Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2497.11
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Nisan 2012

'Senaryolarımız Ankara markalı'


[email protected]

Türkiye bir garip ülke. Muhalefet her fırsatta, basının iktidar yandaşı olduğunu söylüyor, iktidar ise attıkları adımlar hakkında kamuoyunu "başarılı" bir şekilde bilgilendiremediklerinden şikayet ediyor.

Bu tespit nereden mi çıktı?

Önceki gün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir grup gazeteci ile Suriye'deki son durumla ilgili bir bilgilendirme ve istişare toplantısı düzenledi. Davutoğlu, sözlerine "Suriye krizinde izlediğimiz politikayı kamuoyuna tam manasıyla anlatmada biraz başarısız olduğumuzu kabul ediyorum" diyerek başladı.

Yaklaşık üç saat süren toplantıda, "of the record" ve "on the record" birçok bilgiyi paylaşan Davutoğlu, Suriye konusunda izledikleri bütün politikaları "Ankara markalı" ve "özgün iradelerinin bir ürünü" olarak nitelendirdi.

"Hükümet, Suriye konusunda çok aceleci davranıyor" söyleminin manipülasyon olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Hükümetimiz, 'düne kadar Esad'la ilişkileriniz çok iyiydi, neden birden tavır değişikliğine gidildi' sözleriyle suçlanıyor. Nisan 2011'den günümüze kadar gelen süreç incelendiğinde değişen Türkiye mi yoksa Esad mı görülecektir. Dikkatle bakıldığında Türkiye'nin Suriye politikasında bir değişiklik olmadığı tespit edilecektir. Esad ülkesindeki olaylar karşısında takındığı tavra kadar bölge için istikrarın bir parçası idi, ama bugün bölgedeki istikrarsızlığın en önemli aktörü haline geldi" diyor.

Geçtiğimiz günlerde yaşanan sınır ihlaline de değinen Davutoğlu, Türkiye'nin asla "savaşa teşne" bir ülke olmadığını söylese de "ulusal güvenliğimiz tehlikeye girdiği" anda her türlü adımın atılacağının da altını çiziyor.

Suriye konusunda PKK meselesinin de önemli bir unsur olduğu ortada. Türkiye'nin tampon bölge oluşturulması için hazırlıklarını tamamlaması da bunun bir göstergesi. Davutoğlu da adeta bu hususu teyit edercesine; "Suriye'deki gerginlik nedeniyle PKK'ya alan açılır ve sınırlarımıza büyük göç dalgası olursa ulusal güvenliğimiz"in tehlikeye gireceğinin ısrarla altını çiziyor. Kanaatimce, Türkiye'nin Suriye'deki vahşet karşısında tahammül sınırının aşılacağı iki husus da Davutoğlu'nun altığını çizdiği bu iki önemli nokta.

Şunu kabul etmek gerekir ki Ahmet Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en farklı Dışişleri Bakanı. Konusuna hakim ve alışıldık dışişleri literatürünün dışında konuşuyor. Kelimeler arasından anlam çıkartılmasından da mesajın direkt verilmesi gerektiğine inanan ve bu şekilde konuşan bir siyasetçi olduğu da bugüne kadar ki söylemleriyle ortada.

Cuma günü gerçekleştirilen toplantıdan edindiğim izlenime göre; Hükümet, Suriye politikalarını her ne kadar"Ankara merkezli" olarak hazırlasa da ABD, Rusya, Çin ve İran'la gerçekleştirilen mekik diplomasisinden çıkan sonuçlar ile senaryoda değişiklikler yapıyor.

Hükümetin özellikle üzerinde durduğu husus ise, 1 Mart Tezkeresi sonrasında Arap dünyasında yakalanan Türkiye rüzgarının tersine dönmemesi. Bu yüzden de Davutoğlu, meselenin Türkiye-Suriye sorunu gibi yansıtılmaya çalışılmasından oldukça muzdarip. Kofi Annan'ın önemi de bu noktada ortaya çıkıyor. Her ne kadar BM adına bugüne kadar giriştiği bütün girişimleri fiyasko ile sonuçlansa da Kofi Annan'ın meseleye dahil olması ve Esad'ın Annan'ın şartlarını kabul etmesi, konuyu uluslararası bir boyuta taşıdı.

Gürüldüğü gibi Suriye'de yaşanan olaylar, Türkiye için son derece önemli. Suriye'de yaşanan özgürlük hareketleri; Mısır, Tunus ve diğer Arap ülkelerindekilerden çok farklı. Türkiye için ise komşumuzda yaşananlar, adeta bir iç mesele hükmü kazandı.

Unutulmaması gerekir ki Suriye konusunda Türkiye, hazırladığı senaryoları başarılı bir şekilde uygular ve ülkede akan kan, hükümetin etkin olduğu bir yöntemle çözülürse, Ortadoğu'da bu tarihten sonra çıkacak hiçbir sorun Türkiye devreye girmeden çözülemez.

Bu açıdan bakıldığında hükümetin, Suriye konusunda başarılı olmaktan başka bir yolu yok. Ahmet Davutoğlu da bu hassasiyeti göz ardı etmeksizin son derece "itinalı" bir şekilde hareket ediyor. Bu yüzden de "diplomasi yolu ile atılacak her türlü adımı attığımızdan ve de atacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın" diyor.

Saygılarımlau2026