Senin olan…
Senin olan, seni bulur… Sözünden yola çıkarak bu yazımı kaleme almak istiyorum.
Bugün günlerdir kaybettiğim ve aradığım bir kalemimi bulmanın şaşkınlığını yaşıyorum.
Neden mi?
İnsanın bir çöpü kayıp olsa gözü hep yerde olur derler değil mi?
Kalemim kaybolunca, benimde öyle olmuştu. Günlerdir gittiğim her yerde, gözüm yerlerde onu aradım, durdum.
Çok önemli bir şey değildi, maddi karşılığı yoktu, fazlaca değerli bir şey de değildi ama benimdi.
Ve nihayet günler sonra bugün defalarca kez kalemimi ararken geçtiğim yolda, oradan geçen hiç kimsenin bana ait olan kalemi almaması ve kalemin beni bekliyor olması, benim bu yazıyı yazmama vesile oldu. Günde kaç kişinin yürüyüş yaptığı ve oradan geçmesine rağmen orada beni bekleyen kalemimi görünce çok şaşırdım. Bana ait olan bir şeyi, kimse alamıyor, belki gözüne perde iniyor, onu görmüyor, belki dikkat etmiyor, belki görüp almıyor. Bende yolda bir şey görsem durup almam mesela, belki sahibi bulur düşüncesiyle…
Buradan anladım ki, senin olan eninde, sonunda seni buluyor.
İş hayatımıza bakalım, kimi zaman art niyetli insanlar ile karşılaşmıyor muyuz?
Karşılaşıyoruz elbette, onlar olmazsa olmaz, hayat kuralı diyenleri duyar gibiyim.
Onlar adından da anlaşılacağı üzere art niyetlidirler.
Sizin bir adım öteye gitmenizi istemezler.
Dünyanın merkezine kendilerini koyup, ben kazanayım, ben göz önünde olayım, benim param olsun, benim makamım olsun, benim sözüm geçsin yani hep ben, ben, ben narsist bir yapı içerisinde çalışma hayatlarını sürdürürler.
Azıcık gelecek gördükleri kişi yâda kişileri ne yaparlar. Alaşağı etmeye, itibarsızlaştırmaya ve yok etmeye çalışırlar. Bunu yaparken de “her yolun, kendilerine mubah olduğu” düşüncesine kapılırlar.
İftira atarlar, tuzak kurarlar, çamura bularlar, yanlarına yandaş bulurlar, yaparlar, bulurlar, ederler ekmeği ile oynamaya gidecek sonuçlara bir bir davetiye çıkarırlar. Ama şunu akıl edemezler. Rızkı veren Allah’tır. Sen ne yaparsan yap, Allah o kişinin rızkına kefildir. Sabah uyandırmıştır.
Ama şöyle düşündüğümüzde bu düşünceye sahip kişilere görev, yetki ve sorumlulukların verilmesi, zulüm, haksızlık yapana göz yumulması, tüm bunları yapan ile aynı düzeyde sayılmaz mı?
Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır sözleri ile haksızlık yapanın da, susanın da şeytan olduğunu ifade eden bir peygamberin ümmetine bu yukarıda saydıklarım yakışır mı hiç?
Son bir yıl içinde o kadar mucizelere şahitlik ettim ki bu olaylar çerçevesinde, ilerleyen süreçlerde ki yazılarım da bunların hepsini sizlerle paylaşmak isterim.
Hani şer görülen de hayır, hayır görülen de şer vardır, hepimizin günlük hayatta kullandığımız bir söz vardır ya! Bunu birebir yaşayan biri olarak bu ibret verici, mucizeleri sizlere anlatarak, olmaz dediğimiz şeylerin nasıl olduğunu sizlere sergilemek isterim.
Bu dünyanın üç günlük olduğunu, ne kırmaya, ne kırılmaya gelmediğini idrak ettiğimiz an daha insanca davranışlar sergileriz düşüncesindeyim… Saygıyla…
Günün Sözü;
Haritalar çiziyor ruhum!
Acının, utancın, hıncın ve hüznün haritalarını…
Sezai KARAKOÇ