Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 May 2021

Şeyh Cerrah'ta Nöbet Tutan İhtiyar Amcaya Mektup

Filistin’in işgal edilmiş başkenti Kudüs’e ve diğer şehirlere geçtiğimiz yıl bir seyahatimiz olmuştu. Kudüs’ün en eski mahallesi olan Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerinden ihtiyar bir amca ile tanışmıştım. O zamanlar tam ismini öğrenememiştim. Ama İşgalci Siyonistler, Şeyh Cerrah Mallesinde Filistinlileri zorla evlerinden çıkarırken medya’da bu ihtiyar amcanın daha doğrusu bu ihtiyar delikanlının fotoğrafını görmüştüm. Evinin önünde iskemlede oturup nöbet tutan bu ihtiyar amcayı medyamız “klas duruş” adıyla haberleştirmişti.

Bu ihtiyar amcanın tam ismi Nebil El- Kurd idi. Dedeleri buraya Şeyh Cerrah’ın bu mahalleyi kurmasıyla yerleşmiş. Şeyh Cerrah, Salahaddin Eyyubi’nin en kıdemli komutanı, aynı zamanda doktoru hem de tasavvuf ehli olarak da Kudüs’te bir tekke kurmuştu. Fetih sonrası Kudüs’e yerleşti. Mezarı da oradadır. Aşağıdaki Mektup, Şeyh Cerrah Mahallesinin en kıdemli muhafızı “Nebil El-Kurd” Amcaya hitaben yazılmıştır.

Selam, senin üzerine olsun,

Selam, bu mekanı size kazandıran ve

biz Müslümanlara unutturmayan

Şeyh Cerrah’ın üzerine olsun.

Seninle iki bin yirminin yağmurlu bir şubatında, bir sabah muştusunda karşılaştım. Kudüs’te, Şeyh Cerrah Mahallesınde. Bize hurma ikram etmiştin, sıcak çay ikram etmiştin. Meşhur Kudüs hurmasını ilk olarak senin elinden yemek bize nasip olmuştu. Yürüyorduk, Mescid-i Aksa’ya giden bir sokakta. Önde seyahat rehberimiz Halil İbrahim Dindar’ın anlatımıyla Mescidi-i Aksa’ya giderken Şam kapısını kullanıyorduk. Amacımız, o kapının büyük ihtişamını görmekti.

Şeyh Cerrah mahallesine geri dönüşlerimiz de başlı başına bir seramoniydi. Biz, kaldığımız Grand Park oteline gelirken Babüssahira’ı kullanıyorduk. Babüssahira’ya daha çok Herod kapısı da deniliyordu. Senin evinin olduğu mekan da bizim yol güzergahımızdaydı. Hoş geldin Türkiye’den, Hoş geldin İstanbul’dan. İslam coğrafyasının başkentinden bize ne haberler getirdin, demiştiniz. Size o zamanlar için gönül coğrafyamızdan vefadan başka ne getirebilirdik. Biz geldik işte yetmez miydi?.

Seninle hasbihalimizden sonra Mescid-i Aksa’ya sabah namazı nöbetimize gitmiştik. Hatta sabah namazına beraber gitmiştik. Her köşe başında, çocukluk masallarımızdaki kırk haramileri andırmayan İsrail askerleri vardı. Onların ne silahları ne de soğuk bakışları umurumuzdaydı. Seyahat belgesi kartımda Şeyh Cerrah mahallesi ismi yazılıydı. Kaldığımız otel de sizinle aynı sokaktaydı. Şeyh Cerrah Mahallesi -Doğu Kudüs yazıyordu bizim rehberlik notlarımızda. O notu İsrail polisi havalimanında beni alıkoyduğunda almış ve sonra geri vermemişti.

Bu arada Mescid-i Aksa’da ilk sabah, yani seninle tanıştığımız ilk sabah Şeyh Sabri İkrime ile de tanışmıştım. Kudüs Müftüsü ve Mescid-i Aksa imamı. Şeyh Sabri İkrime, bizim grubun kalabalığını görünce heycanlanmıştı. Cuma namazı hutbesinde hararetli bir konuşma yapmıştı ki İşgalciler, ona bir ay Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırma cezası vermişti. Gerçi sizin gençleriniz İkrime üstadı omuzlarında taşıyarak tekrsr Mescid-i Aksa’ya sokmuştu.

