Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2957.06
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 May 2016

ŞEHİDİN ŞAHİDE MESAJI

Gözlerden uzak mazlum coğrafyamız Bangladeş'ten bir idam haberi daha... Cemaat-ı İslami'nin lider kadrosundan Mutiu Rahman Nizami'de şehadet şerbetini içti... Mutiu Rahman Nizami, Rahman ve Rahim olan Rabbinin rıza ve rıdvanına yürüdü... Hem de cesur ve vakur bir duruşla... Kendisinden önce idam sehpasına yürüyen dava arkadaşlarının geleneğini bozmadı, Şeyh Hasina'dan özür dilemektense, ipe gitmeyi tercih etti...

Evet, Abdulkadir Molla, Muhammed Kameruzzaman, Ali İhsan Mücahid ve en son Mutiu Rahman Nizami... Ümmetin yüz akı olan bu yiğitler, dik duruşları ile tarihe not düştüler... Kendilerine isnad edilen suç ise, tam 45 yıl önce Pakistan'ın bölünmesine karşı çıkmış olmalarıydı...

2009 yılında Bangladeş'te Cemaat-ı İslami'nin genel merkezinde kendilerini ziyaret ettiğimizde bize şunu söylemişlerdi:

"Bizim 28 Şubat'ımız yeni başlıyor."

Anlaşılan küresel 28 Şubat'çılar hız kesmiyordu...

Şehidimiz Mutiu Rahman Nizami'yi farklı kılan, şehadetinden birkaç saat evvel ümmete bıraktığı mektuptu... Ümmeti silkeleyen, iliklerimize kadar işleyen, yürek tellerimizi titreten mektup...

Tıpkı Şehid Şeyh Ahmed Yasin'in mektubu gibi... Tıpkı şehid Esma Biltaci'nin babası Muhammed Biltaci'nin kızına atfen yazdığı mektup gibi...

Sanki Şeyh Ahmed Yasin'in sitem ve şikayetinin güncellenmiş hali...

Dünyevileşen duyarsızlara bir diriliş çağrısı...

Modernizmle muzdarip ruhlarımıza etkili bir dokunuş...

İşte korkuyu kefenlemiş, ölümle barışık bir faninin ölümsüz satırlarından seçtiğim bazı dokunuşlar...

"Ben gidiyorum.

Doğduğumda nikahlandığım ve son nefes diye zaman tayin ettiğim buluşmaya gidiyorum..."

"Bizim için karar aldıklarını zanneden ahmaklar var. Bu karar ancak göklerde alınmış olabilir. Siz kimsiniz ki..!

Kulunu razı etmek için Yaratıcı'yı üzecek değiliz!"

Bu cümlelerle üretilmiş korkuların esiri, öğretilmiş çaresizliklerin mahku00fbmu olan aciz kullara sesleniyor, aziz şehidimiz...

"Şehadetin şehid gibi yaşayanlara nasip olacağını, Allah'tan başkasına kul olunmayacağını hatırlayın her daim."

Evet, gerçekten şehadet bir sonuçtur, bir hakediştir... Bu sonucu doğuran sürece dikkat çekiyor... Nasıl yaşamamız ve nasıl ölmemiz gerektiğinin şifrelerini, şuurunu sunuyor...

"Sizin gözünüzün önünde yürüyeceğim ipe. Korku görmeyeceksiniz. Endişe sezmeyeceksiniz.

İpler adetince baş istense, ama deseler ki bu bedel kıyam içindir, az kalır giden başlar.

Ben şehid olarak Allah'ın huzuruna gitmek istiyorum."

Adeta Mekke'de darağacına yürüyen Hz. Hubeyb'i çağrıştırıyor...

Ölüm yeter ki, Allah için olsun; ister yorganda, ister urganda...

Pervasız, pervaz kılıyor yücelere...

Ama giderayak sitemini gizlemiyor, dokunuyor yüreklerimizin derinliklerine...

"Kırgınım sözünü unutanlara, kardeşinin elini tutmayanlara, düşeni kaldırmayanlara, Allah için gözyaşlarını sakınanlara, zalimin yanında durup mazluma timsah gözyaşlarını dökenlere, kıyama kalkmayı kolay zannedip elindekini muhafaza etmek için bahane bulanlara kırgınım. Bu kırgınlıkla kavuşacağım Rabbime. Söyleyeceğim bunları..."

"Sizi Allah'a şikayet etmeye gidiyorum... Her yaptığınızı, her yapmadığınızı, her söylediğinizi, her sustuğunuzu, her gördüğünüzü, her gözünüzü kapadığınızı, her oturuşunuzu, her kalkmayışınızı bir bir not aldım. Her şeyi anlatacağım."

Bilmem ümmetin uyanışı için daha ne demesi lazımdı, aziz şehidimizin?

Canhıraş bir çığlıkla çareye işaret ediyor...

"Ben gidiyorum.

İbret alın bu yolculuktan.

Bir araya geldiklerinde sadece aynı anda ayaklarını yere vursalar dünyayı sallayacak kalabalıktaki sizler, kardeşlerim..."

Ayağa kalkın avazı kulaklarımızda... Acaba ataletimize ilaç olacak mı, bu cümleler?

"Ben gidiyorum" dedi ve gitti...

Tüm izzet ve ihtişamıyla... Destansı bir duruşla... Hem de ölüme gülümseyerek... O şimdi özgür...

Ey şehid! Yolun yolumuz...

Ramazan KAYAN