Seni sevmiyoruz ağlak sesli adam
28 Şubat günlerinin karanlık puslu ve rezil günleri idi.
Kemalizm maskeli ultra faşistler, ülkeyi inanmış insanlara zindan ettiği "bin yıl devam edecek" dedikleri karanlık günlerin başlangıcıydı.
Süleyman Demirel (Allah ameli ile muamele etsin) yıllarca sırtından geçindiği Müslüman tabanı çok ucuza satmış, 9 senfoni zırvası eşliğinde Kur'an-ı Kerim'den 270 civarında ayetin hükmünün kaldırılması gerektiğini savunacak kadar çıldırmıştı.
Başı kapalı olan mütedeyyin kızlara Amerika'nın İslam dünyasındaki uç karakolu olan Suudi Arabistan'a gitmelerini salık veriyordu.
Onbaşı bile yapılmayacak general ve amirallerin ordumuzu ele geçirip, ülkenin üzerine karabulut gibi çöktüğü günlerdi.
28 Şubat davasından vazgeçen Şevket Kazan'ın Adalet Bakanlığı koltuğunda kıvrım kıvrım kıvranarak Asena'yı kıskandıracak mahareti sergilediği rezilce bir dönemdi.
Başörtülü eşlerimizin kızlarımızın sokağa çıkmağa korktuğu günlerdi. Fetullah dinine mensup olduğu ortaya çıkan polislerin ve yöneticilerinin mütedeyyin kızlarımıza kendilerinin kuklası olan kucaktan kucağa atılmış "Fadime" yakıştırması yaptığı namussuz ve ahlaksız bir dönemdi.
Gazeteci olarak bırakın özel haberi, rejimin semirli medyasının yayımladığı haberin aynısını yayımladığımızda ağır cezalara çarptırıldığımız bir dönemdi.
Gazilerin tesettürlü eşlerinin, analarının, kardeşlerinin askeri hastanede yaralı oğullarını ziyaretlerinin yasaklandığı günlerdi.
Başı örtülü diye hastayı muayene etmeyen katil ruhlu faşist Dr. Mengele'nin Türk versiyonlarının hastanelerimizi işgal ettiği günlerdi.
Daha 13-15 yaşındaki kız çocuklarının polis copları ile dövüldüğü günlerdi. Ve o rezil günlerde, hak arayan çocuklarımızın bazıları arabaların altında ezildiler. Kiminin kolu bacağı kesildi, kimi ömür boyu yatağa, tekerlekli sandalyeye mahku00fbm edildiği dönemdi.
İşte o günlerde "seni seviyoruz savunan adam" diye bir yazı yazıldı.
Dönemin başbakanı Necmettin Erbakan merhumunu öven bir yazı gibi görünse de baştan sona kadar hamasetle bezenmiş bir yazı idi
O günkü faşist baskıdan dolayı baştan aşağı goy goy olan bu yazıyı eleştirmemize imkan yoktu. Çünkü, sağından soluna, CHP'lisinden ultra faşistine kadar herkes mütedeyyin insanlara saldırıyordu. Böylesine salvoların altında yazılmış goy goy ve hamaset karalamasını eleştirmek, zalimlerin ocağına benzin taşımak gibi olacaktı.
Bu günlerde, casusluk ve ihanet şebekesi FETÖ çetesine karşı direnen bir medya organında, eli kanlı bu terör örgütünü masum göstermeye çalışan yazı üstüne yazılar yazıyor biri.
Yargılamaların meşruiyetini sorguluyor. FETÖ teröristlerini masum gösterme gayretkeşliği içerisinde. Örgütün haberleşme aracı olan ByLock'u delil olmaktan çıkarmak için çabalar sarf ediyor.
Bu "ağlak abimiz"e göre ihanet ve casusluk şebekesi FETÖ bir terör örgütü dahi olmayabilir.
"Seni seviyoruz savunan adam" yazısını yazdığı günlerde bizim Faşist ulusalcı ve Siyonizm sevicisi askerlerle, Morison Süleyman'ın baskılarına karşı şiddete baş vurmadan, suhulet ve vakar içerisinde hak aradığımız günlerin dünya direniş tarihinin en güzide örneklerinden biri olan "el ele eylemi"ni bugün, "FETÖ için adalet yürüyüşü"ne benzetiyor.
Musa'yı Firavun'a benzetme zehabına kapılıyor. Bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür? Hiç mi vicdanın yok? Yüzlerce vatandaşımızı katledip binlercesini yaralayan terör örgütüne destek amaçlı bir yürüyüşü şanlı "el ele zinciri"ne nasıl benzetirsin?
O gün fitneye alet olma diye yazmama engel olmuşlardı dostlarım. Ama artık bu milletin o günkü iki yüzlülüğünü bilmesi ve duyması lazım.
28 Şubat Siyonist ultra faşist darbesine karşı biz haklarımızı ararken, sen, para karşılığı yazdığın köşende "seni seviyoruz savunan adam" goy goyu ile popülaritenin şahikasına çıkarak bunu kendine tahvil etmeyi başardın. Helali hoş olsun. Gözümüz de yok. Ama "gözün doysun".
"Seni Seviyoruz savunan adam" yazısını yazdığın günlerde, bizim İmam Hatipleri terk etmememizi, analarımızın babalarımızın o okullardan çocuklarını almamalarını salık veriyordun sıklıkla.
Ama o da ne? Bize bu gazı verirken İmam Hatip'te okuyan çocuğunu normal liseye aldığını duyunca beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Demek ki "çocuklarınızı İmam Hatiplerden almayın direnin" derken perde gerisinde de çocuğunu İmam Hatip'ten almıştın. Bir yandan kendi tekneni güvenli limana çekerken, Anadolulu biz garibanların çocuklarımızı okyanus fırtınasında tutmamızı salık veriyordun.
Dün bizlerin fırtınalı okyanuslarda cebelleşmemizi salık verirken, tekneni "güvenilir liman"a çekmiştin. Bugün de "hükümet kayığı"na binip FETÖ'yü masum göstermeye çalışıyorsun.
O günkü gibi bugün de seni sevmiyorum "ağlak adam". Kalemini al git bizim buralardan.