Dolar (USD)
34.32
Euro (EUR)
36.33
Gram Altın
2837.04
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Eylül 2024

​Sevdiğim Türkiye'm

İstanbul Şehrengizi yazarı Mehmet Kâmil Berse’nin Benim Vatanım Burası Sevdiğim Türkiye’m ile On Bir Şehrimiz kitapları yayımlandı.

Medeniyetlerin kalbi olan şehirlerimizin, üzerimizde hakkı var. Bu hakkı ödeyen de var ödemeyen de… Mehmet Kâmil Berse, şehirleri kalbine yerleştirmiş bir kalem erbabı. Daha önce İstanbul Şehrengizi ile Üç Okyanus Dört Kıta kitaplarını okuduğumuz Berse, şimdi de Benim Vatanım Burası Sevdiğim Türkiye’m ile On Bir Şehrimiz isimli eserleriyle okuyucuların önüne çıktı. Münderecatı ve muhtevasıyla ülkemizin en dolu dergilerinden biri olan Şehir ve Kültür’ün Genel Yayın Yönetmeni olan Mehmet Kâmil Berse’nin Kalem Kitabevi Yayınları’ndan çıkan her iki eseri, bizim vatan coğrafyamızı çok iyi dillendiren ve anlatan birer irfan manzumesi.

BENİM VATANIM

Bazı kitap isimleri sizi hemen sarıverir, meftunu oluverirsiniz. Benim Vatanım Burası Sevdiğim Türkiye’m adı da böyledir. Bunu Vatanım Türkiye’m şeklinde kısaltarak da okuyabilirsiniz. Esasen ‘vatan’ ve ‘Türkiye’ kelimeleri birbirine o kadar çok yakışıyor ki… Tabii idrak yoksunu ‘vatansızlar’, hiçbir zaman bunu anlayamayacak! Eser, denemelerden oluşuyor. Kitapta isim ve resim önemlidir. Güzel bir kapak yapılmışsa artık o eserin içine girmek, sayfalarını çevirip okumak için sabırsızlanıyorsunuz. Biz de davete icabet ediyor, kıraate başlıyoruz. Yazarımız, ‘sunum’uyla bize mihmandarlık ediyor tevekkeli. Elimizden tutup gönül sarayının bütün odalarında gezdirmeye başlıyor. Her bölüm ayrı bir saadet havası… Peki bu irfan ocağında neler var? Önce vatan var, memleket var, bayrak var. Bitmedi, birlik ve beraberlik şuuru var. Millî ve manevi değerlerimiz var. Muhteşem medeniyetimiz, muazzam tarihimiz ve kahraman ecdadımız var. Bazı nadanların ‘hamaset’ diyerek küçümsemeye yeltendiği bütün kıymet hükümlerimiz var. “Vatan sevgisi imandandır.” buyruğunun şuurunda olan yazarımız, bu yüksek şuuru, okuyucularına da aktarmak istiyor. Hepimiz vatanımızı seviyorduk. Ama o ihanet gecesinde yaşanan 15 Temmuz Destanı’ndan sonra bu muhabbet, bir anda herkesi tutuşturan karasevdaya dönüşmedi mi?

Eserde mübarek isimleri yâd edilenler, bizim ezelî ve ebedî kılavuzlarımız, yol açıcılarımız, yön göstericilerimizdir. Başta Hazret Peygamber vardır bu ulu kervanın önünde. Hülefa-yı Raşidin vardır. İslam âlimleri, mutasavvıfları, mezhep imamları, ilim ve irfan ehli vardır. Sonra şairlerimiz, üdebamız, müelliflerimiz, mütefekkirlerimiz, münevverlerimiz vardır. Ahmed Yesevî’den Mevlâna’ya Yûnus Emre’den Şeyh Galib’e uzanan tasavvuf zinciri ile inanç bahçemizin kutlu bahçıvanları vardır.

Kahramanlarımız resm-i geçitte: Muhammed Alparslan, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Yıldırım Bayezid, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan İkinci Abdülhamid Han vardır. Millî Mücadele’mizin yiğitleri vardır. Ulubatlı Hasan’larımız, Seyit Onbaşılarımız, Ömer Halisdemirlerimiz vardır.

Kitapta mis gibi kokularını hissedeceğiniz mimari eserlerimiz karşılar sizi: Camilerimizi, kütüphanelerimizi, medreselerimizi, tekkelerimizi, dergâhlarımızı, sebillerimizi, çeşmelerimizi, külliyelerimizi, hanlarımızı, çarşılarımızı ve tarihî köprülerimizi görür, sever, bağrınıza basarsınız. Ses kâinatımızın nağmelerini de duyarsınız eseri okurken Ezan-ı Muhammedi ile başlar bu seda yolculuğu… Ninnilerde, mânilerle, masallarla devam eder. Türkülerle, şarkılarla, hoyratlarla, bozlaklarla, destanlarla, marşlarla ve ilahilerle yükseliverir; ağıtlar ve mersiyelerle nihayete erer. Bütün sesler, nefesler, nağmeler kulağınıza dolar; sadece kulaklarınızı beslemez, ruhlarınızı da sermest eder.

