Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Eylül 2012

Şekerci Han'a kamuoyu desteği aranıyor

SABRİ GÜLTEKİN

Geçtiğimiz günlerde bir TV kanalında Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir beyanat veriyor. Heyecanı, mimik ve ses tonuna yansıyor. Başkan, Fatih'teki tarihi Şekerci Han'ın kamulaştırılması için "kamuoyu" desteği istiyor. Bazı rantabl bölgeleri birer birer dize getirerek kamulaştırmayı başaran Demir, Fatih Sultan Mehmed'in vakfiyesi olan Şekerci Han konusunda ezim ezim eziliyor. Sayın başkan halk size desteğini vermiş, başının tacı yapmış. Görsel ve yazılı medyadan medet ummaya ne hacet? İlle de"medya desteği olmadan elimi taşın altına koymam" diyorsanız, Şekerci Han'ın hikayesini kamuoyuyla bir kez daha paylaşarak size destek çıkalım.

***

Yapılar şehirlerin ruhunu temsil ederler. Ne kadar etkilenirseniz, o kadar seversiniz yaşadığınız yerleri. Kendinizi ondan sayarsınız veya nefret edersiniz. Sevgi yaşatır, nefretse yavaş yavaş öldürür; hem kendinizi hem de yaşadığınız yerleri.

Yüzyıllardır bu sevgi ve nefret saikleri arasında nefes almaya çabalayan İstanbul; hem doğunun hem de batının en nadide varlıklarını miras olarak hala saklıyor. Geçmişten haberler verebilmek için bağrında barındırdığı "ruh"ları rüzgarlardan, yağmurlardan ve insanlardan koruyor. Medeniyetlerin, beşiğinde büyüttüğü kültürlere "analık" yapıyor. Bir kapısı doğunun, bir kapısı batının sonsuzluğuna açılıyor.

Öyle olmasa, Fatih Sultan Mehmed hiç gönül koyar mıydı "kültürlerin anası" İstanbul'a? Gönlünü koyduğu beldeyi fethedip, yakar mıydı bugün hala İstanbul'u aydınlatan kandillerini? Üstelik müjdeli fethin halesi 7 tepeden de görülmeliydi.

Anadolu'nun en maharetli ustaları, yağız delikanlıları toplaştı kutlu bir mekan inşa etmek üzere. Mimarbaşı Sinaüddin Yusuf bin Abdullah'ın besmelesiyle vuruldu kazmalar temellere. "Manevu00ee nişan"ın temelleri yükselirken, bir de yüz odalı han yaptırıldı sılasını terk eden yiğitlere.

Burada ihlasla doyurulan bedenler; temelden, aleme kadar 8 yıl boyunca yol aldılar. Yontulmuş taşlarla, fırınlanmış ağaçlarla mabedi bezeyip, kubbesine ayetlerle nefes verdiler. Vakıf Medeniyeti'ne bir taş koymanın huzuruyla sonra Şekerci Han'a döndüler. Defalarcau2026 Fatih Camii (1462-1470) bitti, erenler Şekerci Han'ı terketti. Ve o han, yeni misafirlerini karşılamak üzere hatıralarıyla başbaşa kaldı.

***

Şekerci Han, Osmanlı'nın son dönemlerinde Osman Kemalu00ee Efendi, Neyzen Tevfik, Mehmed u00c2kif, Eşref Edip, Celalettin Ökten başta olmak üzere birçok münevver ve entelektüelin sohbetlerine ev sahipliği yapar. u00c2deta dönemin kültür merkezi haline gelir. Fakat 1907'de bir şahsiyeti misafir eder ki, bahtiyarlığını onunla zirveye taşır. Gazetelerin "Şarkın yalçın kayalıklarından bir ateş pare-i zeka, İstanbul afakında tulu00fb etti" diye haber verdiği bu misafir, daha sonraları "Bediüzzaman" namıyla anılacak Said Nursi'den başkası değildir.

