Sevgililer Günü ve kalbe düşenler…
Seviliyoruz, öyle çok seviliyoruz ki… Kusurlarımız, günahlarımız olsa da yine seviliyoruz… Bizim için güneş doğuyor, yer yuvamız olmaya devam ediyor; yıldızlar ise nurani kuşlarımız… Koca kâinat bizim için yaratılmış; dünya bizim için bezenmiş; dağlar emniyetimiz için omuz omuza vermiş… Seviliyoruz, öyle çok seviliyoruz ki… Sevgi yüreğimize yorgan, çiçekler yollarımıza nakış… Seviliyoruz, öyle çok seviliyoruz ki… Parmağa tırnakları, başımıza saçı, gövdeye ayakları takan her hediyesiyle bize sevdiğini göstermiyor mu? Böyle Sevenden sevgiyi öğrenip; sevdiklerimize sevdiğimizi göstermek sevildiğimizin de şükrü olacaktır… Allah için sevmek, Allah’ın sevdiklerini Allah için sevmek; bir güne münhasır değil her dem sevmek…
İnsan ne hata yaparsa yapsın, hangi günahın esiri
olursa olsun, Allah onun için yağmuru yağdırmaya, ağaçtan meyveyi, basit bir
topraktan nebatatı çıkarmaya devam ediyor. Allah,
insanı kusurlarından dolayı hiçbir şeyden kovmuyor; ağacın meyvesinden,
gölgesinden, buluttan, sütten, yumurtadan, zeytinden kovmuyor... İnsan bu
misafirhaneden ayrılana kadar, Allah her misafirini rızık cihetinde
sevindiriyor; kimsenin suyunu, elektriğini – güneşini kesmiyor, havasını
kesmiyor; nankör misafir için dünyayı sırt döndürmüyor…
Evet, biz de gönül hanemize konmuş, hayatımızı
paylaştığımız eşimizi, dostumuzu, yakınlarımızı, Müslümanları seveceğiz,
kusurlarına rağmen sevmeye devam edeceğiz… Madem kusurlu olana havayı ve güneşi
ve de nimetlerini kesmeyen bir Allah’ımız var ve bütün kâinat da bu hakikate
şahittir. Biz de eşimize – sevgiliye, dostlara, yakınlarımıza sevgiyi
kesmeyeceğiz, nokta koymayacağız… Hayat arkadaşımızı sadece Sevgililer Gününde
hatırlayıp, sevmeyeceğiz; bir ömür, havayla var olan alışverişimiz gibi
seveceğiz…
Aşkın,
sevginin sahiciliği Sevgililer Günü’nde değil, insanın ayağı kaydığında ve ilk
hataya düştüğünde ortaya çıkar... Senin için: Öldüm!
Bittim! Yandım! Diyenler; sizin için her zorluk karşısında durmayı söz
verenler, bir anda kan davalınız olabilir, hatta sizde bulunmayan kusurların
bile listesini tutar; biranda düşman kesilirler… Sevgi kusur aramak değil; yol paylaşmanın sevincini bir ömür
yaşamaktır! Sevmek; gel beraber birlikte tam olalım demek. Sevmek; gel
beraber Allah’ın rızasını kazanalım; birlikte olgunlaşalım; birlikte
şükredelim; birlikte imanlı nesillere vesile olalım demek…
Biz sevmeyi Hazreti Peygamberimiz ve mübarek Hatice
anamızdan öğreneceğiz. Hz. Ali’den, Hz. Fâtıma’dan öğreneceğiz… Kısaca: Sevgiyi
Vedûd olan Yüce Allah’tan öğreneceğiz... Sevenleri seveceğiz; sevgisizlere de
sevgimizle sevgiyi öğreteceğiz…
Son söz Bediüzzaman’ın: “Tâdât ettiğin sevdiklerini sevme demiyoruz. Belki onları Cenâb-ı
Hakkın hesabına ve Onun muhabbeti namına sev deriz.(...)”
“Hem
refika-i hayatını, rahmet-i İlâhiyenin mûnis, lâtif bir hediyesi olduğu
cihetiyle sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan hüsn-ü suretine muhabbetini
bağlama. Belki kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir
letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin
cemâli ise, ulvi, ciddi, samimi, nurani şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü
sîret, ahir hayata kadar devam eder, ziyadeleşir. Ve o zaife, lâtife mahlûkun
hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhafaza edilir. Yoksa, hüsn-ü suretin zevâliyle,
en muhtaç olduğu bir zamanda biçare hakkını kaybeder.(...)”