Sessiz alarm
Uyku
dan hayırlı elbette salat. Çoğu müezzinin detone olarak ta olsa söylediği gibi.
Bu durumda
Uykunun
kendisi hayırsız değil elbette. O esnada uyuyor olmak ve dünyadan kaçırılmayı
kaçırmak hayırsız…
Ya
da uyku da az hayırlı değil fakat, böyle hayırsızı da var.
Şimdi
burada vücudun uyku ihtiyacından bilimsel olarak bahsetmenin bir anlamı yok.
Uyku
uzmanı Matthew Walker, "Uyku, dünya üzerinde var olan en demokratik ve en
ücretsiz sağlık sistemi" demektedir.
Fakat
nevm/uyku salt biyolojik bir şey olmasa gerek. Çoğu zaman böyle düşünüldüğü
için ilkokulluya bile söylenmeyecek bir giriş cümlesiyle kendimizle dalga
geçmek istedim. Sonuçta ölüm: büyük uyku ise, nevm/uyku da yaşamak oyunundan
yanıp-yorgun düştüğümüz için biraz dinlenmek adına yaşanan küçük uykular.
Molalar...
Farklı
uykular var.
Fakat
bir de ayaktayken, güpegündüz olanı var. Gaflet uykusu... Uyku uzmanı Matthew
Walker herhalde bu türden bir uyku için normal uyku için kurmuş olduğu iyimser
cümleyi kurmayacaktır. Bilincin herhangi biyolojik bir sağlıksızlık dışında
keyfi uyuması, keyfi dalgınlık yapması ne kötü… Bu tür bir uyku ise tam tersi
ruh sağlığımız için tam bir fiyasko. Bu durum en Türkçe olarak şu şekilde
gerçekleşiyor. İnsan bir şeyin nedenini, niçinini, anlamını, hikmetini,
felsefesini bilmek istemiyor, bilse de o bilginin bilinciyle yaşamak istemiyor.
Çünkü bilinç sorumluluk yüklüyor insana… İş yüklüyor. O yüzden bu uykuya
yatıyor çoğu insan. Hem de ayakta…
Normal
uykudan uyandırmak ne kolay pek çok insanı. Halbuki bu türden bir uyku, ayakta
ve hareket halinde olanın uykusu olduğu için görünmez bir uyku, duyulmaz bir
horultu… Ve uyandırılması da zor. Her şeyden önce gözleri açık, özellikle
kişisel menfaatleri için gözü çok açık, yani uyumayan birine “Sen şu an derin
uykulardasın!” demek, bunu kabul ettirmek oldukça güç. Bütün dünya ve özellikle
medya onun “tam teşkilatlı beşiği”’nde sallıyorken üstelik. Kimdi o meşhur? Stadları
beşiklere benzeten… 40 yıl iktidarda kalan Salazar değil miydi? "Bana
insanları uyutabilecegim bir beşik yapın!” deyince Lizbon’da yapılan büyük
stadyum sayesinde Portekiz’i yönetebildiğini söyleyen…
Tabi bazen
çok dini sanılan ortamlar veya çok dinsiz ve çok bilimsel sanılan ortamlar için
de aynı şeyler söylenebilir. Ne çok “uyku” ilacı var Allah’ım! Ve ne çok
“uyuyan”…
Nasıl ifade edebiliriz bu gaflet uykusunu? Farkındalığı olmamak veya
duyarsızlık, bilinçsizlik gibi farklı şekillerde ifade edilen bu uykuyu nasıl
daha iyi ifade edebiliriz, bilmiyorum.
Etkisizliği
geçtim, tepkisizlik, cansızlık, sağ olmama, ölüm uykusuna yatma durumu...
Aymazlık. Duyarsızlık, yani duyuların derin işlevlerini, kök duyumsayışlarını
gayb/kaybetmesi durumu. İki faltaşına rağmen, tepeg/özümüzün körolasılığı...
Bilinçsizlik horlamaları mesela. Bunlara kıyasla gece yaşanılan uyku çok masum.
Horlamalar bile…
Güneşin
alnında, ayaktayken, oradan oraya hareket halindeyken uyunan bu uyku ise tam
bir rezalet. Arif olmalı. Daima "uykusuz" kalmalı fakat zor. Başı
düşecek illa insanın, kalbi horlayacak kimi zaman. Fakat işte ne vakit
dalgınlığa düşse bilinç, uyuklayacak olsa salat ile uyanmalı. Tıpkı daha çok
uyuyacak gibiyken güneşten erken davranıp güneşi kaldırmak gibi, hakikati kendi
canlılığına uyandırmalı...
Bunu
genel olarak şöyle çözebiliriz: Anlamsız her şey biraz sasıdır. Tatsızdır.
Gerçek tadına ulaşılmamıştır yani. Hemen her şeyde mümkün olduğunca düşünmeye
üşenmemek ve anlamı aramak bizi bilince, o şeyin hakikatine uyanmamızı
sağlayacaktır. Böylece bilincimiz zaman zaman dalgınlaşsa, özümüz kapansa ve
uykuya dalacak gibi olsak ta, anlamın güzelliği birden önümüze, günümüze inecek
ve bizi var oluşumuzun anlamlılığına uyandıracaktır. Çokça kişisel bir öz
gayretten bahsediyorum. Böyle böyle hakikate uyanan bilinçli insan
sorumluluktan kaçmayacaktır.