Sempatik deli!
Geçtiğimiz haftalarda DELİLERLE ilgili onca kitap okuduktan sonra kendimden şüphe etmeye başladım… İnternette, “DELİLİK TESTİ” (!) diye bir link buldum…
Veee kendimi test ettim. Sorulara doğru cevap verdiğime eminim…
Sonuç aşağıdaki şekilde karşıma geldi:
“Senin kadar sempatik bir deli yok. Ve bu sana yakışıyor da… Dobra dobra konuşuyorsun, dilinin kemiği yok desek yalan olmaz. Fakat içinde duygusal mı duygusal bir insan besliyorsun. Bazı dönemlerinde içine kapanıyor ve zor bir insan oluyorsun. Ama bir açılmaya gör... O sempatik deli çevreye neşe saçıyor.”
Bu sonuçtan memnun olmadım desem yalan olur…
DELİLERİN YAZDIĞI ŞİİRLER
Bu arada deli edebiyatıyla ilgili araştırma yaparken, bir sitede “60'larda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi”nde yatan akıl hastalarının yazdığı 26 şiiri gördüm.
Kitabın adı. İNİLTİ… Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde bir dönem personele okuma yazma eğitimi veren Bedia Tuncer, görev yaptığı dönemde akıl hastalarının yazdıkları şiirleri bu kitapta derlemiş.
1964 senesinde Matbaa Teknisyenleri Basımevi’nce İstanbul’da basılan kitap, belki de dünyada türünün tek örneği olarak biliniyor.
İşte o kitaptan bazı delilerin (!) yazdığı şiirler.
Tanrım bana sabır ver
Tahammülüm yok artık.
Gözüme bir perde ger
Tahammülüm yok artık.
Bu deliler âlemi,
Büktü benim belimi.
Bu bitmeyen elemi,
Tanrım doldur çilemi
*34. servisten G...K...
Zorba kız kaçırır.
Kamarot kurşun kaçırır.
Karaborsacı döviz kaçırır.
Zengin hanım kürk kaçırır.
Ağa koyun kaçırır.
Orman eşkıyası kütük kaçırır.
Ve sonunda kaçırmak için bizlere
Elbette akıl kalır..
*33-B servisinden Y… K…
Günlerim taburcu olmamı beklemekle geçiyor.
Gençliğim delilere hoş görünmekle bitiyor.
Gün güne her gün daha çok eriyorum.
Güldüğümü rüyamda pek az görüyorum.
*6. servisten Ü... S...
Unutmak istiyordum seni
Fakat bir türlü gelmiyordu elimden.
Fakat şimdi unuttum işte seni.
Niye dün gece rüyama girip de
Hatırlattın kendini.
*33-A servisinden G...Ö..
HANGİMİZ DELİ ACABA!
Evet okudunuz işte “deli” dediğimiz insanların yazdıklarını.
Acaba kaç akıllı bu mısraları yazabilir…
Brezilyalı dünyaca ünlü yazar, SİMYACI’nın mucidi Paulo Coelho, bir genç kızın başarısız intihar girişiminden sonra akıl hastanesine kapatılması ve sonrasında kendisini yeniden keşfe çıkmasını anlattığı “Veronika Ölmek İstiyor” isimli kitabının bir yerinde şu cümleyi kurmuş: “Aslında herkes deli, en deliler de deli olduklarının farkında olmayanlar.”
Acaba deli olduğunu fark edenler, gerçekten deli midir, yoksa akıllı mıdır, yoksa akıllı deli midir?
Kafanız bir hayli karıştı değil mi?
Karışmasın, bence olan biteni akledebiliyorsanız DELİ değilsiniz…
Bu kadar basit işte…
Cennet delisi olmak!
BİR DELİNİN SINAV GÜNLÜĞÜ
Konya’lı bir öğretmen olan Ercan Harmancı’nın “delileri” konu alan ilk kitabı “Bir Delinin Sınav Günlüğü”, zekâ düzeyi Einsten’dan bile daha yüksek birinin, ilerleyen yaşına rağmen üniversite sınavına girme macerasını anlatıyor…
Aslında o bir delidir… Kimliğini bir gün denize atmıştır. Ne adını, ne soyadını, anasını babasını, doğduğu yeri bilen biridir. Bir gün kafasına sınava girme düşüncesi girer.