Kitapta Mevlâna’dan Fuzûlî’ye, Ahmet Haşim’den Sezai Karakoç’a kadar neredeyse bütün şairlerimiz anılır, hatırlanır, şiirlerinden mısralar paylaşılır. Bunlar arasında Mehmed Âkif ve Yahya Kemal de vardır. Fakat meçhul meşhurları da unutmaz müellifimiz. İsimleri pek bilinmese de birçok iyi şaire de vefa gösterilir bu sayfalarda. Kadirbilir ve soylu davranışı fark etmemek mümkün mü? Cahit Külebi’den başlayan Said Çekmegil’e uzanan geniş bir yüreğin kuşatıcı ve kucaklayıcı anlayışı ne kadar güzel. Ali Şîr Nevâyî’yi de, Mehmet Âkif İnan’ı da bağrına basan gani gönle sahip olmak Allah’ın bir lütfu değil mi? Kırım’ı bize sevdiren Cengiz Dağcı’ya rahmet dilenmez mi? Kırım’a sahip çıkan Mehmet Kâmil Berse’ye gönülden teşekkür edilmez mi?

Eserin özü de, sözü de bize dair değerlerden oluşuyor. Bunların başında da ‘vatan’ kavramını idrak etmek geliyor. Vatanlarını kaybedenleri görünce vatanın ne büyük bir nimet olduğunu anladık, idrak ettik. Biricik duam ve temennim şudur ki: Allah kimseyi vatansız, bayraksız ve imansız bırakmasın! Benim Vatanım Burası, Sevdiğim Türkiye’m okunması, okutulması gereken baş kitaplardan. Bu konuda eğitimcilere, edebiyat ve basın dünyasına görev düşüyor.

/////////////

On Bir Şehrimiz

Mehmet Kâmil Berse’nin ikinci kitabı On Bir Şehrimiz başlığıyla vitrinlere çıktı. Kapak minyatürü Hasan Nasuh Çolpan’a ait. Zarif kapak sizi içeriye buyur ediyor. Esere takriz yazan Recep Garip “Şehri anlatan özgün eserler, o şehrin kalbiyle ülfet etmiş, ruhuyla kucaklaşmış ve diliyle hemhâl olmuş kişilerin eserleridir” diyor ve ekliyor: “Mehmet Kâmil Berse’nin kalemi, coşkulu bir ırmağın taşkınlıklar oluşturmadan çağıldadığını düşündürür bana. O bir seyyah hüviyetiyle yola koyulur. Şehirde sizin görmediklerinizi görür. İnce, zarif ve letafet içerisinde şiirin boy verdiği iklimlere, tefsir ve hadis derslerine talebe olur, bağdaş kurup meclisteki yerini alır. Bu işi aşkla yapan çok nadir kalemlerden biridir aslında. Anlatırken masal olmadığını, lakin anlatım diliyle kolay okunabilen bir dili okuyucuya ikram ettiğini görürsünüz.”

Mademki kitabın adı böyle; gezilip görülen bu 11 şehri hiç olmazsa ismen zikredelim: Sultanların Şehri Sivas, 4500 Yıllık Medeniyet Türküsü Karaman, Huzurun, Aşkın ve Güllerin Şehri Konya, Anadolu’nun Ortasında Bir İstanbul Kasabası Osmancık, Destanlar Şehri Kahramanmaraş, Torosların Akdeniz’le Kucaklaştığı Şehir: Mersin, Şairler Şehri: Edirne, Gürün, Dünyanın En Eski Şehri Gaziantep, Balıkesir ve Şanlıurfa. Yazarımız Dersaadet’i, İstanbul Şehrengizi’nde âdeta yüreklere nakşetmişti. Şimdi kalan diğer şehirlerimizi büyük bir hasret ve iştiyakla, okumak üzere bekliyoruz.

///////

Şehirler Ancak gönül gözüyle keşfedilir

Anadolu’nun şehirleri birer mahzen gibidir. İçi altın gümüş, inci mercan mağara misalidir. Dışarıdan ilk elde kendilerini ele vermezler. Ama içlerine girdikçe, mahallelerini dolaştıkça, sokaklarını arşınladıkça, tarihî eserlerini gezip gördükçe bu defineleri fark edersiniz. Onun için resmî ve protokole tabi gezilerden ziyade sivil olarak yapılan seyahatlerden tat ve lezzet alınır. Şehrin irfanına ulaşılır, medeniyetine nüfûz edilir. Şehirler günübirlik gezilmez. Ancak gönül gözüyle keşfedilir. Mehmet Tevfik Göksu’nun editörlüğünde Muhit Kitap tarafından kültürümüze kazandırılan Kırk Şehir kitabı, bizde mukaddes rakamın gölgesinde kalınmıyor yalnızca. Şair ve yazarlarımızın dikkatlerine ve rikkatlerine dokunan söz tabloları da önümüze seriliyor. Göksu’nun “Ön söz”ndeki şu satırlarına bakın: “Düşlediğimiz, özlem duyduğumuz veya idealize ettiğimiz şehirleri anlatan Kırk Şehir’in ümitvar olmayı teşvik eden hikâyeleriyle edebiyat alanında güzel bir örnek teşkil edeceğine inanıyor ve sizlere gururla sunuyoruz. Çünkü biliyoruz ki her şey hayal etmekle başlar ve bu edebî düzlemdeki düşlerimiz, vizyon üretmeye zemin olabilir.” 40 yazarın kaleme aldığı 40 nefis denemeyi zevkle okurken geniş ufuklara açılacak, özge iklimlere geçeceksiniz. Keşke bütün şehirlerimizde bu kabil eserler, kütüphanelerimize kazandırılsa ve bu seçkin armağanlar, gelecek nesle emanet bırakılsa.

////////