Şehit İmam Hasan el Benna (1)
Yine şubat ayı ve yine şehitler kervanı yolculuğuna devam ediyor. Aslında son çeyrek asırdır, ümmeti İslam’ın değil ayları, haftaları, adeta bir günü bile şehitsiz geçmiyor. Dolayısıyla tarihin her ayını kanlarıyla süsleyen İslam şahitleri hep vardır. Ancak onlardan isimleri tarihe altın harflerle yazılacak ve şehitlikte de imam ve önder olan sayısız şehitler vardır ki birçokları şehit ayına denk gelmiştir. “Şubat ayı şehitler ayı” deyimi de doğal olarak oradan çıkmıştır.
Elbette vatan, ümmet, mukaddesat yolunda Allah (cc) için şehit olmuş cümle şühedanın hatırası önemlidir. Dolayısıyla bu şühedanın yeni nesillere aktarılması, anlatılması, onlara örnek ve önder olarak tanıtılması da bir o kadar önemlidir. Ancak son bir asrın şehitleri içinde çok farklı bir yeri olan Şehit İmam Hasan el Benna (rh.a) bu manada daha da önemlidir. Zira o, davette bambaşka bir çığır açmış, sonunda da davaya sadakatini kanıyla imzalamış bir dava ve davet önderidir.
17 Ekim 1906 yılında Mısır’ın Mahmudiye kentinde doğan Hasan El-Benna, dini ve ilmi anlamda köklü bir aileye mensuptu. Hadis âlimi olan babasının etkisiyle, erken yaşta dini eğitim almaya başladı. 15 yaşında hıfzını tamamlayan Üstad, ilme büyük bir iştiyak duyuyordu. İlim takva ve zekâsıyla ön plana çıkan Üstad, eğitiminde de yüksek bir başarı gösteriyordu. Üniversite eğitimini aldığı Durul Ulûm’u birincilikle bitiren Üstad, ilerleyen yıllarda Müslüman Kardeşler teşkilatını kuracağı İsmailiye’de öğretmenliğe başladı.
Hasan El-Benna, Osmanlının dağılması ve Hilafetin ilga edilişinden derin üzüntü duyuyordu. Ama daha da acısı, İslam toplumunda yaygınlaşan haramlardan ve Batılı yaşam tarzı ve taklitçiliğin hızla yayılmasıydı. İç dünyasında yaşadığı bu sıkıntılar, onu bir çözüm bulmaya ve harekete geçmeye itiyordu.
Dolayısıyla daha ortaokul çağında ümmetin dertleriyle yakında ilgilenmeye başlamıştı. İşte daha Medrese yıllarında bir grup arkadaşıyla kurmuş olduğu Haramlara Karşı Mücadele Teşkilatıyla davet çalışmalarına başlamıştı. Toplumun ıslahı için, çocuk denecek yaştan itibaren çaba sarf etmeye başlamış, bunun için müsait olan her zaman, zemin ve imkânı değerlendiriyordu.
Nihayet 1928 yılında İsmailiye’de Müslüman Kardeşler Cemiyeti’ni (İhvanı Muslimin) kurdu. 6 kişilik bir kadroyla yola çıkan Hasan El-Benna (rh.a), davet çalışmalarını, derslerini, vaazlarını toplumun en alt tabakalarına ulaştırmak için yoğun bir gayret gösteriyordu. İslam daveti, kahvehanelere, oyun salonlarına kadar ulaştırılmaya çalışılıyordu.
Hasan el-Benna (rh.a) bazen olurdu ki, otuz saat içinde dört faaliyete katılırdı. Gece konferansta, gündüz seferdeydi. Yirmi yılda Mısır’ın il ve ilçeleri dışında, 4 bin köyünden 3 binini ziyaret etmiş ve davetini ulaştırmıştı. Tabi bu kolay olmuyordu. Öyle ki, bir gecede 20 küsur kahvede davete yönelik konuşma yaptığı olurdu
İhlas ve yoğun gayretler sonucu, çok küçük imkânlar ile yapılan çalışmalar Allah’ın izniyle kısa sürede İsmailiyye’nin tamamına, 1930’lu yılların ortalarına doğru ise yüzlerce şubesiyle Mısır’ın birçok bölgesine ulaşmıştı. Hasan El-Benna’nın davetine insanlar akın akın icabet ediyor ve İslam etkisi Mısır toplumunda artmaya başlıyordu.
Hasan El-Benna’nın şehid edildiği 1949 yılında Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın üye sayısının yüzbinlere kadar ulaştığı ve 2 bin küsur şubesiyle çalışmalarını sürdürdüğü, kaynaklar arasında yer almaktadır. Müslüman Kardeşler Teşkilatı sonraki yıllarda da büyümeye devam etmiş ve günümüzde başta Arap dünyası olmakla birlikte tüm İslam Coğrafyasını, hatta tüm dünyada devam etmekte olan İslami çalışmaları etkilemiştir.
Gecesini gündüzüne katarak, davetin hakkını vermeye çalışan Şehit İmam Hasan el-Benna, bir defasında yine dava uğrunda sefere hazırlık gayesiyle evine uğramıştı. Hanımı, çocuk hasta olduğu için evde kalmasını istedi. Ailesine gideceği sefer ve davanın önemini hatırlattı. Şayet çocuğu için de ecel takdir olunursa, dedesinin defin işlerini kendisinden daha iyi bildiğini söyleyerek vazifeden geri kalmamıştı.
Bir konferans ve değişik cemaatsel çalışmalar için bir şehre gitmişti. Kendisini karşılayan daha arkadaşları: “üstad neden trenin 1. veya 2. Değil de 3. Sınıf kompartımanında geldiniz?” diye üzüntülerini ifade etmişlerdi. Cevap hayli ilginç: “4. Kompartıman olmadığı için…” Bu cevap, tam da “Allah (cc) nimetini kulunun üstünde görmek ister” bahanesiyle lüks ve konfora boğulan, bu günün müteahhitleşen mücahitlerine bir cevap gibidir.