Sevgili değiştirme yerine, küfürle iman yer değiştirebilseydi…
Neler yaşadık, neler yaşıyoruz, neler yaşayacağız…
Şuursuz zerrelerde itaat, Allah’ın kudretine hayranlık
esiri olmuş esir maddesi ve bir mükemmel saat gibi tıkır tıkır işleyen kâinat… Bütün mevcudat, hal diliyle, Allah’ı
tanıdığını ilan ediyor; yaptığı vazifeleriyle de şükrediyorlar… Tüm âlem ve
mevcudat, ışık hızıyla itaat etmeye, vazifeye, aynı zamanda da harab-ı âlem
olmaya ve yeni bir nizamın, ebedi âlemin kurulmasına koşuyorlar ve birileri de
en şehvetli şekilde, şeytana asker olmaya ve yalnızca iblise itaat etmeye
koşuyor… Azgınca direklere tırmanırken, eş ve sevgili değiştirirken ve kendini
sapkın ilişkilerle Lut Kavmine aidiyetim var diye ilan ederken sanki ölüm yoktur,
toprak başka mahlûkat için sallanıyor, afatlar bilmediğimiz varlıklar için
kınından çıkıyor… Oysa ağaç edepli, taş
edepli, alev alev güneş ve kısaca: Tamâm-ı âlem edepli çünkü edepsizlik olsaydı
kâinatta nizam olmazdı. Edep nizamdır…
13 il depremlerle harabezâr olmuş...
Asrın afetiyle insanın acizliği bir kez daha ve
gürültülü bir şekilde ilan olmuş…
Hayâsızca fiyatlarla oynayan fırsatçılar kudurmuş...
Pahalıya satılsın diye meyve sebze hiç kusuru olmadığı
halde dökülür ve vatandaş pazarda boyun büker olmuş…
Ormanlar yanıyor...
Ciğerler yanıyor...
Bilinçli şekilde ahlaksızlığı pompalayan moda yanıyor,
ekranlar yanıyor, değerler yanıyor… Şiddetli sıcaklar nefesleri kavuruyor... Ah
ki İstanbul – Cihangir’de bir mekânda eş değiştirme partisi yapılıyor; Pendik –
Kadıköy hattında çift katlı İETT otobüsünde bir gurup genç direk dansı
yapıyor... Sadece bunlar mı? Hayır, başka başka ne çirkinlikler ve ölüme,
afetlere meydan okumalar var... Elbette
ormanlar yanmasın, ciğerlerimiz hassasiyetle korunsun ama gençliğin ahlak
yangını çok daha büyük ve o yangını söndürmeye çalışanlara şeytanın basın ayağı
güya aydın ve sanatçı ayağı kıyametler koparıyor… Mukaddesat düşmanları,
İslam medeniyeti düşmanları İstiyorlar ki ahlaksız alevler büyüdükçe büyüsün;
yayıldıkça yayılsın…
Gençlik için ve tüm insanlık için zulüm alevlerine
katlanmış bir iman mimarı; Bediüzzaman:
“Karşımda
müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor,
imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum.
Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var?” Diyor...
O gençlerin direklere tırmanmasına, sevgili değiştirmesine,
sapkın akımlara sessiz kalanlar, ahlak-ı Muhammedî’yi esas almış ve cübbe –
sarık sünnetini aşk ile yaşatmaya çalışanlara, edebi esas alanlara, İslam
inancını yaşamaya çalışanlara saldırıyor ve saldırıyorlar… Öz vatanımız da ahlak ve iman garip, sapkınlık ise ceberut bir ev
sahibi.
Ne diyelim? Yinede müspet diyelim: Sizlere müjde! Ahiret var ve her amalimiz
kaydediliyor; hesap var. Edep yükünü tutanlar, büyük yankından ve afetlerden
korunmuş olacaklar…