Şehit yakınına küfür…
Bingöl'de bir vatandaş, İP’in HDP ile cilveleşmesini, Akşener ve Demirtaş’ın kahvaltı muhabbetini sindirememiş olacak ki; Lütfü Türkkan’a kardeşinin parçalanarak şehit olduğunu söylemiş. İP’li Lütfü Türkkan bir süre tuttuğu vatandaşın boynunu bırakırken bacısına ahlaksızca bir ifade de bulunuyor. Bacısına yapılan ağır küfrü işiten vatandaşın yüreği öfkeyle yeniden parçalanıyor. Bu yaşıma geldim bir milletvekilinin vatandaşın bacısına küfür ettiğini ilk defa görüyorum. Erdoğan yıllar önce birine “Ananı da al git!” demişti, şimdi ölü taklidi yapan siyasiler ve mütareke basını kıyameti koparmıştı: Vay!... Sen nasıl böyle dersin diye… Şimdi ise birileri Lütfü Türkkan’ı İstanbul beyefendisi yaptılar.
PKK karşısında gerçek
mücadele vererek şehit düşenler, 15 Temmuz’da küresel alçakların maşası olan
FETÖ karşısında kahramanca mücadele ederek şehit düşenler, oyun kuranları
çılgına çevirmiştir. Bu durum ise hedefe ulaşamamanın kuyruk acısı ile
bilinçaltında ki özellikle Erdoğan’a ve yiğitçe mücadele vererek şehit
düşenlere karşı mevcut olan düşmanlığı dışa vurumu oluyor. Şehit düşmanlığı ve
yakınlarına ağza alınamayacak küfür; eski Türkiye’nin yeniden var olmasına
görevlendirilmiş zavallı zevatı saldırgan hale dönüştürüyor. Verilen siparişi;
Türkiye’yi çökertme direktifini beceremeyenler, Türkiye’nin ayakta kalmasına,
hatta ilerlemesine ve bu kazanımların rahatla gerçekleşmesine kanlarıyla
katkıda bulunan şehitlere ve yakınlarına ister istemez düşman kesiliyorlar…
Allah aşkına kısa bir süreliğine düşünün; Ak Partili bir milletvekili
vatandaşın bacısına hele şehit yakınına küfür etmiş olsaydı ne olurdu? Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan kıyameti
koparır ve o milletvekilini anasından doğduğuna bin pişman ederdi. O şehit
evine gider, buğulu gözlerle defalarca özür diler, ve hüzün damlayan sesiyle
şehit için Kur’an okurdu. Ak partiye gönül vermiş insanlarımız ise o küfürbaz
milletvekilimizi tükürüğü ile boğardı. İşte Erdoğan farkı böyle bir durumda
bambaşka bir şekilde tezahür ederdi. Ama bunu Akşener gibi siyasiler beceremez,
zaten bu siyasetçilikle olamaz! Bu ruh
meselesi, yürek meselesi millete hizmetkâr olabilme düşüncesini gerçeğe
dönüştürme meselesidir. Millete hizmetkârlığı düşünemeyen, millete bu
olumlu yaklaşımı gösteremezler… Erdoğan, milletin acısıyla acılanan, milletin
sıkıntısıyla sıkılan, milletin mutluluk ve bayramıyla coşan biri ve asla
siyasetçi değil; devasa yürekli bir liderdir. Siyasetçi kibirli olur, siyasetçi kendi vekilinin kirli ağzına perde
olur, kalkan olur... Ama… Vatan sevdalısı bir lider, biz olur, millet olur,
kocaman yürek olur ve katıksız sevgilerin merkezinde yer bulur. Zaten Ak
partili bir milletvekili asla vatandaşa hele şehit yakınına küfür etmez, etse
bile Erdoğan ve insanlarımızın nefretini bulur, bizim mahallenin medyası ise
yerden yere vurur.
Gel gör ki; Lütfü Türkkan için bu saate kadar ne Akşener tarafından nede
zillet ittifakının mensuplarından kullanılan iğrenç küfür için samimi bir
şekilde tepki ve öfke gösterilmemiştir. Kendisini milletin bacısı olduğunu ilan
eden Akşener, şehit bacısına gönderilen küfre okyanus ötesine mevcut
korkusundan dolayı gerekli tepkiyi sergileyememiştir.
İmanlı ve asil kan taşıyanlar, başkalarının bacısına kendi bacısı gibi
bakar ve insan bacısına ahlaksızca bir ifadede bulunmaz! Hele o bacı şehit
bacısı ise; bırak namusuna küfür etmeyi tırnağına bile yan bakamaz.
Siyasetçinin vatandaşa küfrü hakareti sahibine, efendisine havlayan it
misali gibidir. Bu ne alçak siyasettir,
vatandaşın boynunu sıkıştırıp, bir süre sürüklercesine yürüyüp ve okyanus
ötelerinden gelen pulla namuslu hanımefendiye küfrü göndermek? Bu küfür,
Türk kanı taşıyana değil, hiç kimseye yakışmaz. Nedir bu hanımefendilerin
bacıların zavallı ve korkak insanların küfürlerine hedef olması. Hiçbir şeyden
haberi olmayan hanımefendilerin küfür sağanağına hedef olması, sözde kadın
hakları savunucularının sessiz kalmasıyla anlaşılmaz hale geliyor. Onların kulakları kendi ruhsuz
mahallelerine gelen küfre son derece hassas oluyor ve son derece orantısız güç
kullanıyorlar…