Şehbenderiye Kurumu
Geçtiğimiz hafta İran ile Türkiye ilişkilerinin tarihî
seyrinden bahsederken konu, birden ticaret bahsine gelmiş ve konuyla ilgili
ilginç bazı fikirlerin ışığında yeni bilgilere ulaşmıştık…
Urfa'da mukim emekli edebiyat hocası ve edebiyat tarihçisi
Adil Saraç hocamızın bildirdiğine göre
Osmanlı Devleti döneminde Urfa'da bir İran konsolosluğu
vardı. Halk arasında bu konsolosluğa "şehbenderiye" denilirdi.
Şehbenderiye kurumu bugünkü anlamıyla tam konsolosluk hizmetini
yerine getiriyor muydu. Bu soruya cevap bulabilmek için kısa bir araştırma
yaptım. Bir sözlükte/lügatta şöyle yazılıydı: Ticaret nezaretinin teşekkülünden
evvel ticaret işlerine bakmak ve tüccarlar arasındaki ihtilâfları halletmekle
vazifelendirilen memurun ünvanına şehbender deniliyordu.
Demek ki Osmanlı döneminde şehbenderiye bu günkü anlamda
konsolosluğun görevlerinden sadece birini yapıyordu. Gerçi o zamanlar
ülkelerarası ticaret dışında başka hangi hukuk vardı, doğrusunu bilmiyorum.
Turistik anlamda seyahat yapan insanların sağlık ve diğer sosyal işlemleri
olsun, yurt dışında okuyan öğrencilerin iş ve işlemleri olsun bu hususta
şehbender bir çalışma yapmış mı? Bunu anlayabilmek için dönemin Osmanlı
kroniklerine bakmak lazım gelir.
Yazımın başında da belirtmiştim. Emekli edebiyat hocamız
Adil Saraç, şehbenderiye ve İran konsolosluğu ifadesini bir arada kullanmıştı.
Demek ki ülkeler arasında kurulan ilk sefaretler (büyükelçilikler) gibi
konsolosluklar da zamanla değişim be gelişim içerisinde olmuşlar.
Tarih vesikalarında/belgelerinde
(Osmanlı kronikleri denilse de olur.) Urfa'da/Ruha'da
kurulan ilk İran şehbenderiyesine tayin edilen şehbender, 1873'te vekil olarak
atanıyor. Harun Ziya adındaki bu şehbender/konsolosun görev süresi 1910'da
bitince yerine Hacı Beğlik adında bir konsolos daha atanıyor. Bu şehbenderin de
görev süresi 1914'te bitiyor. Yerine Hacı Bekir Bey konsolos olarak atanıyor.
Şehbenderiye kurumunun Urfa'daki faaliyeti ne zaman son buluyor, tam olarak
belli değil. Muhtemelen cumhuriyetin ilanıyla birlikte İran konsolosluklarının
belli başlı şehirlerde toplanmasıyla buradaki faaliyet te son buluyor. Burada
cevaplanması gereken bir soru daha var. İran şehbenderleri merkezden atanan
İran vatandaşları mı yoksa Osmanlı tebasına bağlı olup ta İran hükümeti
tarafından fahri olarak atanan kişilerden mi oluşuyor.
Şehbenderiye hakkında ilginç bir bilgiyi daha paylaşayım.
İran şehbenderiyesi o zamanlar Urfa'nın bir kazası (ilçesi) olan Birecik'te de
kurulmuş ve 1880 ile 1883 tarihlerinde iki dönem buraya şehbender ataması
yapılmış. (Vekil) Cevad Ağa adında biri önce vekil olarak atanıyor. Sonra bu
kişi azledilince
Yerine Hacı Ali Ağa asil olarak atanıyor.
Urfa ve Birecik'te kurulan
Şehbenderiyeler gibi Adana, Bursa, Samsun, Trabzon, Erzurum,
İskenderun ve Edirne'de de şehbenderiyeler var. Diğer vilayetlerde ona yakın
şehbender ataması yapılmış iken Urfa'da bu sayı üç kişi ile mahduttur. Acaba
Osmanlı bakiyesi diğer şehbenderiyelerde durum nasıldır. Meraklı
araştırmacıların ilgisine sunulur, diyelim.
Yazımızı son bir ilave ile bitirelim.1903 tarihinde
Urfa'daki İran şehbenderi Parmaksızzade Hacı Bekir Bey, daha önce güney
karşısında yaptırdığı Şehbenderiye camisinin tam karşısında büyük bir han
yaptırmıştır.
Burası o dönemde "Hacı Bekir Bey Hanı" olarak
bilinmekteydi. Şehbender, Hacı Bekir Bey,
cami ile han arasında bir meydan bırakır. Bu meydana da Hacı
Bekir Meydanı adı verilmişti. Sonraları bu hanın adı Topçu Hanı, meydanın adı
da Topçu meydanı olarak değiştirilmiştir. Bir tek caminin adına dokunulmamış ve
bu cami, günümüze Şehbenderiye camiisi olarak ulaşmıştır.