İlim meclislerinde, İstanbul sokaklarında Said Nursi tarafından Şekerci Han'ın kapısına asılan "Burada hiçbir sual sorulmaz, her suale cevap verilir" tabelası konuşulmaktadır. Zor sorularına cevap arayanlar; Fatih Camii Börekçi Kapısı'ndan çıkılınca ilk soldan devam eden İslambol Caddesi'nin üzerindeki Şekerci Han'a koşmaktadır. Alınan doyurucu cevaplar sayesinde, hem Said Nursi'nin hem de Şekerci Han'ın ünü kulaktan kulağa yayılmaktadır.

Ta ki, Said Nursi burayı terk edene, Osmanlı çökertilene kadar...

Bu süreçten sonra diğer vakfiyeler gibi Şekerci Han'ı da kötü günler beklemektedir. Tek Parti dönemine gelindiğinde bütün vakıf taşınmazları gibi Şekerci Han da cebinde üç-beş kuruşu olana pay edilir. "Ağlayanın malı gülüne fayda etmez" sözü gereği buraları alanlar da bir fayda göremez.

Said'in çocukluğunda rüyasını süsleyen "Burada hiçbir sual sorulmaz, her suale cevap verilir" tabelasının indirildiği devasa kapının boynuna "dikkat köpek var" yaftası asılır.

Zamanla camları kırılır, duvarları yıkılır, sıvaları dökülür, han meydanını pislik götürür, farelere gün doğar. Çevredeki dükkanların deposu haline getirilir, şeker gibi muhabbetlerin yapıldığı bu ata yadigarı han; şu dönemler "yalnızlığın kralı"nı yaşıyor. 500 yıl ötesinden bizlere haber veren bu kültür mirası, bir şeyleri "görünmez kılmak" isteyenler tarafından maskeleniyor. Maskeler düşmedikçe de görmemek yok saymayı kolaylaştırıyor.

Şekerci Han'ın bulunduğu durum; mekanın hafızasını bir daha geri gelmeyecek şekilde yok etmeye yönelik eylemlerin kuşatması altında. Medeniyetimize dair ne varsa; çeşmeler, camiler, saraylar, hanlar, hamamlar, köprüler vs hepsi iğdiş edilmiş vaziyette.

Kentsel dönüşüm adı altında mekanları dönüştürme eylemine girenler; vitrinlerdeki "teşhirci anlayış"ı normalleştirme kıvamına getirdi. Vitrinlerin arkasında dönüşüme direnenler ise; ayak sinirlerine darbe yemiş bir cengaver gibi çökmemeye direnmekte. Fakat bu şehrin emanetçileri bir taraftan "pansumanla kaybedecek zaman yok" diye beyanatlar verirken, diğer taraftan hala tedaviden ziyade "makyaj"larla uğraşmakta. İstanbul'un "makyajlanan yüzü" güzel amma, ağzının içindeki "bakımsızlıktan çürüyen dişler"i dökülmekte. Oysa "vicdan mahkemesi"ne hesap vermek isteyenlerin hala günahlarını sildirebilecekleri zamanları var! Şayet vicdanları ihtiraslarına yenik düşüp ölmemişse!..

***

Sonsöz; Şekerci Han, Ali Emiri Kültür Merkezi'nden sonra yeni bir kültür merkezi olarak Fatih'e kazandırılabilir. Said Nursi'ye hürmeten; Said Nursi Kültür Merkezi veya bu mekanın müdavimlerinden Millu00ee Şairimiz Mehmed u00c2kif Ersoy'un anısına; Mehmed u00c2kif Ersoy Kültür Merkezi adı verilebilir. Ya da hanın ilgisizlikten çökmesine göz yumup, İskenderpaşa Halk Pazarı'nın yerine kurulan "Historia" gibi janjanlı markaların vitrinleri süslediği devasa ve kimliksiz bir Alışveriş ve Yaşam Merkezi'ne dönüştürülebilir!?..

Haydi sayın Mustafa Demir, söz bitti; şimdi icraat zamanı.