Sevdiklerimize nefes olmak
‘’Sevdiklerine nefes
Gökyüzü ol yavrucuğum’’
Gökyüzüne bakınca ruhu rahatlamayan
yoktur sanırım. Boşluğunda tutunanlar da bize ayrı huzur verir. Bulutu, yıldızı,
güneşi, yağınca karı, yağmuru…
Yüzümüzü yeryüzüne çevirdiğimizde
sıkışmışlıklar içindeki insanoğlunun acıyan yanları darlanmışlıkları sarar da sarar,
etrafımızı. Beton bir yapının penceresiz duvarları gibi.
Her işini kendinin halletmesi gereken
binlercesinin yaşadığı hale benzetirim bu duvarları. Yalnızlığa mahkûm insanlar.
Dedeler, nineler, çocuklar, kadınlar, erkekler… Sevdiklerimize nefes olmanın,
onlara dünyanın meşakkatleri arasında sevinç olabilmenin önemi ne çok büyüktür.
Darda kaldığı alan her neyse ona dair, gökyüzü olabilmek.
Küçük
dediğimiz nice şeyin o kişiye bıraktığı rahatlık bir gökyüzü genişliği değil de
nedir? Çocuğunu sallamaktan yorulmuş bir anneyi yarım saat bile olsa
dinlendirmek, günlerce dışarıya çıkamamışa, kısa bir vakit dilimi de olsa
sorumluluklarını alıp ona izin vermek, sıkıntıları içinde boğulmuş bir
arkadaşını davet edip çay eşliğinde onu dinlemek, kâh sunulduğunda mutlu
olabileceği bir hediye ile gönül bağımızı güçlendireceğimiz kişiler, kâh
uykusuz kalan bir annenin çocuğuna bir iki saat bakıp ona uyku vakti oluşturmak.
Çalışan bir kadına, yakınlarından birinin arada bir yemek yapıp yorgunluğunu
paylaşması, kâh borcu birikmiş birine el uzatmak veya bir demet çiçek
uzattığımız insana gönülce nefes aldırmak. Ödevlerini yapamayan bir çocuğa
destek vermek, hayata alıştırmak.
Kimseye
yük olmamak adına ruhunda birikenlerden dolayı bunalan sıkılan nice insana el uzatıp,
nefes olabilsek keşke.
Bazen mum
ışığı, nice görkemli ışık demetinden daha kıymetlidir. İşte bizim sunacağımız
adı küçük ama oluşturacağı aydınlığı büyük olan bu çabalar, topluma sunacağımız
güzelliklerdir.
Kapımızın önünü süpürerek
başladığımız işler bize ayrı bir rahatlama getirir. Evimizin içinden başlayarak
nefes almak, nefes vermek gökyüzü olmak.
Evlada, kardeşe, anne babaya, eşe
sunacağımız bu nefesler toplumsal olarak bir rahatlama ve nefes darlıklarıyla
gelen, ölümlerden koruyacaktır bizi.
Bu rahatlatıcı haller, bireyde
oluşan özgürlük, beraberinde bunalmışlık yerine öz disiplinli bir yaşamı
getirecektir. Toplumda çalışma kalitesi de artıracaktır.
Yaşamı bizlere kolay kılan, ruhu
sağlamlaştıran, yaptığımız işlerden keyif aldıran bu huzurla beraber gelen
içsel bir disiplindir.
İnanç, insan
için en büyük zırhtır dünya meşakkatlerine mukavemet için, lakin birbirimize nefes
olmak, sırtımızı dayandığımız çınarların varlığını bilmektir, dünya eksenindeki
dönüş gücümüz...
Bu öz
disiplinle; küçük yaşlarda başlatılacak olan bu örneklik,
-nefes olma- ile sembolize ettiğimiz boşluklar
tatlı otoritelerle hayatı çekilir kılacaktır, zorlukların üstesinden gelebilen
nesillerin oluşmasına mümkün kılacaktır.
Ayakların ısırganlardan korunması yürünen
yolların bilinirliğiyle ilgilidir. Nefes olamadığımız insanlar ‘’bilinmez
ısırganlı yollarda nefes aramasın’’ diye gep geniş gökyüzü altında
toparlamalıyız onları. Sevgiyle, ümitle…
Mühim olan
ins'anlıktı ve anlık olanı makbuldü. Nice kayıp yıldız da vardı geceye gömülen, sormadılar aydınlığı.
Çaresizliğin pençesinde de nice
insan bilirim, bildiği dala tüneyen, öteye gidemeyen kuş gibi...
Tutunamayanlar
tutamadıklarımızdır…