Sembolik cumhurbaşkanına Anayasa onay verir mi?
6’lı muhalefetin geniş parçalı halinde bir arada olmak ama nasıl bir arada olmak yani “6’lı masayı nasıl bir arada tutalım, neyi önceleyelim, neyi sonrayalım” meselesinde çok ciddi bir tartışma var. Bu açıdan bakıldığında sadece bir tartışma yok bir rekabet, bir yarış var. Ve bu yarış çerçevesinde de bir birlerinin aleyhine ortaya atılan argümanlar var. Kılıçdaroğlu ne dedi? “Benim mezhebi kimliğim neden siyasete konu oluyor” dedi. Kim konu etti bu hususu? İyi Partili yani yine 6’lı muhalefetten birileri. Yani Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istemeyen muhalefet çevrelerinden. Bu rahatsızlığın ortaya çıkışı,kendi içlerindeki rekabetle ilgili. Tabi daha sonra özür dilenmek zorunda kalındı Kılıçdaroğlu’ndan.
Yine muhalefet çevrelerinden yazarlar, gazeteciler, çizerler, yorumcular bir sürü yapı ve insan var. Bunların içerisinde Kılıçdaroğlu’na “sen aday olma kazanamazsın” diyenler var. İmamoğlu’nu tutanlar var. Mansur Yavaş’ı destekleyenler var. Akşenir’i öne çıkaranlar var. Her birisinin kendine göre bir argümanı piyasaya soktuğunu görüyoruz. Mesela; “Akşener’li İyi Parti’de çok ciddi bir yükselişin olduğunu” söyleyenler var. Ancak İyi Parti’de bu yükselişin olması için CHP’de bir düşüşün olması lazım. Çünkü İyi Parti’yle CHP uzun süreden beri yan yana durdukları için bir birleri arasında geçişler olmaya başladı. Tıpkı AK Parti ve MHP arasında olduğu gibi. İttifaklar arası geçişlerin azaldığı bir dönemdeyiz. Sonunda tabi ki kararsızlar denen bir grup var. Ancak onların hepsinin İyi Parti’ye geçmesi lazım ki İyi Parti 20’lerin üstüne çıkabilsin.
Birileri Kılıçdaroğlu’na şunu da söylemeye çalışıyor; “Kılıçdaroğlu olarak sen Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında kazanamazsın, sağdan bir aday çıkması lazım, dolayısıyla bu İmamoğlu, Yavaş veya Akşener de olabilir.” Ama aynı zamanda İyi Parti’nin oylarını da yükseltiyorlar. Geçen seçimde de böyleydi. İki tane partinin oylarını anketçiler tespit edemiyorlardı. Ya tespit edemiyorlardı. Ya da tespit etmek istemiyorlardı. Birisini aşağıya doğru, birisini de yukarıya doğru gösteriyorlardı. İyi Parti’yi yukarıya doğru, MHP’yi de aşağıya doğru gösteriyorlardı. Hâlbuki seçimlerde tam tersi çıktı. MHP aşağı yukarı söylenenin iki katını, İyi Parti’de söylenenin yarısını aldı.
Kılıçdaroğluda tüm bunlara karşı şunu söylüyor; “Ben CHP’yi aldım bir yerlere getirdim. Benim adaylığım konuşulduğundan beri yükselişteyiz. Bu şansım var. Bunu niçin bana layık görmüyorsunuz.” Kılıçdaroğlu haklı olarak böyle söylüyor. “Ben daha ölmedim” diyor. Adalet yürüyüşü yaptığını ısrarla dile getiriyor. Fakat Kılıçdaroğlu’nun da görmediği veya görüp de daha fazla bir şeyler yapamadığı husus da şu; Kılıçdaroğlu çok iyi tanınan ve bilinen bir siyasetçi. Yani 12 yıldır kamuoyunun önünde söyledikleri, söylemedikleri, tepkileriyle, ortaya koyduğu siyaset, polemikleri yani tüm bunların hepsi şunu gösteriyor; “kendi içlerinde bir çatlak var.”
Cumhur ittifakının, millet ittifakına göre çerçevesi, ilkeleri ve bileşenleri daha net ve daha anlaşılır. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan yine ortak aday ve bu konuda Cumhur ittifakında sorun gözükmüyor. Millet ittifakı ise 6 bilinmeyenli denklem gibi. Farz edelim ki 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimini millet ittifakının adayı kazandı. Ancak mecliste anayasayı değiştirecek çoğunluğu yani 400 veya 360 milletvekili sayısını elde edemeyen bir muhalefet nasıl yönetecek? Öncelikle böyle bir durumda AK Parti ve MHP’nin hemen, “tamam biz kaybettik, başkanlık sistemi gerçekten çok kötüymüş, gelin beraber değiştirelim, parlamenter sisteme geçelim” demelerini beklemek veya böyle bir yaklaşım içerisini girmek doğru bir yaklaşım değil.
Çünkü çok daha can yakıcı bir
sorun ortaya çıkacak: “Bu ülkeyi kim
yönetecek?” Sembolik olarak seçildiği düşünülen, yetkilerini kullanmayan ve
millet ittifakının üzerinde ittifak ettiği Cumhurbaşkanı mı? Onunla beraber
ittifak ortaklarına verilecek Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak
kurulacak bir koalisyon mu ülkeyi yönetecek? 6 partiden oluşacak bir koalisyon
bu ülkeyi nasıl ittifak ve ahenk içinde yönetecek? Mesela bu 6 parti hangi
ilkelerde ve politikalarda buluşacak? Millet ittifakı tarafından seçilecek olan
Cumhurbaşkanı “ben yetkilerimi
kullanmıyorum veya devrediyorum” demeyi kabul edecek mi? Bir başka can yakıcı
sorun da “Anayasa buna yani yetkilerini
kullanmayan veya devreden bir Cumhurbaşkanına müsaade edecek mi?”