Şerif Aydemir
Yaklaşık 40 yıla yaklaşan bir dostluğun hikâyesini anlatabilmek kolay mı sanıyorsunuz? Değil. 1985’lerde Doğuş gazetesinde hayal meyal hatırladığım ilk tanışma… O gün başlayan ve bugüne kadar sürüp gelen ‘ağabey-kardeş’ münasebeti. Benim son yarım yüzyılda tanıyabildiğim en iyi insanlardan biri. Fakir için bir talih, bir manevi kazanç… Şerif Aydemir’den bahsediyorum elbette.
2008 yılında ESKADER’i kurarken birisi, “Bu derneği
kurmaya ne gerek var?” diye garip bir laf etmişti. Şimdi rastlasam kendisine şunu
söyleyeceğim: “Dostum, bu kutlu çatı 15 yıldır yüzlerce toplantıya ev sahipliği
yaptı, yüzlerce isabetli ödül verdi. Binlerce faaliyete imza attı. Kültür sanat
dünyasında iyi rüzgârlar estirdi. Hepsi bir yana, Şerif Aydemir gibi bir
değerimizi bize hatırlattı, yetmez mi?”
Dernekte halefimdir. O da Fatma Ersem Yargıcı’nın
selefi. Ama biz hiçbir zaman ayrı gayrı bakmadık bu hizmetlere. Birçok kişinin alın
teri, göz nuru, kutlu emeği, gayreti var bu dernekte. En çok da Şerif
ağabeyimizin. Salgın dönemine kadar Cağaloğlu’nda, derneğin küçük odası vardı.
Şimdi o da yok. Bakalım ESKADER ocağına mekân bulma şerefi, kimlere veya hangi
kuruma nasip olacak?
İyi bir hikâyeci, sağlam bir deneme ustası, şair,
türkülere sevdalı, derviş yürekli, organizatör… Yakın dostlarının gözüyle ve
gönlüyle “bu toprağı sesi, nefesi”… Türk Edebiyatı Vakfı’nda Başkan Serhat
Kabaklı ve İmdat Avşar ile konuşmuştuk. Bir “Şerif Aydemir Dosyası” gündeme gelmişti.
İki gönül insanı o anda karar veriyorlar: “Güzel bir teklif hemen yapalım.” Ve Türk Edebiyatı dergimizin Ocak sayısı
çıkıyor. Kapakta Şerif Aydemir. Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Sücaattin Erdem,
Ercan Köksal, Mahmut Topbaşlı ve fakirin yazıları. Başka yazılar da yazılıyor. İnşallah
toplanıp armağan kitaba dönüşür.
TYB’nin sene başında açıklanan ödüllerden “hatıra”
dalında olanı Şerif Aydemir’e verildi. Doğru tespit, hakikatli seçimdi.
Yazarımızın hatıralarından oluşan, deneme ve hikâye tadındaki yazılarını, uzun
zamandır sosyal medya hesabından zevkle okuyoruz. Herkes seviyor bu metinleri. Yazıların
ilk kısmı kitaba dönüştü ve Ötüken Neşriyat’tan Yaşamak Geçti Başımdan adıyla çıktı. Eser hakkında TYB İstanbul, cumartesi
günü toplantı düzenledi. Gönül dostlarının çoğu Kızlarağası Medresesi’ndeydi. Çok
güzel hatıralar anlatıldı, pek iyi kelamlar edildi. Has dostlar, ‘Şerif Ağabey’lerini
anlatıp durdu. Çayı, çorbayı unuttuk neredeyse. Vefa, böyle bir şey.
Kitap, baştan sona vefa ödevleriyle dolu. Adı geçmeyen
büyüğümüz neredeyse yok. Fethi Gemuhluoğlu’ndan Sezai Karakoç’a, Ahmet
Kabaklı’dan Nurettin Topçu’ya… Abide şahsiyetleri sık sık anıyor yazarımız. Bilmediğimiz
yönlerini anlatıyor, hatıralarını naklediyor. Heybesi ağzına kadar inci mercan
dolu. Bunları ne zaman biriktirdi acep? Bu sırrı faş edeceğim. Belki
gençlerimiz örnek alır, onlar da çantalarına ilim, fikir, hikmet ve şiir
cevherlerini doldururlar. Sonra bu nadir cevherleri birer mücevhere çevirirler.
Şimdi sıra, sırrın ifşasına geldi: Bugün Türkiye’de en iyi not tutan üç kişi
var. İlki Ümit Meriç Hanımefendidir. İkincisi Şerif ağabeyimiz. Üçüncüsü de
fakir-i pür taksir. Üçümüzün de bu yoldaki şeyhi, mekânı cennet olsun Süheyl
Ünver’dir. Şerif ağabey katıldığı bütün toplantılarda konuşmaları pür dikkat
dinler, ’kulak mollası’ olur ve notlarını itinayla tutar. Sonra bu satırlar ete
kemiğe bürünür, önümüze önce muhteşem metinler, sonra da kitaplar olarak çıkar.
Şerif ağabeyimiz geçen bir rahatsızlık geçirdi ama
şükürler olsun şu anda iyi. Artık özlediği ve salgın döneminde hasret kaldığı
toplantılara katılıyor. Yine notlar tutuyor, demek ki yeni kitaplar yolda. Unutmak
mümkün mü? Pek çok şairi, yazarı ve sanatkârı derleyip toplamış, sılaya
taşımıştı. Elazığ, Ağın, Eğin ve Gemuhu köyünü gezmiştik. Nurettin Topçu’yu,
Fethi Gemuhluoğlu’nu, Ahmet Kabaklı’yı, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu rahmetle
anmıştık.
Mümin basiretine ve ferasetine sahiptir. Şuurlu ve
uzak görüşlüdür. Yaklaşık on sene önceydi. Bâbıâli’de, tenha bir mekânda
oturmuş çay içiyor, sohbet ediyoruz. Dindar ve milliyetçi olan bazı grup ve
partilerden bahsederek, “Hoca, bunların hepsi yakında CHP’li olacaklar, göreceksin
bu partiyi destekleyecekler.” demişti. Doğrusu inanamamış, “Olamaz!” itirazında
bulunmuştum. Oldu. Hem de gözümüzün önünde. Geçmişte bütün sermayeleri CHP
muhalifliği olan bazı sağcılar bugün hararetli birer halkçı olup çıktı. Ne denir,
Allah encamımızı hayretsin.
Mümin ve muvahhittir. Devletine bağlı, milletine âşık,
ümmetine sevdalıdır. FETÖ ihanetinin yaşandığı 15 Temmuz’un ferdasında
Bâbıâli’de buluşmuştuk. İlk defa kendisini bu kadar sinirli görmüştüm. Öfkeliydi,
“Bu kaçıncı ihanet?” diyerek gürlemişti. Sevgi adamıydı, ama ihaneti asla
affedemiyordu. Sonra darbecilere karşı Köprü’de buluşmuş, mitingteki yürüyüşe
katılmıştık. Ardından ESKADER ve TYB İstanbul’un müşterek faaliyeti olan “1000
Yazar İhanete Karşı” bildirisi ve toplantısı hazırlanmıştı. Şerif Aydemir’i
tanıyıp sohbetinde bulunanlar, kitaplarını okuyup kendisiyle dostluk kuranlar, hayatlarına
anlam ve değer katıyorlar, vesselam.