Dolar (USD)
33.98
Euro (EUR)
37.61
Gram Altın
2728.37
BIST 100
9771.16
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Haziran 2024

Senmerkez benşube!

Benmerkezci düşünce! Yani Egosantrizm! “Dünya benim etrafımda dönüyor. Benden sonrası tufan! Başkalarının varlığı benim varlığımla kaimdir. Ben pergelin sabit ucuyum, sizler de benim etrafındaki pervanelersiniz demektir.” Jean Piaget bu durum için çocuk gelişiminin 2-6 yaş arasını kapsayan egosantrik dönem demiştir. Bir bakıma benmerkezci bireyler, çocukluğunda kalarak bireysel ve toplumsal gelişimlerini henüz tamamlayamamış kişiliklerdir. Gelişim sürecinin ilk aşamasındaki çocukların henüz kendi ayakları üzerinde durmayı başaramamış oldukları bu dönemde ebeveynlerini kendileri için hizmetçi olarak görmeleri doğaldır. Her şey onlar için vardır ve varlıkları etrafındakiler için kutsal bir duygu durumudur. Bunun bilincine varan birey de egosantrik dönemin kendisine tanıdığı bütün hakları sonuna kadar kullanmaktan geri durmazlar.

Çocukluğun ilk aşamasında normal kabul edilen bu duygu durumundan çıkamayan kişiler toplum için sorunlu kişiliklerdir. Onlar için insanlarla iletişimden ziyade kendilerinin anlaşılması ve kabullenilmesi esastır. Empatinin düşmanı olan benmerkezci (egosantrik) düşünce, insanı toplumsal bir birey olmaktan çıkarıp üstenci bir bakışa iter. Bireylerin toplamı olan toplumun tamamı bu rahatsızlığa duçar olduğu zaman ötekinin varlığı anlamını yitirmiş demektir. Herkesin kendini öncelediği ve özgür zannettiği bir yerde toplumsal birliktelikten söz edilemez. Nihayetinde herkesin kendini haklı gördüğü yerde kimse mutlu değildir.

Bugün dünyayı yöneten küresel güç yahut sistem bu yönetimini bir takım kavramlar üzerinden yasallaştırıp meşru bir zemine oturtmak ister. Bu kavramlardan biri de Evrensel İnsan Haklarıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler tarafından 10 Aralık 1948'de kabul edilen bir bildiridir. Bu bağlamda da 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır. Peki, bugün şunu sormak lazım: Hangi dünya, hangi insan ve hangi haktan bahsediyoruz? Dünya İnsan Haklarının günü diye bir şey var ise dünyaya yaşatılan bu kadar zulme niye kimse dur demiyor yahut demek istemiyor?

Evrensel insan hakları diye ortaya atılan kavramın içerisinde insandan insana, toplumdan topluma, dinden dine, ırktan ırka, milletten millete, devletten devlete ayrı bir haktan bahsediliyor ve bir bakıma adalet kavramı kişiselleştiriliyor ise aslında ortada ne bir evren ne bir insan ne de bir hak vardır! Sadece birilerinin çıkarlarını gözeten ve bu çaba dâhilinde kendini merkeze alan birileri vardır.

Geçmişini ve tarihini inkâr eden toplumlar mazisiyle birlikte mevcut durumunu da yok saymış demektir. Mazisinden uzağa düşen, derin bir kuyuya düşmüştür. Gelecekten emin olabilmek için geçmişten haberdar olmak gerekir. Bugünün izleri geçmişin eylemlerinin neticesidir. Bu sebeple geçmişteki olayları doğru okuyabilmek geleceğin inşasında temel olacaktır.

Sömürgecilik yenidünya düzeni olarak tarihin her döneminde benmerkezci bir yapıya sahip olan İngilizler ile boy göstermeye başladı. İşin tuhafı da şudur ki; aynı İngilizler, 1215 yılında Magna Carta Libertatum’u (Büyük Özgürlükler Sözleşmesini) imzalayanlardır. Büyük Özgürlükler adı altında dünyayı köleleştiren bu düşünce, bugün dünyayı yöneten küreselcilerden başkası değildir.

Seküler bir çağda konfor dairesinde neoliberal bir duruşa sahip olduğunu iddia etmek dayatılan vesayete ram olarak çiftlik ağasının kâhyası hatta o çiftlikte çalışan ırgat olmaktan başka bir hale sokmaz bizi. Hiçbir zaman o çiftliğin ağası olamayacağız. Ancak ağalar bizim sırtımızdan ağalıklarına devam edecekler.

Yüzleşmek her yiğidin harcı değildir. Eleştirmekten önce eleştirilmeye hazır olmak elzemdir. Her değişim ve dönüşüm sancılı ve acılıdır. Şu kısa ömründe uzun planlar yapacak kadar yaşamayacağını düşünmek dahi bu durumu boşa zaman kaybı olarak görmektir. Bu yamuk düzenin neresini düzelteceksin demek en büyük şevk kırıcıdır.

Küreselleşelim, evrenselleşelim diye diye ülkeleri, milletleri, ırkları, toplulukları en küçük atomlarına ayırıyorlar. Lokal özgürlükler ile hakiki özgürlüğün önüne set çekiyorlar. Her şeyin metalaştırıldığı bir toplumda metafiziğin varlığının kabulü imkânsız hale getiriliyor. Kavramların maddesel bir hal aldığı, ahlaki değerlerin tartışmaya açık ve yorumlanmaya başlandığı tekno-kapitalist bir çağda insan da nesne olarak görülmekten kendini kurtaramadı. Bugün çözüm adına atılacak ilk adım sistemin benmerkezci yapısını konfor alanını terk etmemek adına kabullenmek yerine senmerkezci ve benşube anlayışıyla değiştirerek empati ve hakiki insan haklarını icra etmek gerekir. Vesselam!