Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.96
Gram Altın
2451.62
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Şubat 2022

Şehrin Hakkı

Şehirlerin üstümüzde hakkı vardır. Eli kalem tutan herkes doğup büyüdüğü beldeleri, şehirleri muhakkak yazmalıdır. Bu sayede o şehirlerin sosyal ve kültürel değerleri gelecek nesillere taşınır; menkıbeleri, efsaneleri, hikâyeleri, kıssaları, hatıraları, türküleri, atasözleri, deyimleri, yazılı ve sözlü verimleri geleceğe intikal eder. Bu konuda örnek bir şahsiyet olan, şehir çalışmalarında öncülük eden, birçok ilimizin şehrengizini kaleme alarak gönüller kazanan Kâmil Uğurlu Beyefendi, şimdi de Konya Hâtıratı’nıilim hayatımıza kazandırmış bulunuyor. Muhterem edibimiz, İdealKent Yayınları’ndan okuyuculara ulaşan bu eserinde, Konya’mızın abide şahsiyetlerini, köklü tarihini, edebiyat çehresini ve irfan hayatını buluşturuyor.

İyi bir şair olan yazarımız, doğup büyüdüğü ve yaşadığı Konya’nın neredeyse bütün güzelliklerini bir çiçek demeti gibi okuyucunun önüne seriyor. Eser, “Biz Aladağ kökenli bir Türkmen ailesiyiz. Anadolu’da binlerce benzeri olan bir aile.” diye başlıyor. Ve ailenin serencamı sayfalar boyunca gözümüzün önünden geçiyor. Satırların sürükleyiciliğine eski Konya evlerinin olağanüstü güzelliğini yansıtan fotoğraflar ekleniyor. Önce bilye oynayan, sonra şiir okuyan çocuklar! Şehrin bağları, mesire yerleri, camileri, medreseleri, çarşıları, çeşmeleri, tarihî lokantaları ve tandırlarıresm-i geçit hâlinde. Eski Ramazanlar, bayramlar, düğünler ve sünnet merasimleri anlatılıyor. Ladikli Ahmet Ağa gibi mümtaz âriflerden, âlimlerden ve şairlerden teferruatlı biçimde bahsediliyor.

Üstün medeniyetimizin tezahür ettiği seçkin şehir Konya’mızın tarihi ile Kâmil Uğurlu’nun yaşadıkları, kaynaşarak okurun önüne sofra gibi açılıyor. Eserin sonunda sürprizle karşılaşıyoruz: “Sühey Ünver Hoca’nın Not Defteri.” Konya Hâtıratı, büyük evliya Mevlâna Hazretlerinin kokusunu taşıyor. Konyalı olsanız da olmasanız da eser size hitap ediyor. Kim bilir belki de kitabı okuyup bitirenler, oturup kendi şehirlerini yazma ihtiyacını hissedeceklerdir. Herhalde kitabın en büyük iyiliği de, bu teşvik edici ve yönlendirici rolü olacaktır.

Kâmil Uğurlu’nun ikinci eseri Arif Ağa’nın Tuz Değirmeni adını taşıyor. Bir Türkmen ailesinin sıradışı hikâyesini yine usta yazarımızdan okuyoruz. Anadolu ruhunu taşıyan ailenin yaşayışı bize aşina. Her ferdiyle sanki ünsiyet etmişiz gibiyiz. Hayatın zorluklarını ve acılarını göğüsleyen, kederi ile sevinci birlikte yaşayan, azimli, gayretli iyi insanların hayat mücadelesi… Fotoğraflarla bezenmiş eserde, helale harama dikkat eden, alın teri ile kazancını kazanan ve hayırlı nesiller yetiştiren soylu ailenin mütevazı ve erdemli insanları,başlarından geçen ibretamiz hikâyeleriyle okuyucuda bir azim ve irade hissi uyandırıyor. Bu güzide eser, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları arasında neşredildi.

Şehrin Kalbine Yolculuk, Nurettin Doğan’ın eseri. Kayseri’de geçen hayatını anlatan yazarımız, “Ne zaman bir çınar gölgesine otursam, bir de çay söylesem kendimi farklı bir ruh halinde hissederim.” diye başlıyor ilk satırlarına. Şehir ve hatırat kitapları niçin çok kıymetlidir? Çünkü bizi geçmişin güzel iklimine taşıyorlar da ondan. Bugün modern hayatta unutulmuş birçok âdeti, örfü, geleneği usulca hatırlattığı için zevkle okunuyor bu eserler. Doğan da hakikaten şehre yani kalbin derinliklerine bir yolculuk yapıyor. Mihmandarımız olup elimizden tutuyor ve gezdiriyor. Envai çeşit çiçeği anlatıyor mesela. Dile gelen taşları, güz yapraklarını, kurt masallarını tasvir ediyor. Anadolu kadınlarının yiğitliğine bir kez daha tanık oluyoruz. Eski bahçelerin güzelliğini temaşa ediyoruz. Çocukluk yıllarına dair unutulmayanlar hatırlanıyor. Eski sokakların ve mahallelerin temiz kokusu hissediliyor. Büyük saadetlerin yaşandığı yoksul evlerdeki bakır eşyaları görüyor, hüznü yaşıyor, oruçların, iftarların ve sahurların tadına erişiyoruz. Harman zamanı düven süren Fadime Analar, Binnaz Bacılar, Hatçe Teyzeler ve diğerleri… Yazarımıza biraz kulak verelim isterseniz: “Siz bağları hiç badem çiçekleri açarken gördünüz mü? Sanmam. Bağ göçme zamanı henüz gelmemiştir. Çubuklar, ağaçlar yeni budanmıştır. İlkbahar gelmiştir oysa Erciyes’in eteklerine. Toprak canlanmıştır. Gül dalları tomurcuklanmıştır. Çayır çimen bürümüştür her yeri.”

Bir başka eserde İstanbul’un tenha ve müstesna ilçesi Adalar dile geliyor. Özer Kangür’ünAdalılar Anlatıyor kitabında, İstanbul’un sayfiye yeri Büyükada, Heybeliada, Kınalıada ve Burgazada’da yaşamış olan son tanıklar unutamadıkları hatıralarını naklediyorlar. Bu sakinler arasında Bekir Sıtkı Erdoğan, Halit Refiğ, Tunç Başaran, Orhan Erdenen ve İlber Ortaylı da bulunuyor. (Adalar Kültür Derneği Yayınları) Aziz okuyucular! Üç Aylar’a bugün girmiş bulunuyoruz. Bu mübarek gün ve gecelerin milletimize, ümmetimize ve bütün insanlığa iyilikler, saadetler, güzellikler getirmesini, yeryüzündeki mazlum insanların kurtuluşuna vesile olmasını niyaz ediyorum. Gazetemiz okuyucularının kutlu ayları, hayırlı uğurlu olsun.