Şeker bayramı!
Değerli okurlarım yaşımız müsait. Cumhuriyetimizin son yarım yüzyılını iyi kötü hatıraları ile bizzat yaşamış bir vatandaşım.
Bugün birçok insana garip gelecek sayısız yaşanmışlıkların canlı
şahidiyim.
Şeker bayramı algısı, bunlardan sadece bir tanesi.
Bu ülkede son on yıllar içerisinde adı giderek gerçeğine
doğru değişerek oruç tutanların bayramı olarak anılmaya başlanan Ramazan Bayramı,
hâlâ kafası eskilerde kalmış birçok vatandaş için algısal anlamı ile şeker
bayramıdır ve bedavadan tatildir.
Bu gerçekliğe bizim mahallede, bu kadarı da olmaz yahu dense
de gerçeğin ta kendisidir.
Yıllarca dinimizi, afyon gören mâlûm zihniyetin baskıcı
uygulamaları ile omurgası yamuk yumuk olmuş büyük çoğunluk olmamıza rağmen, nerede ise
günümüze kadar devam eden azınlığın çoğunluğa tahakkümü için birileri yeniden bir
daha kollarını sıvadı ve olmazı oldurmaya çalışıyor.
Uyanmazsak ve uyandırmazsak maalesef bu olmaz bir kez daha
oldurulacak.
Oruç tutanlara Rabbimizin hediyesi olan bu bayram ile ilgili
başka yaşanmışlıklar da var.
Değerli okurlarım oruçla madden ve manen temizlendik,
nefislerimizi dizginledik.
Bayramla birlikte eski tas eski hamam demeyelim. Beden ve ruh
sağlığımıza kazandırdıklarımızı kaybetmeyelim diyerek, Ramazan Bayramı’mızın
birliğimize dirliğimize bütünlüğümüze vesileler oluşturmasını diler hayırlı
bayramlar der bayramımızı tebrik ederim.
Dede ne
yapmak istiyor?
Malum seçim sathı mailindeyiz.
Aklar karalar giderek daha netleşiyor.
Oyunda oynaşta olanlarla, devletine milletine daha nelere
yaparım diyenlerin ayırt edilmesinde seçimler ülkemiz için büyük bir fırsat.
Seçimler yapılmasa, geçmiş yıllarda bizde ve günümüzde bazı
ülkelerde olduğu gibi formaliteden yapılsa idi ülkemiz bu kadar gelişemezdi.
Seçim ve sınavın önemine sıklıkla atıfta bulunmamın birçok
sebebi var ama en önemlilerinden bir tanesi yanlışta ısrar edenlere dur denmesi.
Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllardan nerede ise günümüze
kadar, millet olma çimentomuzun ana unsuru olan dinimizden diyanetimizden
uzaklaştırılmamız bugün karşımıza kürt kimliği ile çıkan bir güruhu getirdi.
Marksist lâdini bir parti başımıza musallat oldu.
Çanakkale’de yan yana, diz dize devlet millet için Allah
Allah nidâları ile küffara karşı savaşan dedelerimizin mezar taşlarını
okuduğumuzda demek istediğim daha iyi anlaşılır.
Orada Türk-Kürt, Alevi-Sünni veya başka başka meşrep mezhep
ve etnisite yoktu.
Din çimentosu tüm unsurların üzerinde müthiş bir yapıştırıcı
olarak İlâ-yı kelimetullah insanımızı
kaynaştırıyor ve araya nifak şikak ve ayrılık tohumlarının
filizlenmesine müsaade etmiyordu.
Birileri kabul etse de ben Kürt sorununu kabul etmezken, dedemiz
yeni bir sorunun fitilini ateşledi.
Alevi etnisitesi.
Nereden çıktı bu şimdi.
Yıllardır et tırnak olmuşluğumuz mu iğfal edilmek isteniyor?
Böl parçala yut diyenlerin yeni bir taktiği mi?
Soruların ardı arkası kesilmez kesilmesine de, bu açıklamayı
dedemiz yapınca insanın aklına başka şeyler gelmiyor değil.
Acaba diyorum.
Dedemiz seçimleri kaybedeceğini düşünerek “Nasıl olsa
partimin de başında kalamam o zaman şimdiden kendime yeni bir yol mu açayım”
dedi.
Dede konuşunca iki kez değil üç beş kez düşünmek lazım.
Dedemize şunu hatırlatmak istedim: “70’li yıllarda Türkiye Birlik
Partisi vardı. Kendinizi sınıflandırdığınız kesimin partisi olarak siyaset
hayatımıza girmiş ancak daha sonra millet hamurundan parça koparamayınca
faniler zümresine karışmıştı.”
Acaba dedemiz fani olmamak için geçmiş bir faniden medet
umarak böyle bir yolu tam da seçime günler kala açarak kendi bekâsına mı yol
açıyor!..
Dedim ya dede bu.
Açıklamalarını dikkatli takip etmeliyiz.
Bugüne kadar çok çamlar devirdi, çok çınarları kuruttu.
Gafları ve lâfı güzafları ile çok insanımızı güldürdü.
Ama kocaman bir gerçeklik daha var.
CHP gibi kökü kömeci belli kaya gibi sağlam bir partide, ne kök ne kömeç ne de kaya parçası bıraktı.
Tarumar etti.
Koca koca zannettiğimiz adamlar karşısında birer cüce olup
el etek ovuşturmaya devam ediyor.
Önümüzdeki günlerde yaşanacakları ben de çok merak ediyorum.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.