Şerefli yazıcılar
Amentü'nün ikinci rüknünün "Meleklere iman" olduğunu kuşkusuz biliyoruz…
İlk nefesimizden son nefesimize kadar
hatta son nefesten sonraki safhada da meleklerin bize eşlik ettiğinin
bilincindeyiz…
İnsandaki ulvi duyguları harekete
geçiren, doğruya yönlendiren, koruyucu misyonu olan meleklere nedense şimdilerde
mesafeliyiz...
Meleklere iman ediyoruz, sanki yokmuş
gibi davranıyoruz...
Allah'ı gaybi yardımlarının çoğu zaman
melekler üzerinden gerçekleştiğini unutuyoruz... Yaşamın tüm ünitelerinde
görevli meleklerin gözetim ve denetimi altında olduğumuzu yeterince idrak edip
hayatımıza yansıtamadık… Yaşamımızdaki yanlış, yanılgı ve yozlaşmalarının bir
nedeninin de bu olduğunu fark edemedik...
Ölüm meleği devreye girmeden önce vahiy
meleğinin mesajıyla dirilmemiz gerektiği bilincini hakkıyla kuşanamadık…
Kurgusal bir evrenin peşinde koşarken
kafalar karışık...
Ve kopuyoruz... Maveradan, mütealden,
maneviyattan ve lahuti olandan...
Madde yorgunu, mana yoksunu insan
yalnızlığın girdabında kendine yazık ediyor...
Metaverse alabildiğine ilgimizi çekerken
metafiziğe duyarsız kalabiliyoruz…
Sistemin adli sicil kayıtlarını, GB
sorgulamalarını, mobil EDS tespitlerini, istihbaratın fişleme yöntemlerini
alabildiğinde önemserken, şerefli yazıcıların ilahi kayıt sistemine kayıtsız
kalabiliyoruz...
"Muhakkak
sizin üzerinizde gözetici, şerefli yazıcılar vardır ki, bunlar yaptığınız amel
ve işlerin hepsini bilirler." (İnfitar, 10-12)
Evet, şerefli yazıcıların uyarısı ile şeref
buluruz...
Şifayab oluruz...
İçimizdeki acıma duygusu, vicdan sızısı,
iyilik arzusu, hikmet kıvılcımı, ilham ve güzel sezişleri meleklerden bağımsız
değerlendiremeyiz...
Efendimiz (sav) buyurmuyor mu?
"Kim
içinde iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki o, meleğin sesidir. Hemen ona
uysun ve Allah'a şükretsin." (Tirmizi)
Meleklere ünsiyet ve ülfet iklimimiz
çoraklaşınca piyasa cinci, büyücü, kâhin, medyum, meczup ve müneccimlere
kaldı... Olağanüstülüklere meraklı olan insanoğlu yanlış adreslerde geziniyor...
Nedense "üç harfliler" ilgi odağı olurken, beş harfli melekler
toplumda gündem oluşturmuyor...
Unutmayalım ki, yaşamın kaos, kâbus,
kriz, kahır ve karanlık günlerinde meleklerle beraberliğimiz bize teselli
olacak...
Yine kabrin karanlık, yalnızlık, darlık
ve soğukluk sürecinde Münker - Nekir melekleri bizi yalnız bırakmayacak...
Refakatçimiz, teşrifatçımız hep melekler olacak...
Kabrin vahşet, dehşet ve şiddet
sarmalında onları yanı başımızda bulacağız...
Her iki dünya gurbetinde ilahi kurbiyet
melekler üzerinden gerçekleşecek...
Evet, melekleri dost edinebilir, desteklerine hak kazanırsak tüm şeytani fısıltı, vesvese, evham, şüphe, endişe, telkin, teşviklere muhalefet ve mukavemet gösterebiliriz…
Yaratılmışlar arasında bize en yakın olan meleklerdir… Öyle bir duruşumuz olsun ki, melekler bile duacımız olsun…
Bugün
meleklerle birlikteliğin şuuruna, sükûnetine, sekinetine, salahına, sevincine
ne kadar muhtacız değil mi?
Bunun için öncelikle meleki yaşamlara talip olmalıyız…Kendimize çeki düzen vermeliyiz… Çarpık, çürük, çirkef, çirkinişlerden korumak için, her gün şu soruyu kendimize sormalıyız:
“Bugün amel defterime ne yazdırdım?”
Rahmet meleklerinin kanatları altında Rabbimizin rızasına odaklanacağız…
Melekleri tartışmak değil, meleklerle birlikte yaşamak bilinci ile toparlanacağız… Bizans düşerken meleklerin cinsiyetini tartışanların yanılgısına düşmeyeceğiz…
Birde gaybi yardımların çoğu zaman melekler üzerinden geldiğini unutmayalım… Bedir’i Huneyn’i hatırlayalım…
Sırası gelmişken Arap – İsrail savaşında Araplar hezimete uğrayınca, El-Ezher üniversitesindeki öğrencilerin Muhammed Ebu Zehra’ya sordukları soru aklıma geldi:
- Arap – İsrail savaşında melekler niçin yardım etmedi?
-
Gençler,
Allah Kur’an’da Müslümanlara melek orduları ile yardım edeceğini vaat etmişse,
mutlaka melekler gelmesine gelmiştir. Ancak hangi tarafın Müslüman, hangi tarafın
Yahudi olduğunu bilinmediği için dönüp gitmişlerdir…
Evet anlamlı bir ironi… Gerçeklik payı yüksek bir gönderme…
Meleklerin
yardımını hak edecek bir Müslümanlığın neresindeyiz?..