Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Nisan 2020

Serçeler Döndü

Günlerdir haftalardır, can alıp kelle koparan azgın bir düşmanla mücadele ediyoruz. Bütün insanlar ayakta, kimisi de panikte! Doktorlar seferber olmuş, emniyet kuvvetleri gece gündüz uyanık. Hükümet yetkilileri her daim bizi uyarmaya devam ediyor. Bazılarında moralsizlik, ümitsizlik, hatta telâş had safhada. Ama üzülmeyelim hayat devam ediyor. Sokağa bakan pencereden seslerini duyan hanım sevinçle haber verdi: “Serçeler döndü!” Nazik seslerine hasret kaldığımız, çoktan duyamadığımız serçeler geri döndüler: “Cik cik cik!”

Korona yasakları geldi, hayatlarını yitiren canlarımız elbette herkesi üzüyor. Tanıyalım, tanımayalım aldığımız her kederli haber bizi kahrediyor. Genç ihtiyar, kadın erkek, zengin fakir dinlemiyor bu meret. Bulaşıyor, sarıveriyor ve bazen de alıp götürüveriyor. Hekimler ve bütün sağlık çalışanları teyakkuz hâlinde, seferberlik hâli sürüyor. Medyanın biricik gündemi bu. Her gece bütün ekranlarda anlı şanlı hekimlerin verdiği kıymetli malumatları dinliyoruz. Yalnız yine de enseyi karartmayalım beyler. Bakın serçeler ötüyor, onlar ses veriyorsa durum iyi. Hayat devam ediyor, edecek demektir. Yeis yok.

Yeryüzünün her köşesinde yapılan zulümlere ses çıkarmayan devletler de, yöneticileri de sıkı bir imtihanda. Attığı bir twitle ülkeleri titreten, ekonomilerini allak bullak eden sözde kudretli liderler acınacak hâlde. Acizlikleri üstlerinden dökülüyor. Vatandaşlarına sahip çıkamayan, onları hastane köşelerinde kimsesiz bırakan süper güçlerin güçlü(!) başkanları yoksulluk ve yoksunluk içinde. ‘Üzerinde güneş batmayan ülke’lerin sahipleri, Afrika’yı, Asya’yı, Orta Doğu’yu asırlarca sömüren emperyalistler panik hâlinde. Yine dönüp bize bakıyor, bizden medet umuyorlar. Devran dönüyor, kader hükmünü icra ediyor.

Gazze’yi bombalayanlar, Doğu Türkistan’ı perişan edenler, Bosna’yı kan gölüne çevirenler, Kırımlıları sürenler, Karabağ’da işkence yapanlar tarifsiz bir korku içindeler. Ölümü enselerinde hissediyorlar. Yaptıkları kötülükler, işledikleri cinayetler unutulabilir mi? Mazlum toplulukların üstüne kâbus gibi çöktükleri zamanlar, bir film şeridi gibi zalimlerin gözlerinin önünden geçiyor. En Büyük Kudret’in, en üstün Güc’ün, Yaradanımız olduğu aşikâr değil mi? Bir küçük kıyamet yaşanıyor âdeta. Mahşerin gölgesi sindi üstümüze. Herkes kendi başının çaresine bakıyor. Yine de Türkiye’min yardım eli uzanıyor dört bir yana.

Bir muhasebe aracıdır korona. Kendimizle, içimizle, yaptıklarımızla hesaplaşmanın vesilesidir virüs. Hayatlar nasıl yaşandı, ömürler nasıl geçti? Yoksullar gözetildi mi, fukaraya dönüp bakıldı mı, göçmenlere merhametle yaklaşıldı mı? Denizlerde deryalarda boğulan bebeklere kimler gözyaşı döktü? Hangi yürekler sızladı bombalar Halep’e düşerken, hangi kalpler acı çekti İdlib’te hastaneler, camiler vurulurken. Fakir fukara, garip gureba ne hâldeydi!

Herkesin ortak kanaati şu: “Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak!” Elbette! İnsanoğlunun aslında ne kadar zayıf olduğunu görmedik mi? Tağutlar, ölen yurttaşlarının tabutlarını gömecek toprakları bulamadılar. Mezar kazmaktan bile âciz kaldılar, açılan hendeklere cesetlerini topluca gömdüler. Daha dün Avrupa’nın ortasında yapılan kıyımları hatırladılar mı acaba? Müslüman Boşnaklar’a edilen soykırımı, toplu mezarları bir nebze olsun andılar mı? Ya Filistinlilere 70 yıldır yapılanlar? Yüzlerine takacak maskelerden bile mahrum kaldı o egemen güçler! Dönüp Türkiye’ye ümitle baktılar yine. Dünyada 34 ülkeye yardım eden tek ülkedir bu vatan! Sadece bu unvanı hiç unutulmayacak elbette. Herkese ‘insanlık dersi’ veren bu mübarek ülkede yaşadığımız için şükrediyor muyuz? Aramızdaki gafiller bunun farkında mı, şuurunda mı?

Merhamet medeniyetimiz sadece insanlara dönük değil ki. Rabbimizin yarattığı bütün canlıları düşünen yüce bir dinin mensuplarıyız elhamdülillah. Kapıların önüne, kediler ve köpekler için mama ve su bırakılıyor. Pencere önlerine gelecek, balkonlara konacak envaı çeşit kuşlar için ekmek kırıntıları serpiliyor gün boyu. İnsanımız rızkını hemcinsleriyle ve can dostlarıyla paylaşıyor. Asla ümitsiz olmayacağız. Zira “eşref-i mahlûkat” olan güzel insanların yaşadığı bir toprakta nefes alıp veriyoruz. Sokaklar bomboş ama gökyüzünden süzülüp gelen kuşlar bize selam veriyorlar görüyor musunuz? Martıların, kumruların, serçelerin seslerini duyuyor musunuz? Bu ahenkli seslere kulağınızı ve kalbinizi kabartıyorsanız üzülmeyin. Allah var, gam yok!