Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2519.25
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Haziran 2020

Sen Benim Kim Olduğumu Biliyon mu?”

Başka ülkelerde var mıdır bilmem ama ülkemizde afili rajon cümlelerinden biridir “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

Özellikle polis çevirmesine takılan arkadaşların sığındığı bir limandı bu cümle. Aslında kimse de sormazdı kim olduğunu. Cevabı yine kendi verirdi rajoncu arkadaş. “Falanca ilçenin belediye başkanının teyzesinin oğlunun bacanağıyım.” :)) Bu akrabalık bağı ile kendini kurtarabildi mi bilmiyorum ama artık bu sözün pek de geçerliliği kalmadı. Her şeyin canlı canlı kaydedildiği zamanımızda sözü söyleyen de atıfta bulunulan kişi de oldukça sıkıntılı durumların içine giriyor.

Aslında herkes kimin ne olduğunu biliyor. Öyle artistik cümlelere gerek yok. Dünyada yer tutacaksan yaptığın işlerin kalitesiyle ve kişiliğinle bunu başarırsın zaten. Çok söze gerek bile kalmaz.

“Sen Benim Kim Olduğumu Biliyon mu?” diye soruyor Hikmet Kızıl. Sadece sosyal medyada değil gerçek alemde de çay içmişliğimiz, aynı masada çorba kaşıklamışlığımız var. Hatta o günlerde korona falan da olmadığı için sımsıkı sarılmıştık birbirimize.

Hikmet Kızıl’ın sorusunun cevabı net; biliyorum tabi senin kim olduğunu. İçi dışı bir, dost canlısı, çay sevdalısı bir Anadolu yiğidi. Şairliğinin, yazarlığının gönlümüzdeki yeri çok sağlam ama bizim için daha da önemlisi yüreğimizin sesine ses veren muhabbet dolu kalbi. Çünkü şiirler de yazılır, romanlar da biter cilt cilt. Yazmak elbette çok değerli. O ayrı bir mevzu. Önemli olan dengeyi muhafaza etmek. Bir de bakmışsın ki yüzündeki sahte maske ile ( korona maskesi değil) yazdıklarının altında ezilip kalmışlarla çevrelenmiş etrafımız. İşte böyle durumlarda insan bir dost selamının sıcaklığını arıyor.

Hikmet Kızıl, muhabbet dolu yüreğinden dökülenleri ete kemiğe büründürüyor ve bir hikmet olarak sunuyor dünyanın merkezine. “Çay da mı İçmeyek?” sorusundan sonra şimdi bir soru ile sarsıyor hepimizi; “Sen Benim Ki Olduğumu Biliyon mu?” Kadran Yayıncılık’tan Mart 2020’de çıkan kitap; “Bildiğiniz Her Şeyi Unutun!” notu ile çıkmış.

Kapağına bakıp, ismine bakıp bu kitabın sıradan bir biyografi çalışması olduğu kanaatinin oluşması çok da abes görülmemeli. Çünkü bu tarz kitaplar piyasada o kadar çok ki. Tabi ki Hikmet Kızıl’ı biraz olsun tanıyanlar nelerle karşılaşacağını az çok tahmin edebilirler. Zaten sayfalar çevrilir çevrilmez işin rengi belli oluyor.

Elimizde özgün bir biyografi çalışması var ey okur! Öyle googleden kopyala yapıştır değil bildiğin özgün bir çalışma. Biyografi okurken katıla katıla gülüyor olmanızdan anlayacaksınız zaten başınıza geleni.

Cervantes’in hayatının anlatıldığı yazının ilk paragrafını buraya alıyorum. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

“Cervantes, 1547’de, Madrid’in Alcala de Henares bölgesinde yoksul bir aile olan Madame Leonor de Cortinos ve Rodrigo de Cervantes’in yedi çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya gözlerini açtığında, ailesi ona, “Miguel de Cervantes Saavedra adını verir. Mahalleli: “Yahu bu nasıl isim, bu ismi ezberlemek için bir ‘kişisel gelişim kursuna’ gitmemiz lazım” diye sitem ettiler. Ama o vakitler kişisel olarak gelişmek bu kurslarla olmaz!”

Bu tarz katkılar yapıyor Kızıl. Sürprizlere açık metinler ortaya çıkıyor böylelikle.

Romen Diyojen’in hayatına kendinizi kaptırdığınız anda Hikmet Kızıl hemen varlığını hissettiriyor.

“Papa’dan gördüğü yardımla ve aldığı doğalgazla kibri daha da artan Diyojen burnunu kaf dağına koyup gözlüklerinin üstünden bakarak etrafındakilere:

“Hele bakın la sefiller, dünyada benim ordum kadar kuvvetli bir ordu var mı? diye soruyor…”

Bir örnek de Picasso’dan.

“Yeteneğinin zirvesindeki Picasso, 1895’te Güzel Sanatlar Okulu’na başlar. Güzel sanatlarda bir sürü de güzel kız olur diye düşünür.

Annesi yine tepki gösterir. ‘Evladım sanat ile karın doymaz, gel seni meslek lisesine yazalım bari marangoz olursun, bir mesleğin olur.’ diye söylense de babası kararlıdır.”

On altı isim var kitapta. Yüzünüzden gülücük eksilmeden başlayıp bitecek bir kitap bu. Bu kitap için kütüphanenizde yer açın. Biraz nefes alsın kitaplarınız.

Hikmet Kızıl ile Nemrud’da çay eşliğinde şiir okuma planımız vardı. O sihirli cümleyi dua niyetine kuralım. “Hele bir geçsin şu günler.”

Yolun, bahtın açık olsun değerli dost.