Selam olsun Tanpınar'a
Ahmet Hamdi Tanpınar (23 Haziran 1901-23 Ocak 1962), düşünce dünyamıza çok yönlü katkılarda bulunmuş önemli bir yazardır. Tanpınar’ı 59. ölüm yıl dönümünde anıyoruz. Tanpınar insana, hayata ve mekana dair anlamlı söz söylemek için sınırları zorlayan ciddi bir düşünürdür. Tanpınar’ı insanın, hayatın ve mekanın ruhunu arayan düşünür olarak anlayabiliriz. Ruh sahibi bir varlık olduğumuzu ve dışımızdaki dünyayı ruh sahibi bir varlık olarak idrak etmemiz gerektiğini Tanpınar’dan öğreniyoruz.
Tanpınar, insanı tabiattan, toplumdan, mekandan ve ruhtan izole olmuş bir varlık olarak düşünmemektedir. Tanpınar, insan olmanın bütün kainattan sorumlu olmak anlamına geldiğini söylemektedir: “Bence insan, her şeyden önce mesuliyet duygusudur. İnsan olmak itibarıyla bütün kâinattan mesulüz.” Ona göre insan, kainatın bir parçasıdır. İnsan, kainat gibi oluş halinde bir varlıktır. İnsan, tabiatla, zamanla, mekanla, insanlıkla dinamik ilişkisi olan ruh sahibi bir varlıktır. Tanpınar, saat metaforu üzerinden insan-mekan-zaman ilişkisini şöyle anlatmaktadır: “Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki zaman ve mekan, insanla mevcuttur.” İnsanın tabiatla, zamanla, mekanla ve insanlıkla ilişkisi hoyratça ve kabaca olmamalıdır. Tanpınar, zamanla, mekanla ve tabiatla estetik nitelikte nasıl bir ilişki kurabileceğimiz sorununu derinlikli bir şekilde gündeme getirmektedir. Günümüzde tabiata, canlılara, zamana ve insanlığa yapılan hoyratça muamelelerin bedelini çok ağır bir şekilde ödemekteyiz. Tabiatla, zamanla ve mekanla estetik ilişkiler kurma konusunda insanlık olarak başarısız olduğumuzu itiraf etmemiz gerekmektedir.
Zamanla olan ilişkisini “Ne içindeyim zamanın/Ne de büsbütün dışında" dizesiyle ifade eden Tanpınar, hayatla, zamanla, mekanla ve tabiatla hem içeriden ve hem dışarıdan biri olarak estetik bir ilişki kurmak şeklinde çetin bir meydan okumayı önümüze koymaktadır. Tanpınar’a göre sanat, tabiatı, hayatı, zamanı ve mekanı yeniden tecrübe etmek ve üretmek çabasıdır: “Hakikî sanatkâr bozarak yapar. Kendinden evvel mevcut olan his ve hayal tarzlarını aynen kullanan sanat eseri ölü bir eserdir.” Hayat tekrar olmadığı gibi, sanatta tekrar değildir. Taklit ve tekrar edilen hayat, estetiğini yitirmiş hayattır. Sağ-sol, doğu-batı şeklinde klişe ideolojik kurgulara kendisini hapsetmeyen Tanpınar, sürekli olarak sınırlarını aşmaya çalışan bir yazardır. Zamanın dışında olmadığı gibi içinde olmayı da reddeden Tanpınar, aslında zaman ve mekan sınırlarının ötesine bakmaktadır.
Tanpınar, bugünü yaşayan biridir. Bugüne ve geleceğe bakan bir düşünce dünyasına sahip olan Tanpınar, tam bir moderndir. Tanpınar, modernlik adına geçmişten kopan biri değildir. Tanpınar, zaman ve mekanda yeni bir terkibi savunmaktadır. Yaşanılan bugünde meydana gelen gelişmelerin ve ihtiyaçların farkında olunması gerektiğini savunan Tanpınar, geçmiş birikimin verimli ve yapıcı bir şekilde kullanılması gerektiğini düşünmektedir. Hayat, tabiat, zaman ve mekan arasında süreklilik ve bütünlük olduğunu düşünen Tanpınar, gerçeklikten hiçbir zaman kopmamak gerektiğini dile getirmektedir. Tanpınar, düşünce dünyasını “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek” şeklinde ifade etmektedir. Tanpınar’ın entelektüel ufku, açık, gerçekçi, gelecekçi, yapıcı ve yaratıcı niteliklere sahiptir.
Tanpınar, tabiatla ve hayatla estetik ve barışçıl nitelikte bir ilişki kurma mesajını bize vermektedir. Tanpınar, tabiata ve hayata selam yollayarak tabiatı ve insanlığı estetik bir şekilde anlamanın yolunu şu ölümsüz şiirinde bize göstermektedir. “Selâm olsun bizden güzel dünyaya/Bahçelerde hâlâ güller açar mı?/Selâm olsun sonsuz güneşe, aya/Işıklar, gölgeler suda oynar mı?/Hepsi güzeldi kar, tipi, fırtına/Günlerin geçişi ardı ardına/Hasretiz bir kanat şakırtısına/Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?/Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan/Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan/Dönmeyen gemiler olduk açıktan/Adımızı soran, arayan var mı?...”
59 Yıl sonra Tanpınar’ı, tabiatı, hayatı ve insanlığı selamlamak suretiyle anlayalım ve analım.