Önce kimlik lazım
Ama bunun için kimlik lâzımdır. Nüfus memuru, gelip gitmesinden usandığı bu adama bir kimlik çıkarır adını de Beşir koyar… Beşir, önce dershaneye gitmek ister… Bir IQ testine girer ve zekâ düzeyi 240 çıkar… Devlet sırrı gibi saklanır bu bilgi… Dershaneye gider, sorular ona çok basit gelir. Sınava girer çıkar… Bu arada Daniş isimli birinin verdiği kitaba kafayı takar… Haftalar sonra sınavın birincisinin Beşir isminde biri olduğu açıklanır ama tüm soruları doğru cevaplayan bu kişi bir türlü ortaya çıkmamıştır. Kahvede, TV’den bu haberi duyanlar, “Deli mi bu çocuk, tüm soruları bildiği halde neden ortaya çıkmıyor” diye dalga geçerler… Oysa Beşir, o kahvede bu haberi dinleyenler arasındadır ve kıs kıs gülmektedir… 157 sayfalık kitap Genç Timaş yayınlarından piyasada satılıyor.
DANİŞ BİR CENNET DELİSİ
Ercan Harmancı’nın delilerle ilgili diğer kitabı… Daniş denen adam şehir hayatından bıkmış, kendini şehir dışında bir yere atmış, orada küçük bir bağ evi satın almıştır. Bir gün bağ evine bir uzaklıkta bulunan kasaba, yaşanan depremle yerle bir olur. Depremden sadece iki çocuk kurtulur. Emin ve Musa… Daniş iki çocuğa sahip çıkar ve onlara “Cennete gitmenin yolunu” gösterir… Zaten kasabada deprem olmadan evvel Daniş’i tanıyanlar, hayatlarında bu kadar cenneti arzulayan birini görmedikleri için “Cennet delisi” lâkabını takmıştır… Gel zaman git zaman kasaba yeniden inşa edilir… Sitelerle donatılır. Bu kez sitelerdeki dairelerden birine dünyaca ünlü bir pedagog olan Arya Hanım, iki çocuğu ile taşınır. Önceleri uhrevi işlere uzak duran Arya hanım, Daniş’le tanışınca bir tuhaf Moskova’da aldığı saygın ödülü bile arabasından fırlatıp atan Arya Hanım, Daniş’in cennet yolunu aramaya başlar… ve sonunda yolları Daniş’in cennet yolunda birleşir. Garipliğe bakın ki bu kitabı da 157 sayfada bitirmiş Ercan Harmancı… Ensar Yayınlarından piyasada bulabilirsiniz…
Ercan Harmancı aslında bir sosyoloji öğretmeni… Delileri konu alan bu iki kitabını okuduğunuzda, toplum hayatımızda sıkça gördüğümüz delilerden bazılarının aslında deli değil, akıllı olduğunu ve hatta “cennet delisi” olduklarını fark edeceksiniz ve eminim siz de cennet delisi olmak için can atacaksınız…
DELİLER: OSMANLI’NIN MUHTEŞEM SÜVARİLERİ
Abdullah Turhal’ın 224 sayfalık bu kitabı Doğan Kitap’tan piyasaya çıkmış… Osmanlı askeri tarihinde Deliler Ocağı’nın var olduğunu okumuş oldum.
“Onlar kartal kanatlı, gözü kara savaşçılar. Onlar Kafdağı’nı yerinden oynatacak kadar pervasız, düşmana belâyı gökten yağdıracak kadar korkunçlar. Evliya Çelebi’nin “Mehabetli ve şeci askerlerdir” diye tarif ettiği deliler, yakında zamanda “Deliler Fatih’in Fermanı” adıyla sinemaya da uyarlanmıştı. Peki Osmanlı’nın bu fedaileri gerçekten deli miydi? Yoksa, gösterdikleri kahramanlıkları ancak bir delinin yapacağı cinsten olduğu için mi deliler denilmişti… Okuyun anlayacaksınız…
VELİLER VE DELİLER
16. ve 17. Asırlarda Yaşayan Veliler ve Deliler’i anlatan “Tezkiretü’l-Müteahhirin” Enfi Hasan Hulüs Halveti tarafından yazılmış. Musa Yıldız ve Mustafa Tatcı tarafından H Yayınlarından Türkçemize kazandırılmış bir eser. Kitapta 16 ve 17. asırlarda İstanbul'da, Bursa’da, Edirne’de ve bazı Balkan şehirlerinde yaşayan erenler ve meczûplar anlatıyor.
