Şer cephe ve yeni oyunlara dikkat
Dostlarım belki beni eleştirecek. Onlara hoş gelecek, onları sevindirecek, onları keyiflendirecek güzel şeyler yerine içimizi karartan analizler yazıyorum diye. Ne yapalım? Bizde mi görmezden gelelim, güllük gülistanlık, tozpembe gösterelim? Bir vatandaş olarak bir gazeteci olarak görmezden gelmek değil görevimiz. Küçükte olsa aksaklıkları, yaramazlıkları, ihmalleri ve ihtimalleri göz ardı etmek bir daha dönüşü olmayan zararlara neden olabilir. Tıpkı koca ormanın bir kibritle yok olduğu gibi. O nedenle bizim görevimiz uyarmak ve uyanık tutmaktır. Başkacada yapabileceğimiz elimizde imkanımız yoktur zaten.
Gecen hafta kulislere enteresan dedikodular yayıldı. Diyeceksiniz ki dedikodudur. Doğru. Fakat öyle yenilir yutulur değil. Yaşadığımız günleri göz önünde bulundurursanız dikkate almak zorunda kalıyorsunuz.
Güya Türkiye'den birileri uzun süredir kendilerine destek sağlayacak girişimler içindeymiş. Bunun için uluslar arası ne kadar kapı varsa çalıyormuş. NATO, Brüksel, Londra zaten yolgeçen hanları olmuş. Fakat ABD seçimleri öncesi Hillery Clinton'un seçileceğinden çok emin olduklarından Tramp'ı ihmal etmişler. Seçilince de şoke olmuşlar. Fakat yılmamışlar seçildiği günden bu yana irtibat kurmak için uğraşmışlar. Aksi halde gelecek umutları suya düşecekmiş. Nasıl bir yol izlediklerini bilmiyorum. Fakat zaten uluslar arası bağlantıları kullanarak görüşmeyi de başarmışlar. Buraya kadar her şey normal değil mi? Evet. Fakat görüşmenin içeriği önemli. İşte bu içeriği konusunda yayılanlar. Pes dedirtecek cinsten. Bunlar söylendi mi? Teyide muhtaç, fakat bilinmesinde yarar var dedikodu da olsa. Güya Türkiye'de acilen yönetim değişikliğine ihtiyaç varmış. Bunun da Ekim 2017'ye kadar gerçekleşmesi lazımmış. Bunun söylendiği yer ABD, Beyaz Saray. Bununla kalınsa iyi. İstekler içinde Tramp'a halen yönetimde olanlara da yüz verilmemesi talebinde bulunulmuş. Tıpkı Binali Yıldırım'ın Başbakan olduktan hemen sonra birilerinin hırsla yurtdışı ziyaretlerinin engellenmesini istemesi gibi. . Dedikodulara göre bu görüşme Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Tramp'ın telefon görüşmesi yaptığı döneme rastlıyor.
İktidar olunmak için dışarıdan destek devşirmenin bedelinin çok ağır olduğunu halen birileri anlamış değil. Unutulmasın 2-3 yıllık iktidar 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı için bu ülkede Süleyman Demirel'in verdiği tavizlerin ve ödünlerin yükü halen üzerimizde duruyor. Halkın gönlünü kazanmadan çıkarılacak siyasi kaos ortamını fırsat bilerek aynı zamanda yeni yüz yıllarımızı ipotek altına alacak tavizler ve imtiyazların altına imza atarak iktidar olmanın peşine düşenlere şüphesiz müsaade edilmeyecektir.
Şimdiden çer cephelerin 16 Nisan'da yapılacak Referandumun sonucuna göre siyasi kaos çıkarma formülleri üzerinde çalıştıkları muhakkak. Kulislere yansıyan bilgilere göre bazı odaklar 'evet' çıkması halinde iştahla yeni oyunlarını yazıyorlar. 'Hayır' çıkması halinde zaten ortaya atacakları tartışma konuları hazır. Fakat 'evet' çıkması halinde yürürlüğe girecek en önemli maddelerden biri Cumhurbaşkanı'nın sorumluluğu olacak. Bu madde yürürlüğe girerken 2019'a veya Meclis seçim kararı alana kadar Cumhurbaşkanı'nın acil bir seçime götürme yetkisi yok. Ama Meclis'e Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma açılması için önerge verilmesi imkanı doğuyor. Şer cephenin bu yolu kullanmayacağı konusunda da bir garanti yok.
Şer cephe uzun süredir değişik ayakları ile bürokrasinin bütün kademelerini kilitlemiş durumda. Yıllardır bürokrasiye çöreklenmiş fakat referandum sonrası uyum kanunları ile ellerindeki imkanların alınacağından korkan kesimlerin telaşı da ayrı bir dikkat çekiyor.
Referandum havasına tam girilmedi. Fakat kimin 'Evet'e kimin 'Hayır'a çalıştığı belli değil. MHP Lideri Devlet Bahçeli'yi dinliyoruz. Tamam. Fakat taşrada MHP'nin militan tabanına bakıyorsunuz hararetli bir şekilde 'Hayır' propagandasına şahit oluyorsun. Araştırmalar MHP tabanının ağırlığının 'Hayır' dediğini gösteriyor. Diğer taraftan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yöneticilerine bakıyorsunuz. Referanduma sunulan maddeleri resmen savunuyor. Eskiden Cumhurbaşkanı'nı tek adam olmakla suçlardı. Şimdi 'Tamam da Erdoğan'dan sonra gelenler' diyerek muhalefetlik yapıyor. O kadar hazırlık yapmalarına rağmen AYM'ye gitmeyerek Referandum'un önünü kesecek bir ihtimali ortadan kaldırdı. Maddelerin hepsiyle alakalı neredeyse olumlu cümleler kullanıyorlar.
Aklım şaştı. Kim neyin peşinde? Nasıl bir sürece girdik?
Cuma'nın hayrı üzerinize olsunu2026