Nebil Amca, biliyorsun ki bundan altmış yıl kadar önce Filistin diye bir coğrafyamızın varlığından haberimiz yoktu. Mazi ile alakamız kesilmişti. Muhtemelen duymuştunuz suskunluğumuzu… Daha geçenlerde herkese ahkam kesen, sevmediğine cahil diyen koca koca bir profesörün ağzından “Filistinliler yaptıklarının cezasını çekiyorlar.” sözünü duymuştum. Bu garabeti hâla ülkemizde yaşatanlar var.

Nebil Amca, bana bir mektup yazma imkanı bulursan inşallah bulursunuz. Eminim ilk olarak Cemal Paşa’nın Filistin’de dedelerinize yaptığı zulmü, haksız idamları anlatırsınız. Anlatınız Cemal Paşa’nın zulümlerini bu garip profesöre okutalım da hakikati faakirden değil sizden duysun. O zamnlar kim bilir Şeyh Cerrah mahallesinde kaç Filistinli idam edildi. Buna rağmen siz hala Mescid-i Aksa kürsüsünde sanki Filistin işgal edilmemiş, sanki Filistin bir Osmanlı eyaleti gibi Osmanlı padişahı adına hutbe veriyorsunuz, İslam halifesinin ruhu şad olsun, payitaht İstanbul’a selam gönderiyorsunuz. Müteşekkiriz.

Yukarıda anlattığım ceberrut anlayışlardan dolayı Filistin’i unutmuştuk. Bu yüzden babalarımız Filistin’e gelemedi, ancak şimdi biz geliyoruz. Fethi Gemuhluoğlu’nun, Nuri Pakdil’in, Sezai Karakoç’un, M. Akif İnan’ın, Cahit Zarifoğlu’nun bize emanet bıraktığı bir düşüncenin sonucunda buraya gelmiştik. Belki de samimi dualarınızdı bizi esaretet zincirlerinden kurtaran. Biz, duamızda kendimizi unutmuş bir coğrafyadan geliyoruz.

Kıymetli büyüğüm, yukarıda ismini zikrettiğim üstadlarımızdan sadece merhum Nuri Pakdil buraya gelmişti. Muhtemelen seninle de sohbet etmişti. Vefatından bir kaç yıl önceydi. Hiç unutmam televizyonda kameralar önünde Mescid-i Aksa bahçesinde reis-i cumhurumuza telefon açmıştı. Sayın cumhurbaşkanım Kudüs’ten Mescid-i Aksa’dan selam ederim, demişti. Onun vefatı dolayısıyla Mescid-i Aksa’da da gıyabi cenaze namazı kılınmıştı. Ne de olsa Akif İnan ile birlikte Kudüs şairleri alarak bilinirlerdi.Nuri Pakdil, “Yüreğimin yarısı Mekke’dir, geri kalanı Medine’dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır.” Sözüne Merhum Akif İnan, “Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde/Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu.” Demişti. Bu yaşayan üstadlarımızdan Sezai Karakoç ise “ben Mekke’ye, Medine’ye, Kudüs’e pasaportsuz gideceğim, demişti. Bu sözü fakir de Telaviv Havalimanında tekrarlamıştı. Ben bu tapraklara bir daha pasaportsuz geleceğim demiştim. Dualarımız kabul oluna…

Malumdur Osmanlı padişahlarımızın ve kıymetli hanım sultanların hala orada yaşayan vakfiyeleri var. Hergün fakirler için sıcak yemek çıkaran vakıflar var. Bize bunları unutturan zihniyete lanet olsun. Hamd olsun bizim yeni kuruluşlarımız ve yardım örgütlerimiz de sizi unutmuyor. Oradaki eserlerimizi unutmuyor. Güzel işler yapıyorlar.

Nebil Amca sözlerimi şu cümlelerle bitirmek isitiyorum. Hatıraya sığınıp, vefayı akkor hale getiren bir ecdanın maddi ve manevi yüklerini getirmiştik oraya. Filistin’e gitmek, orada kalmaktır şuuruyla gelmiştik. Filistin’deki eserlerimizi, hatıramızı tarihin karanlıklarına gömmek yerine onları parlatarak insanlığa sunmak istiyoruz. Ve Filistin’de yaşayan en büyük eserimiz siz Filistin halkını canı pahamıza korumak boynumuzun borcudur. Böyle biline. En kısa sürede İsrail, Kudüs’ten ve Filistin şehirlerinden çekilsin inşallah. Allahın selamı üzerinize olsun.