Selçuk Bayraktar bir idealin dehası
Çocukluğumdan beri okumayı çok severim. Okumak büyük bir keşif, kitaplar dosttur, insana güven veriyor. Ali Şeriati okuduğum yazarlardan biridir. İslam’ın “oku” emrine atıf sözü hâlâ beni etkiler: “Okuyun, diyor okuyun. Çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.”
Çocukluğum renkli geçti. Kâğıttan gemiler yapmak ve
leğende yüzdürmek sevdiğim şeyler arasındaydı. Arkadaşlarım arasında uçak,
tank, otomobil yapanlar vardı. Bir gün gerçeklerinin yapılacağının düşünü
kurardım ve bugün hayal gerçek oldu.
Aklım erdikçe eğitim sistemiyle gençlerin yaratıcı ve üretici
yönlerinin köreltildiğinin farkına vardım. Batılılaştırma serüveni mimarları
her şeyi önceden ayarlamıştı. Balık tutmayı denemektense ödünç almaya
alıştırılmıştık. Buna bir tür türbülans hali diyebiliriz.
Toplumun zihin yapısına “bizden bir şey olmaz, bir şey icat edemeyiz, üretemeyiz” formatı
atılarak öğretilmiş çaresizliğe
alıştırılmıştı. Buna Maymunlaştırma
hipnozuna maruz kalınmak da diyebiliriz. Korkak, ürkek, cesareti kırılmış,
üretmeyen ve itirazsız Batı bağımlısı bir zihnin uzun süre gitmeyeceği de
biliniyordu.
***
Önce özgüven aşılandı. Her türlü destek verildi ve bunun
karşılığında da pırıl pırıl gençler ortaya çıktı. Başarılar
taçlandırıldı. Sanırım şu cümleyi kurmak abartılı olmaz, Batı’ya ve
Batı bağımlısı düzene karşı çıkanların en başında Erdoğan geliyor. Batı
karizmasına büyük çizik atmakla kalmayıp onların içimizdeki tabyalarını söktü.
İçimizdeki adamlarını ve hainleri tasfiye etti. Tam temizlik zaman alacak ama başaracağız.
Bunu Erdoğan’dan başkası yapamaz.
“Dünya beşten büyüktür” “one minute” gibi
Batı eleştirisi öyle her liderin cüret edebileceği bir şey değildir. Bu açıkça
Batı’ya meydan okumadır. Bunu zeki, cüretkâr, korkusuz, statükoya başkaldıran
ve maymunlaştırmaya karşı çıkan büyük lider Erdoğan yaptı. Teknoloji dâhil Batı
ile her alanda dişe diş mücadele etmek geleneğini yeniden kazandırmış oldu.
Milletimizin özgüveni yerine geldi ve başarabileceğimize inandık ve
başarıyoruz.
***
Evet, ülkemiz Erdoğan ile birlikte zihinsel gelişmeyi,
büyük düşünmeyi başardı. Öğretilmiş
başarısızlığın aşılması ile birlikte deha gençler ortaya çıktı. İcat etmeyi
ve üretmeyi başardılar. Selçuk Bayraktar
bu gençlerin en başında geliyor. O, İHA ve SİHA alanında bir dehadır. Onu örnek
alan yeni mucitler ve yeni Vecihi Hürkuş’lar yetişiyor. TEKNOFEST bu gençlerin
altyapısı ve okuludur.
Selçuk Bayraktar’ın izinde Dünya’da iz bırakacak
mucitlerimiz var. Türkiye artık kendi otomobilini, tankını topunu, gemisini,
füzesini üretecek duruma gelmiştir. En büyük kazancımız yeniden kendi ilim ve
bilim insanlarımızı keşfediyoruz. Tarihte Jeodezi biliminin kurucusu ve
gökbilimi çalışmaları ile ün kazanan Biruni’leri,
Astronom, Matematikçi ve Dil Bilimci Ali
Kuşçu’ları, Mekanik Bilimlerinin Kurucusu ve dünyada ilk otomatik
robotu üreten El-Cezeri’leri, matematik ve astronomi bilimi
çalışmalarıyla ünlenen bir Osmanlı Dâhisi Takiyüddin’leri ve Mirim
Çelebi’leri, uçuş rekortmeni ve ilk Türk uçağının mucidi Vecihi
Hürkuş’u örnek alan pırıl pırıl gençlerimiz yetişiyor.
Farabi’ler, Mimar Sinan’lar, modern kimyanın kurucusu Cabir
Bin Hayyam’lar ve bu çağın ünlü Türk bilim insanı Aziz Sancak’lar,
matematikçi Cahit Arf’lar bu gençler arasından çıkacaktır. Tekrar
edelim, TEKNOFEST bunun bir adımıdır. Zamanla büyük koşuya dönüşecektir.
Endişemiz bu büyük koşunun bir
gün kesintiye uğratılmasıdır. “Biz dostlarımızla iktidar olacağız” diyen
muhalefet bu büyük koşuyu tersine döndüreceğini inkâr da etmiyor.
Bu ne anlama geliyor?
Ülkemizi yeniden türbülansa
sokmak demektir. Türkiye’nin Batıya bağımlı olacağı günlerin geri geleceği
demektir. Hatırlayanlar bilirler ki, eski muhalefetin görevi ülkemize tek çivi
çakmamak, iş yapmamak ve yaptırmamaktı. İnşallah o günlere dönmeyiz.
Allah korusun.