Sevgili Ölüm Meleği!
“O, kulları üzerinde kahredici (kahhar) olandır. Size koruyucular gönderiyor. Sonunda sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, elçilerimiz onun 'hayatına son verirler.' Onlar (bu işte ne eksik ne fazla) kusur etmezler.”[1]
Ruh, beden ve kudreti ile
hareket eden her canlı Allah’ın bir mahlukatıdır… Allah da mahlukatı üzerinde
mutlak olarak tasarruf sahibidir… dilediği mahlukatına dilediği gibi davranır.
Hiç kimse Allah’ın yaptıklarından hesap soramaz.
Yine Allah dilediği
kulunun ruhunu dilediği tarihte, dilediği mekânda ve dilediği şekilde alır.
Hiçbir güç ve kuvvet ölüm tarihini ne ileri alabilir ne de geri.
***
Düşün ki hiç ummadığın bir saatte ve mekânda ömürde
tek bir defa göreceğin ölüm meleği başucunda dikilmiş, ruhuna ev sahipliği
yapan bedeninden seni çekip gökyüzü
yolculuğu yaptırmak için bekliyor…
Ölüm meleğini ilk gördüğünde misafirini (ö. meleğini)
nasıl karşılayacaksın, bilmiyorum… “Nereden çıktı bu şimdi? N’oluyoruz?”
Diye karşılayan ev sahibi hazırlıksız yakalanmıştır… Yaşının genç ve ölümcül
bir hastalığa yakalanmadığın aklına gelince ‘bu vakit meselesi… Ayarlanmış saat pili gibi… Rolüm bu kadarmış…’
der ölüm meleğine karşı hiçbir direnç gösteremezsin…
Elin kolun bağlı bir şekilde ruhunun bedeninden
çıkmasını izlersin o kadar… Onca yıl bedeninde esir olan sen, özgürlüğüne
kavuşursun… ‘Tahliye haberini alan bir mahkûm kapıya yakın bekler ve gardiyanın
ayak sesleri kalbini yerinden oynatır… Özgürlüğe ramak kalmıştır artık…
İdama mahkûm olacak bir mahkûmun kulağına gelen her
ayak sesleri ölüme bir adım daha yaklaştırarak defalarca öldürür kendisini…
Rabbim sen misafirini güzel karşılayan kullardan eyle!
Ölüm meleğiyle karşılaştığın an vatandaşlıktan
atılırsın… (Şehid değilsen) Tamamen ölü muamelesi yapılırsın… Hangi hastanenin
morguna kaldırılacağına, ne zaman yıkanacağına, hangi camide kimin tarafından
cenazenin kılınacağına sen karar veremezsin… Çünkü sen artık ölüler
sınıfındasın… Bedenin artık yakınlarına emanet…
Belki yeni evlisin… Belki bir yakınının
düğünündesin… Belki cenazeden dönüyorsun… Belki otobüs durağında az önce
kaçırdığın otobüsün egzoz gazını teneffüs ediyorsun… Ama bir gerçek var; bunu
sen de biliyorsun ki, ölüm meleği için yeryüzünün
her karesi insanların bekleme salonu…
Sen ölüm meleğiyle birlikteyken başucundakiler
doktorun vasfına ve tecrübesine umut bağlarlar… Oysaki doktorun da belli bir
vakti vardır ve o da aynı şekilde mikropları savdığı gibi ölüm meleğini
savamayacak ve mesleki hayatına nokta koymuş olacak…
Sevgili
ölüm meleği!
Biz seni tanıyor ve seviyoruz…
Bize’işi
zamanında yapma’ gerçeğini öğrettin… Bir ibadette hiçbir gözyaşının engel
olamayacağını da öğrettin…
Emre itaat Nedir’i bizlere çok iyi öğrettin…
İnşaallah en güzel bir şekilde karşılaşır ve gökyüzüne yolculuk yaparız…