeytan,
şunu bunu kâfir yaptım artık yeter demez. Kâfir, münafık, zalim her kötüyü daha
kötü yapmak ve kendisinin daha azılı birer askeri yapmak için çalışır. Nice suç
makinası olan zavallılar vardır ki, her dem günah çıtalarını yükselmeye devam
ederler.
Ancak
tüm sınıflar içinde en garip olanı, âlim, fazıl ve müttekî görünümde olup
şeytanın oyuncağı olan kimselerdir. Doğal olarak çoğumuz akıl alacak gibi değil
diye düşünebiliriz. Ama ne yazık ki, acı da olsa bu bir gerçektir. Peki, şeytan
âlim olanı nasıl mı saptırıp kendine piyon yapıyor? Bunun elbette birden fazla
sebebi vardır. Ancak bunun en etkili olanı, “telbisi İblis” yanı sureti haktan
görünerek, batılı hak, kötüyü iyi göstererek aldatmasıdır.
Şeytanın en büyük icraatı,
günahları insanlara güzel ve cazip bir şey olarak sunmasıdır. Mesela, iki kişi
tartıştıklarında işi kavgaya kadar götürebilirler, hatta bu küçük tartışma
cinayetle bile sonuçlanabilir. Zira öfkede akıl yoktur. Öfke hâkim olduğunda,
insan sağlıklı düşünemez. Sonuç olarak, taraflardan biri mezara, diğeri de
hapse gider. “Şeytan onlara amellerini güzel gösterdi…” (Neml, 27/24) Bu manayı ifade eden
çok ayetler vardır. Mesela, En’am
43, Enfal 48, Nahl 63, Ankebut 48, Hicr 39…
Bunlar selim bir akılla
düşünseler elbette böyle ağır bir fatura ödemeyeceklerdi. Ama şeytan onlara
kötü amellerini güzel göstermiş ve böyle acı bir sonuca sevk etmiştir. Şeytanın
günahları güzel göstermesi şuna benzer: Biri var, pislikleri çok güzel
ambalajlara koyuyor, insanlara tatlı bir şeymiş gibi yediriyor… Bu konuda bir
başka ayette şöyle buyrulur: “Rabbinden bir ‘beyyine’ üzerinde bulunan
kimse, hiç o kötü ameli kendine süslü gösterilip de heva ve hevesleri ardına
düşmüş kimseler gibi midir?” (Muhammed,
47/14)
Tekrar bizim mahalleye dönecek olursak, tekfirci kişi, tüm insanları
küfürde görüp onları kurtarmak istediğini zannetmektedir. Şii olan ehli beytin
hukukunu koruduğunu zannetmektedir. Bir buçuk milyar sünni Müslümanı kâfir ve
ehlibeyt düşmanı görmektedir. Fetö’cü olan, sünnet düşmanı olan, laikçi olan,
deist olan, satanist olan, Budist olan, komünist veya faşist olan, kısaca tüm
batıl davaların savunucularının kahir ekseriyeti kendi şerlerini ve sapık
fikirlerini hak ve hakikat olarak görerek batıla ram olmaktadır. Zira şeytan
onlara batılı hak, hakkı batıl, hayrı şer şerri hayır olarak göstermektedir.