Sen kimin kurbanısın?
Ben hep sevdim bayram yazısı yazmayı. O kadar çok yönü, açısı, manası vardı ki bayramlarımızın her birinde bir metin kaleme aldığım hâlde bitiremedim güzelliğini. Çağrışımı sonsuz şiirlerin her okunduğunda başka bir anlam alanına dokunuşu gibi daima farklı okumalara açıktı kurbiyetin ikramı. Çocukluğumuzdu, ibadetimizdi, geleneğimizdi, teslimiyetimizdi, heyecanımızdı, hep saf kalabilen ve eksilmeyen nadiratımızdı, hizmette sınır tanımayışımızdı. İnsan yaş aldıkça daha çok yaklaşıyor hatıralarına… Bir de hatıraların yitip gitmemesi, en azından bir kısmının yaşayabilmesi adına fedakârlık ihtiyacı hissediyor kendinde. Bu fedakârlık genellikle çağın dişlilerine direniş şeklinde tezahür ediyor.
Babam ve erkek kardeşim bayram namazına giderken annem bizi uyandırırdı. Bayram sabahlarının taşıdığı ma-neviyat ve dua değerini henüz ilkokul çağlarının başında öğrendik. Namazdan hemen sonra rahmetli babaannemin evinin bahçesinde toplanılır, bahçede bağlı duran emanete merhametle bakılırdı. Kalbimiz aykırı bir coşkuyla çarpardı. O coşku hem kesilecek kurbanın hem bütün ailemiz ve kuzenlerimizle aynı sofra etrafında birleşecek olmanın hem de bayram için alınan yeni elbise ve ayakkabıların yüklendiği bir sevinç taşırdı. Yine çocuk ruhumun öğrendiği bir şeydi her bayramın yenilenme demek olduğu. Büyüdükçe üzerine koya koya gidecek, yenilenmenin manasını her durakta ayrı bir aşkla şerh edecek ve vakti gelince kendi çocuklarıma da işlemeye çalışacaktım “o zaman”dan devraldığım yüksek iklimi.
Rahmetli babaannem pek çok duyguyu bir arada taşıyabilen mükemmel bir kadındı. Hatta bugüne kadar tanıdıklarımın arasında en hürmet ve sevgiye değer olduğunu söyleyebilirim. Bir hanımın güneşten evvel uyanması ve onu karşılaması gerektiğini, uykusunun üzerine günışığı gelen bir kadının vaktinin bereketsiz geçeceğini ondan öğrendim. Belki batıl bir inançtı ama bana çok derin bir hassasiyet kazandırdı. Nedense her bayram sabahı kurbanla kurduğu o derin rabıta artar ve onun yerine kendini koyuyormuşçasına sarsıla sarsıla ağlardı. Hep orada, merdivenin yüksek basamağında onun titreyen sesinden İbrahim peygamber ile evladı İsmail’in teslimiyet dolu manzumesi tekrarlanırdı.
Kurban teslim oluştur!
Kurban çocuk ruhumuza teslimiyetin nişanesi olarak o yaşlarda işlendi. Kesilen bir hayvan değil, Allah’ın İbrahim peygamberin ahdine sadık kalışına, İsmail Aleyhisselam’ın çocuk yaşta teslim oluşuna gönderdiği bir armağandı. Ailenin bugün de ayrı düşmeyen ve her bayram ısrarla o sabahı yâd eden bütün evlatları yaşadığı iklimin bir gelenekten önce bir ruh olduğunu çok erken dönemlerde kazandı. Nedense daima İbrahim ve İsmail düzleminde zihne kodlanan kurbiyet bayramı son yıllarda Hacer validemizi daha çok düşündürür oldu bana. Bir annenin, evladının kurban edilişine mutlak sevgili için sessiz kalışını, metanetini ve dahi şeytana mukavemet edişini hayretle, hayranlıkla tefekkür ediyorum. Bunu kendime ancak o kadının fenâ makamına erişiyle izah ediyorum. Beyazıdı Bestami’nin ifadesiyle “kişinin ölümlü varlığının, yine kendi varlığı tarafından tam olarak ortadan kaldırılması” ile… Sonra Hakk’tabekâ olmak tabirine eğiliyorum. Yine Beyazıdı Bestami’nin hikmet dolu sözleri gelip konuyor harflerin alev almış kanatlarına; “Kim ki Allah’ta bekâ olmuşsa, her şeyin Allah’tan olduğunu kavrayacaktır. Bir insan için en son mertebe sadece bir hiç olduğunun bilincine varmaktır. Ben her şeyden kurtulduğum için her şey benim oldu!” Allah’ın rahmetine gark olmuş anne, baba, evlat üçlüsünde tecelli eden, Safa Merve arası yapılan sa’y gibi fenâ-bekâ arasında konumlanan bir duygu durumu olmalıydı.
Her hâliyle kurban çağlara bırakılan en büyük miraslardan... Şikâyet potası içinde eriyen ömrümüz bu ibretamiz silsileyi bir ders olarak çocuklarımıza aktarmaktan bizleri alıkoyuyorsa yazık kalbimize iliştirilen kudret kalemini kavramaya çalışan ellerimize… Yazık zamana direnen bir sevdaya kurban edilemeyişimize…
Bugün yine sizi andım. Bu yazıya isminizin içimde büyüyen öyküsüyle başladım. Âh, âhını Hak için yutan ve ciğerindeki taşlaşmış yangını çağlara bir gül suretinde bırakan Hacer annem… Evladınızı Rabbe kurban taşıyışınız neye kurban olduğunuzun en mübarek delili.