Kitapta 56 şahsın menkıbesi bulunuyor. Bunlar arasında Niyâzî Mısrî, Meczup Kadı Delisi Mehmed Efendi, Meczup Dalkavuk Osman Taslak, Derviş Mustafa, Seyyid Mahmud Hüdâyî, Lâ-Mekânî Hüseyin Efendi, Nalıncı Mehmed Dede gibi şahsiyetler var. Ayrıca “Meczûpların Kâmilleri” bölümünde bazı meczûplardan bahsediliyor. Ben okurken keyif aldım, sizin de alacağınızı tahmin ediyorum…
Akıllı Deliler Kitabı
EBUL Kâsım en-Neysabûri’nin Yahya Atak tarafından Türçe’ye kazandırılan “Akıllı Deliler Kitabı”nın 2002 Şule Yayınları baskısı bende zaten vardı… Tekrar okudum… Çünkü sevdiğim bir kitap… Zaman zaman da alıp bakarım bazı sayfalarına… Neden derseniz, bizim deli olarak nitelendirdiğimiz şahsiyetlerin aslında bizden çok daha akıllı olduklarını anlatıyor bir kitap. Hem de yaşanmış misallerle…
Kitabın takdim bölümünde Kadı Ebu Yusuf’tan bir nakil var:
“İnsanlar üç sınıftır: Deliler, yarı deliler ve akıllılar… Deliye gelince, sana ondan zarar gelmez... Yarıdeli veya yarı akıllı, işte o seni yorar… Akıllıya gelince, o sana yük olmaz”
İnsanlar çok çekerler!
Buna karşılık akıllı deliler vardır ki, onların insanlardan ve çocuklardan çektikleri ne kadar acıdır…
İşte bu kitapta, kendilerini akıllı zannedenlerin, akıllı delilere yaptıkları zulümleri okudukça gözleriniz yaşaracak… “Eğer bu insanlar deliyse, biz neyiz peki” demekten kendinizi alamayacaksınız…
Deliler hakkında bilmek istediğiniz her şeyi bu kitapta bulabilirsiniz…
Keyifle okuyun derim…
Mevlâ ile aran nasıl?
İşte Akıllı Deliler Kitabı’ndan bir kıssa…
Kufe’de asıl ismi Ali olan ve fakat halkın Uleyyan dediği bir meczup vardı. Adamın biri Uleyyan’a “Deli mi oldun” dedi. Uleyyan, “Gafleti kastediyorsan, evet. Marifeti kastediyorsan, hayır” dedi. Adam, “Mevlâ ile aran nasıl?” diye sordu. Uleyyan, “O’nu tanıdığımdan beri O’ndan uzaklaşmadım” dedi. Adam, “O’nu ne zamandan beri tanıyorsun” dedi. Uleyyan, “İsmimi delilerin içinde olmasını takdir ettiği günden beri” cevabını verdi…
BEHLÜL DÂNENDE
Hayrettin İvgin’in yazdığı Yurt Kitap Yayınları’ndan çıkan 184 sayfalık kitap halk arasında Behlül-ü Dâne olarak nam salan Harun Reşid döneminde yaşayan Kufeli bir evliyâdır… Behlül, akıllı, becerikli ama bir o kadar da idareye ters düşen işler yapan biridir. Harun Reşid’le ikisinin arasında çokça olay yaşanmıştır. Harun Reşid ona, paye vermek ister maaş bağlamak ister ama o asla bunları kabul etmez. Bu kitapta, zamanında deli denen Behlül-ü Dane’nin başından geçen bazı olayları okuyabilirsiniz.
Teravih korkusu!
Zamanın birinde iki meczup, Ramazan ayında kadı kıyafetine bürünüp köy köy dolaşmaya çıkmış. Sordukları sorulara cevap veremeyen köylüleri falakaya yatırmakla tehdit ederek para kazanmaya başlamışlar. Sonunda durum bir biçimde baş kadıya ulaşmış. Baş kadı bunları yakalatıp huzuruna getirtmiş ve "Bu sabah namazının, bu öğle namazının, bu ikindi namazının, bu akşam namazının, bu yatsı namazının" diyerek falakaya yatırıp kırkar sopa attırıp salıvermiş.
İki meczup şehirden biraz uzaklaşınca birisi:
"Tabanlarım sızlıyor, şurada oturup biraz dinlenelim" deyince diğeri itiraz etmiş:
"Yürü, yürü! Dinlenmenin sırası değil. Kadı efendi Teravih Namazını unuttu. Eğer hatırlarsa vay halimize."