Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Ekim 2014

SERVET ADALETSİZLİĞİ ARTIYOR

Türkiye nüfusunun en zengin yüzde 10'luk kesiminin toplam servetten aldığı pay, 2000'de yüzde 67 iken 2014'te yüzde 21 artarak yüzde 77,7'ye yükseldi.

Credit Suisse tarafından yayınlanan 2014 yılı Küresel Refah Raporu'na göre; Türkiye bu yükselişte yüzde 84,8 ile zirvede bulunan Rusya'nın ardından dünya ikincisi oldu.

1 milyon dolar ve üzerinde servet sahibi olanların yer aldığı rapora göre, 2000'den bu yana Türkiye, Endonezya ve Yeni Zelanda'da milyoner sayısı yüzde 1'i aştı.

Buna karşılık Türkiye'de dolar milyoneri sayısı 1 yılda 87 binden 79 bine geriledi.

2019 projeksiyonuna göre bu rakam 5 yıl sonra yüzde 39 artışla 110 bine çıkacak.

Rapor sadece Türkiye'de değil dünyada da servet dağılımındaki adaletsizliği gözler önüne seriyor.

Rapora göre dünyanın en zengin yüzde 1'lik kesim küresel servetin yarısına sahip.

Dünya nüfusunun yarısının 3 bin 650 dolar servet sınırının altında yaşadığının ifade edildiği raporda, en zengin yüzde 10 dünya servetinin yüzde 87'sini, yüzde 1 ise yüzde 48,8'sini elinde bulunduruyor.

Öte yandan iki milyar insan kifayetsiz beslenirken 800 milyonu aşkın insan kronik açlıkla boğuşuyor.

Rakamlar işin vahametini bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

Servet dağılımındaki bu adaletsizlik haliyle gelir dağılımında da kendini gösteriyor.

Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) 'Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2013' verilerine göre Türkiye'de en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı 7,7 kat.

En yüksek gelire sahip yüzde 20'lik nüfus, toplam gelirden yüzde 46,6 pay alırken, en düşük gelirli yüzde 20, sadece 6,1 pay alıyor.

Bir önceki yıla göre hafif bir iyileşme görülüyor ise de bu durum halkın yüzde 13'ünün yani 10 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığı gerçeğini değiştirmiyor.

Nitekim araştırmaya göre kurumsal olmayan nüfusun;

*Yüzde 39,7'si konutunda sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere vb sorunları olduğunu,

*Yüzde 42'2'si oturduğu konutta izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşadığını,

*Yüzde 78,5'i evden uzakta bir haftalık tatil yapamadığını,

*Yüzde 75,5'i yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileyemediğini,

*Yüzde 40'nın kendine ait konutta oturmadığını,

*Yüzde 65,4'ü hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) olduğunu, beyan etmiştir.

Toplam gelir içinde maaş ve ücretlilerin yüzde 48,3, emeklilerin yüzde 19,7 paya sahip olması da bu durumu doğrulamaktadır.

Zira ücretlerin ve emekli maaşlarının ne kadar düşük olduğu ve genelde yoksulluk sınırının altında kaldığı herkesin malumu.

Ekonomide en önemli makro hedeflerinden biri büyümedir, çünkü bir anlamda ülkenin zenginliğine işaret eder.

Tabii ki büyüme sağlanırken alt gelir gruplarının da bu zenginlikten istifade etmesi gerekir.

Yoksa gelir dağılımındaki uçurum büyür, toplumsal barış bozulur.

[email protected]