Selda Bağcan'a yakışmadı
Bu topraklar öteden biri barışın ve hoşgörünün
topraklarıdır. Hamurumuzda var; farklı inançlara, farklı renk, ırk ve görüşlere
hoşgörü ile kardeşçe birlikte yaşamak var. Tersini düşünenleri ise fitne ve
fesat çıkarmakla eşdeğer kabul ediyoruz.
Halden
anlamamın, sevmenin, düşenin ellinden tutup kaldırmanın yeridir bu topraklar. Tebessümün
sadaka olduğu sadece bizim inancımızda var. Ancak, kendi değerlerimizi
kaybettikçe hissizleşip duyarsız ve değersiz yığınlara dönüşüyoruz. Toplumda
hısım ve akrabalık, arkadaşlık ve dostluk bağları zayıflıyor. Ayrışma, kavga ve
şiddet artış gösteriyor. Böyle bir ortamda ‘hava
alamıyoruz, adım atacak halimiz kalmadı’ çığlıklarını duymak üzüyor bizi.
Sanki
İslam’ın yasakladığı ne varsa inadına yapılıyor. Oysa İslam edep ve hayâyı
emrediyor İnadına Cadde ve sokaklarda çıplaklık örnekleri sel olmuş akıyor. Hz. Mevlana der ki, “Ademoğlunda edep bulunmazsa; o adem değildir.” Bu cümlenin özeti
şudur, insanı hayvanlardan ayıran hayâ ve ar damarıdır. Ar damarın çatlamışsa hayvandan
daha aşağı oluyorsun! Özetle, kişiye ruh ve değer veren hayâsı ve
edebidir. Edepsizlik hayvanidir, edep ise imanın gereğidir ve yokluğunda ise insan
olma vasfını yitiriyorsun.
İslam nikâhsız ilişkiyi kesin zina kabul etmiştir. Bu ilahi gerçeğe
rağmen kötülüğün temsilcileri nikâhsız yaşamı ve sapık ilişkileri meşru gösterip
yaygınlaştırıyor. Kurulan tezgâhlar ile namuslar kirletiliyor ve birçok kadın
bu yüzden kendi hayatına son veriyor ya da şehvetli elleriyle doğurdukları
bebeklerini öldürmek zorunda kalıyor. Geçen günlerde ekranlarda çöp kutusuna
atılan bir bebeğin görüntülerini izlerken kendi insanlığımdan utandım.
Örgütlü kötülük için kimler mi kullanılıyor dersiniz; mankenler.
Bazı sanatçı, sazcı ve sözcü, şarkıcı kılığına girmişler. Hiçbir insani ve ahlaki
sınır tanınmayıp çıplaklar kampındaymışlar gibi uluorta edepsizleşebiliyorlar. Şener Şen haklı: “En
namuslu sözler, en namussuzların dilinde..!” Cengiz Aytmatov da, aklı
karışıklar için, zihni bulandırılmış, benliği ile Batı’ya bağımlı, kendi inanç
ve değerlerine karşı olanlar için “Mankurt” kavramını kullanır. Yerden göğe
kadar haklı değil mi?
Anlayacağınız
toplum hızla çürüyor. Bu sel her kesimi boğuyor. Acılarımız, dert ve kalp yükümüz
bu nedenle artıyor. Bir kez daha hatırlatmış olalım, Eğer, ahlakı
kaybederseniz bir daha asla bulamazsınız. Bu yüzden biz tarafız. İyiliğin, insanlığın, ahlak ve edebin
tarafıyız. Hak’tan ve hakikatten yana tavır koyuyoruz. Küçük bir kıvılcımın
büyük yangınlara dönüşebileceğinin farkındayız çünkü.
Evet, küresel popüler kültür dedikleri şey olanca
ısrarı ve şirretliği ile değerlerimize, inancımıza ve kültürümüze saldırmaya
devam ediyor. İnsanda şiddet, kötülük ve saldırganlık duygusunu artırıp bireyi
ve toplumumuzu olumsuz etkiliyor. Yani kötülük sadece kişiyi etkilemiyor örgütlü
hale gelince dünyayı yakıp yıkıyor.
Bilin ki, iyilikle kötülük bir olmaz ve asla uzlaşmazlar. İkisi birden aynı bünyede bulunmaz. Biri aktif ise diğeri pasiftir. Birinin hâkim olduğu yerde diğerinin sesi kısılmıştır. İyilik su, kötülük ise ateştir. İyilik yapıcı, kötülük ise yıkıcıdır. İyilik yaşatır, kötülük ocak söndürür. İyilikler arttıkça toplumun huzuru artar.
Konuyu bitirirken şu konuya da bir iki cümle
ile değinmek istiyorum.
Selda Bağcan, türkülerle ruhumuza ve kalbimize dokunan önemli bir sanatçıdır. Bir değerin, bir yaşam ve kültürün önemli temsilcilerindendir. Anadolu kültür ve birikimini, Anadolu’nun güçlü sesini temsil ediyor. Bu yüzden kendisini çok sevip ve önemsiyoruz.
Ancak geçen günlerde benim gibi birçok insanın
üzüldüğü bir şey oldu. Yaşam tarzı ile toplumumuzu temsil etmekten çok uzak, zaman
zaman da elinde sigara gibi yasaklı madde görüntüleri ile kötü örnek olan sözde
sanatçı diye ön plana çıkarılan biri ile düet yaptı. Buna kim aracı oldu
bilmiyoruz ama bu düeti Selda Bağcan’a yakıştıramadık. Bu görüntüler benim gibi
toplumumuzun bedeninden çok ruhunda sızıya neden olmuştur.