Senin dünyada "rolün" nedir?
Dünyada oluşumuz bir imtihan, dünya da imtihanımız için var. O zaman soralım, imtihanın farkında mısın, rolün nedir, dünyada sırf var olmak için mi yaşıyorsun?
Bence çoğunluk imtihanın bilincinde değil. Sırf var
olmak için öylesine yaşıyor. Çamurda saadet arayanlar da kirlendikçe dünyayı
kirletiyor! Dünyanın bu kötü bu fena durumu bunu göstermiyor mu sizce?
Evet genç yaşlı, zengin fakir, kadın erkek herkesin
bir imtihanı var. İyilik ve kötülüğün bir karşılığı var elbet ve sahibini er
geç buluyor. İyilik kazandırıyor, kötülük ise kısa bir kazanma avuntusundan
sonra kaybettiriyor. Dindar dindarlığının imtihanında, inanmayan inanmadığının
bedelini ödemeyeceğine inanıyor. Zaten bu nedenle inanmıyor. Çoğu insan da
sadece iskelet olarak var. Kalp yok, ruh ve duygu yok!
Dünyaya bir kere geldiğinin farkında olan insan ne mi
yapar?
Asıl lezzeti,
tadı tuzu burada değil gerçek yerinde arar. Bal arasının tezeğe konup tezekten
bal yaptığı nerde görülmüştür! Dünyanın bir kerelik kullanım olduğunun
farkında olanlar verdiği sıkıntının sağlayacağı mutluluk ve faydadan daha fazla
olduğunu bilirler. Evet, gerçek hayatı ve mutluluğu olması gereken yerde
arayanlar ateş karşısında altın gibi bozulmadan kalabiliyorlar.
Dünyanın sevgi,
ilgi ve iyiliğe çok ihtiyacı olduğu halde bu görülmüyor. Sevmek öyle her kalbe girmiyor,
herkes de bunu hak etmiyor ayrıca. Her kalbin harcı da değil her yürek
kaldıramıyor aşkı. Her yürekte kalıcı olmuyor aşk...
Herkesin imtihanı türlü türlü ama sıkıntı, hastalık,
varlık veya yokluk, mutluluk ya da mutsuzluk herkesin imtihanı oluyor. Kimi
yaşadığı problemlerden bunalıyor! Kimisi de zevkten dört köşe fink atıyor. Kimi
sevdiğini toprağa verince hayata küsüyor. Diğeri “Dünya yansa bir kalbur samanı
yanmaz” derler ya o kadar umursamaz. Neticede günahları veya sevapları ile
tartıya çıkanlar karşılığını buluyor. Tartıda günahları ile ağır basanların
hesabı da ağır oluyor!
Evet, herkesin bir imtihanı var...
Hz. Eyüp’ü hastalıkla imtihan eden Allah, bizi de aynı
imtihana tabi tutma ya da ölüm korkusuyla imtihan etme hakkına sahip değil mi?
Hz. Nuh’u oğluyla ve Hz. İsmail’i babasıyla imtihan
eden Allah sizi de oğlunuz, babanız ve annenizle imtihan etmez mi sanıyorsunuz?
Hz. Lut’u eşiyle imtihan eden Allah sizi de eşinizle
imtihan etmeyeceğini mi düşünüyorsunuz?
Hz. Yusuf’u kardeşiyle imtihan eden Allah sizi de
imtihan eder. Her ailede Habiller olduğu gibi Kabiller yok mu
sanıyorsunuz?
Duamız kimsenin evlat acısı yaşamamasıdır. Bu büyük
acıyla Hz. Peygamber beş defa imtihan edilmiştir. Her zorluk, sıkıntı ve acıda
olduğu gibi Allah’a sığındı ve derdinin çaresini Allah’ta buldu.
Daraldın mı?
Kalbin mi kırıldı?
Derdin mi çok?
Rahat değil misin?
Bak ne diyor Kuran-i Kerim’de: “Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur
bulur.” (Rad:28)
Bir dakikasına bile hükmedemediğimiz bu hayatı
verilmiş büyük bir nimet bilip şükrediyorum. Asıl şükür ve minnettarlık nimeti
verene şükürdür.
“Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde,
"Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu
mahvedecekler" diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum” (Genç Werther'in
Acıları, Goethe) Dünyayı yüreklerinde taşıyanlar zamanla canavarlaştılar.
Savaşlar da bu yüzden ve dünya bitmek üzere!
Hayatı tanımlara bakın.
Dostoyevski: "Cehennem”
Sokrates: "Istırap" Nietzsche:
"Güç" Gandhi: "Savaş."
Bizim misyonumuz belli,
“O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizden
yeryüzünü imar etmenizi istedi.” (Hud, 61.)
Gönülleri imar
edemeyenler yeryüzünü imar edemezler!
Bizim görevimiz önce gönülleri fethetmektir.