Şehre tutulan Ayna
"İnsan,
önünden varlıkların geçtiği bir ayna gibidir"
Pekiinsan
adlı aynanın önünden hangi varlıklar geçmiştir? Bu sorunun cevabını bulabilmek
için insan adlı aynayı seyyar hale getirip varlıkları da bir şehir olarak
düşünmemiz gerekecektir. Hal böyle olunca insan ayna, şehirler de varlıklara
teşbih edilebilir.
“Şehrin
tarihî dokusu, şehrin ruhu, şehrin geçmişteki izleri, şehirle bütünleşmiş
tarihî şahsiyetleri, şehrin velileri; şehirdeki camiler, mescitler,
kervansaraylar, kütüphaneler, kısaca o
şehirde marka değeri olan her şey insan denilen aynada bize aksedebilir.
Şehirlere ayna tutuyorsa insan, bilmelidir ki şehirlerin de aynasında kendini görecektir. Şehirle insan aynasını bilen, bunun terazisini tutan biri daha var. 16. Asırda yaşamış şair Ümmî Sinan, şehirle insanın aynasına şöyle bir terazi tutarmış:
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül.”
Diyordu. Gül seyrinde şehre varanların gül seyrinde göreceği erdem terazisi bu değil midir? Şehirlere ayna tutan şairlerin başında hiç şüphesiz hikmet şairi Yusuf Nâbi gelir. Onun Konya’ya vardığında kaleme aldığı şiirinde Mevlana vardır.
Virinceeşheb-i ma’nâya cilve-i tahkik
Hudâbilür kim olur hem-inân-ı Mevlâna
(Mana
küheylanı hakikat tecellisini verince Allah bilir ki Mevlana’nın dizgindaşı
olur)
Şair Nâbi,
öğrencisi Rami Mehmet Paşa’yı övdüğü kasidesinde şöyle bir ayna tutar.
Ki iderâyîne-yi reyine hurşîd kasem
(Ahlak kitabının
nüshası Rami Mehmet Paşa ki güneş düşüncesinin aynasına yani zekânın parlak
olduğuna yemin eder.)