Sen yeter ki umut ol, umutlu ol
ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra küresel Haçlı savaşının startını verdi ve yürürlüğe koyduğu politikalarla Müslümanlar acımasız ve hayâsız saldırılara maruz kaldılar. Bu süreçte Irak, Libya, Afganistan ve Suriye işgal edildi. Hemen hemen acı çekmeyen coğrafyamız kalmadı desek abartmış olmayız…
En son Yeni Zelanda saldırısı geldi. İnanın bu saldırı gerekçeleri itibariyle 11 Eylül’ü aratmayacak kadar kin dolu bir o kadar travmatik bir saldırıdır. Saldırgan ne diyordu: “...Boğaz’ın Batı yakasında herhangi bir yerde yaşamayı dener, Avrupa’ya gelirseniz sizi öldüreceğiz ve hamamböceği gibi topraklarınızdan atacağız. Konstantinopolis’e (İstanbul) gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya, minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacaktır.”
Başka ne diyordu saldırgan?
Haçlı Seferleri, Sırp Sındığı Savaşı, I. Murat Hüdavendigar’ın şehadeti, İstanbul’un fethi, Viyana Kuşatması hatta Sarıkamış olaylarını hatırlatarak tehdit etti. Osmanlı’ya karşı savaşan Hristiyan komutanlarının isimlerinin saldırı silahlarına yazmasını basit ve bireysel bir saldırısı olarak mı görüyorsunuz. Örgütlü saldırıdır bu. Hedefin İslam olduğu gibi Hristiyan ve İslam terörü algısını yerleştirmektir. Bunun arkasında Siyonist Yahudiler vardır. Bu algı iki dine birlikte kurulan tuzaktır.
Dünyada barış ortamı Müslümanların lehinedir. Barış ortamında insanlar gerçeği görüp nihayetinde kabul ederler. Gerçek de İslam olduğuna göre bunu engellemek istiyorlar. “İslam barıştır, umuttur.” Müslüman barış ve umut insanıdır. Bu nedenle İslam’a yönelen umutlara terörle ara vermek ve darbe vurmak istiyorlar. Her iki dininin samimi mensuplarına tuzak kuruluyor bilin. İşte bu nedenle terörü ve teröristi ayırt etmek gerekiyor. PKK’nın, DEAŞ’ın, Gezi’nin, 15 Temmuz darbe girişiminin, FETÖ’nün arkasında kimlerin olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz değil mi?
Her büyük olay işaret fişeği ile geliyor…
Bu fişek özellikle İstanbul ve Ankara ki seçim sonuçlarıdır. İstanbul’daki şaibeli seçim sonuçları üzerinden koparılan fırtınanın, tutuşturulmak istenen büyük bir Gezi’nin fitili olduğunun farkına varın ve sakin olun. Bu tuzak ülkemizi geriye döndürme daha kötüsü bölme tuzağıdır. Gezi’de “Zulüm 1453’te başladı” diyen ve İstanbul’un seçim sonucu ile birlikte atılan tweetlerde “1453’te başlayan zulüm bitti” mesajları tehlikenin görünenden çok daha büyük olduğunu gösteriyor.
Şu bile yeterli kanıt değil mi?
Farklı dünya görüşlerine, farklı ideolojilere, farklı fikirlere sahip partileri ve bunların “1453’te başlayan zulmü bitti” tweet atan tabanlarını aynı çatı altında bir araya getiren ve ortak paydada buluşturan güç şimdi daha net görünmüyor mu? 11 Eylül, Yeni Zelanda saldırılarına ve dünyada olanlara birde bu açıdan bakın derim.
Yeri gelmişken şu hatırlatmayı da yapalım.
Bu sonuçlar üzerinden ah vah çekmeye, gözyaşı dökmeye gerek yok. Akan gözyaşların yarın sevinç gözyaşların olmasını istiyorsanız kardeşine, değerlerine, davana sımsıkı sarılmalısın. O zaman akan her damlanın etkisi sende çeliğe verilen suyun etkisi olacağını göreceksin. Çelikle umudun, çelikle azmin, çelikle birbirimize sımsıkı sarılmanın, kardeş olmanın gücü her türlü oyunu bozacağını, her türlü hain gücün zaafa uğrayacağını bilmelisin.
Evet, umut sende bende, umut bizlerde... Umut değerlerimizdir…
Her ne işi yapıyorsan yap çok çalışmalısın. Ülken için, millet için davan için... Yeter ki kırmadan, dökmeden, usanmadan ve usandırmadan uyar...
Yeter ki nefsini arındır, Allah’ı çok an ve O’nu gereği gibi yücelt...
Yeter ki, büyüklenme, kibirlenme, hiç kimseye tepeden bakma ve kendini öne çıkartma, fazla da abartma kendini...
Yeter ki çaresizlik tuzağına düşme. Allah’a gerçekten inanırsan her zorluğun her şeyin üstesinden gelebileceğini asla unutmamalısın. İnanıyorsanız üstünsünüz. İman varsa imkân da vardır.
Yeter ki büyüklük kompleksine kapılıp insanları kendinden, davandan uzaklaştırma. Birlikten kuvvet doğacağını, ardından rahmetin geleceğini bilmelisin...
Evet, İstanbul bizim imtihanımızdı. Sen yeter ki umut ol, umutlu ol. Geri gelecektir.
“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer gerçekten inanıyorsanız mutlaka siz üstün geleceksiniz” (Al-i İmran: 139)