Dolar (USD)
35.34
Euro (EUR)
36.46
Gram Altın
3021.03
BIST 100
9890.76
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Semantik Değişim

Bugün birçok kavram, kapitalizmi işin içine dahil etmeden analiz edilemez. Batı’da erken zamanda gözlemlenen sermaye birikimi, başka bir takım gerekirlikler ile birlikte günümüzdeki kapitalist formunu kazanmıştır. Klasik sanayileşme devriminin ardından, farklı krizlerle birlikte kendisine alan açmaya devam eden kapitalizm, insanın nefsi talepleriyle de uyum içindedir.

Türkiye’deki politik kategorileşme sağ ve sol şeklinde devam ederken, 1970’lerden itibaren İslamcılık da buna eklendi. Fakat sol açısından bakıldığında, sol olmayan herkes sağcı idi. Sağcılar kendi arasında alt kategorilere sahip olmakla birlikte, özelde sola karşı konumlandırılmış olarak kendilerini görüyorlardı.

Türkiye solunun serencamı oldukça ilginçtir. Aslında dünyaya itiraz bağlamında çok önemli şeyler söylemekle birlikte, Türkiye topraklarına değebilme bağlamında yaşadığı meşruiyet sorunları sebebiyle bir karşılığı oluşmadı. Dünya ölçeğinde Marksistler hem entelektüalite hem de siyaset açısından ciddi bir muhalefet oluşturmuşken, bunu Türk solunda bulmak pek mümkün değildir. Bugün de siyaset açısından meşruiyet çerçevesi açısından sorunları devam etmektedir.

68 kuşağı hareketlerinin ardından Türkiye’de de sol hareketlerin güç kazandığına tanıklık edildi. Bu siyaseten olduğu kadar entelektüel olarak da böyle idi. Esasen Türk solu entelektüellik olarak ciddiye alınmakta idi. Bunun sebeplerinden birisi, Türk solundaki entelektüellerin siyaset, kültür ve toplumsallığın merkezinde bulunmasıdır. Fakat yerlilik en önemli problem olarak hala devam etmektedir.

Bugün gelinen noktada, Türk solu “merkez”in daha önce sahibi olmaktan dolayı, “merkez”in mülkiyetinin kendisine ait olduğunu açık ve örtük biçimde ifade etmeye devam etmektedir. Bu sebeple üstenci pozisyonunu korumaya çalışmakta, fakat asıl problemini halletme yolunda adım atmakta istekli görünmemektedirler.

İslamcılar da hem entelektüel hem de politik alana 1970’lerde dahil olmaya başladılar. Fakat İslamcılar doğrusu bugün gelinen noktada ve özellikle entelektüel alanda bir başarısızlığı yaşamaya devam etmektedirler. Doğrusu bugün İslamcılar her bakımdan tipik bir sağcı olarak davranmaya devam etmektedirler. Bu bağlamda solcuların, “sol” olmayan herkesi “sağ” olarak görmesini de haklı çıkarmaktadırlar.

Bu minvalde sol ve İslamcıların birlikte kapitalizm üzerine yoğun eleştiriler getirerek bir tavır koymaları mümkün olabilirdi. Fakat bu birkaç sebepten mümkün olamadı. İlkin, her iki kategoride de ciddi kapitalistleşme süreci yaşandı. İslamcılarda kapitalistleşme süreci daha yoğun olarak işlemiştir. İkincisi, her iki kategorinin söylemleri birbirleri tarafından dinlenmedi. Geçmişte yaşanan mahrumiyetler, yenilerde sınırsız tüketime doğru evrilmiş görünmektedir.

Ama daha da ötede kapitalizm kendi ömrünü yeni tanım ve içeriklerle uzatmaya çalışmaktadır. Bir kere şunu belirtmeliyiz ki, kapitalizm geniş insan yığınları lehine işleyen bir sistem değildir. Kapitalizm tarihine baktığımızda, sürekli krizlerle alan açmaya çalışan ve kendisini büyüterek alan açarken ortaya çıkan faturayı da geniş sınıflara kesen bir yapının karşımıza çıktığını görürüz.

Söz gelimi; kalkınma ve büyüme denilen büyülü kavramlar üzerinden insanlar kendi gelirlerinin yükseleceğini düşünmektedirler. Halbuki sınırsız üretim ve tüketim burada belirleyicidir. Üstelik kalkınma kavramının başına getirilen “sürdürülebilirlik”, bölüşüm ve ekolojik problemleri gidermediği gibi derinleştirmektedir.

Anlaşılmaktadır ki, küresel ölçekte kapitalizm sözlüğü kavramları yeniden tanımlayıp içeriklendirerek önemli bir mesafe katetmiştir. Dolayısıyla atılması gereken adımların başında, kavramların semantik olarak yeniden tanımlanması gelmektedir.